Şeyh Esad El-Çokreşi Medresesinden Mehmet Fırat, Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) tarafından gerçekleştirilen "7'nci Âlimler Buluşması"nın ikinci oturumunda sunum yaptı.
Moderatörlüğünü İmam Hatip Dr. İmad Sıtar Guwanî'nin yaptığı ikinci oturumda Fırat, sunumunda "Kürt Edebiyat ve Şiirinin İslam Medeniyet Tasavvuruna Katkısı ve İslam Daveti Açısından Değerlendirmesi" konulu bir konuşma yaptı.
İslam uygarlığının, kendisi için bir güç ve refah faktörü olan bir dizi temel ilke ve esaslara dayandığını belirten Fırat, bunların tevhid, adalet, eşitlik ve evrensellik olduğunu anlattı.
Kürtlerin, İslam medeniyetindeki konumuna işaret eden Fırat, "Her ne kadar zayıf olsa da Hz. Peygamber döneminde Kürtlerin varlığından bahsediliyor. Tarih kaynakları Resûlullah'ın sahabelerinden birinin 'Cebân el-Kürdi' isimli bir Kürt olduğunu söyler. İbnül-Esir: 'Resulün ashabından biri Ebu Meymun Caban el-Kürdi idi' diyerek ondan bahsetmiştir: Aynı şekilde, Ebu Nuaym el-İsfahanî de bize şöyle bahsetmiştir: 'Meymun el-Kürdi'nin babasının adı Caban olarak zikredilmektedir.' Yine Hafız el- Zehebî bir kitabında da sahabi Cebân el-Kürdi'den bahsetmektedir. Bunlar Kürtlerin İslam ile bağlantısının başlangıcını göstermektedir. Rivayetler zayıfta olsa, çok önemlidir. Bu, Hz. Peygamber'in hayatta olduğu bir sırada Kürtlerin nebevi davetle ilk temasıdır." dedi.
Kur'an-ı Kerim'de Kürtler
Kur'an-ı Kerim'de Kürtlere işaret edilen ayetlere değinen Fırat, şöyle konuştu:
"Müfessirlere göre; Kur'an-ı Kerim'de bazı ayetler dolaylı olarak Kürtlere atıfta bulunmuştur, bu ayetler şöyledir:
'Arkada kalan bu Arap kabilelerine de ki: 'Yakında çetin güç sahibi bir topluluğa karşı çağrılacaksınız ya kendileriyle savaşacaksınız yahut Müslüman olacaklar. Bu çağrıya uyarsanız Allah size güzel bir karşılık verecek, daha önce olduğu gibi geri durursanız sizi acı bir şekilde cezalandıracak.' Fetih-16
Bir takım büyük Kur'an müfessirlerinin sözlerine baktığımızda, onların bu ayeti tefsir ettiklerinde ve 'çetin güç sahibi bir topluluktan' kastedilenin Kürtler olduğunu söylediklerini görüyoruz.
Örneğin; İbni Ebi Hatim, İbn Kesir, Celaleddin el-Suyuti, el-Alusi ve Ebu Nuaym el-İsfahanî gibi müfessirler buradaki 'çetin güç sahibi bir topluluğun' Kürt olduklarını söylemektedir.
'…(Çünkü) onların gideceği yerde her (sağlam) gemiyi gasp etmekte olan bir kral vardı.' Kehf-79
H. 1041'de vefat eden el-Makkari et-Tilmisani, "Endülüs'ün Taze Dalından Güzel Koku adlı kitabında şöyle demiştir: 'Ayette zikredilen kral, Heded bin Beded el-Kürdi'dir.'
Aynı şekilde, büyük Kürt tarihçisi Muhammed Emin Zeki şöyle der: 'Bu ayette kastedilen, Hezbaniler aşiretinden Heded bin Bededdir. Zalim ve adaletsiz bir kraldı.'
Mûsâ, 'Buluşma zamanınız şenlik günü ve ahalinin toplanacağı kuşluk vakti olsun' dedi. Taha-59
Kurtubi, İbn Kesir, el-Tantavi ve diğerleri gibi büyük müfessirler 'şenlik gününün' Nevruz günü olduğunu söylerler. Bilindiği üzere Nevruz, Kürtler için bir sevinç günüdür ve her yıl baharın gelişini kutlarlar ve bu günümüze kadar ulaşan bir gelenektir."
"Kürtlerin kılıcı İslam'ın vurucu gücüydü"
Halife Hazreti Ömer döneminden başlayarak, Hicri 19'uncu yılda Kürtlerin, Hanif din olan İslam dinine girdiklerini ve Hazreti Muhammed'in ilahi mesajının yüklerini fetihler yoluyla taşıdığını vurgulayan Fırat, "İlahi ilkelerin tecellisiyle Kürtler, İslam bayrağını yükseltmek ve İslam medeniyetini inşa etmek için gönülden İslam'a dahil oldular. Faslı düşünür Abdüsselam Yasin'in dediği gibi: 'Kürtlerin kılıcı ve Berberi (Kuzey Afrika bölgesindeki halklar) direnişi İslam'ın vurucu gücüydü."
Tüm Kürt medreselerinde, akidenin ana ders olarak okutularak, İslam akidesini korumak ve yaymak için araştırmalar yapılmasına ve şiirler yazılmasına öncülük edildiğini belirten Fırat, Kürt Âlimlerin İslam İtikadına ilişkin Kürtçe-Kurmanci Araştırmalarını örneklerle anlattı.
Fırat, "Bu alimlerin tüm derdi İslam inancını hakiki ve saf haliyle muhafaza etmek ve Kürtler arasında yaymaktı. Daha önce belirttiğimiz gibi, Kürt alimler akide üzerine kendi Fasih Kürt dilleriyle nesir şiirler yazdılar." diyerek akide üzerine Kürt dili ile yazılmış bazı eserleri sıraladı.
Fırat, sözlerine şöyle son verdi:
"Özellikle MS 14. yüzyıldan geçen yüzyılın ortalarına kadar Kürt İlim Medreselerinin büyük rolünü unutmamalıyız. Kürt medreselerindeki eğitim müfredatı Osmanlı müfredatından bağımsızdı, çünkü Osmanlı İmparatorluğu Hanefi mezhebine, Kürtler ise Şafii mezhebine mensuptu. Kürtlerin ülkesinde Kürt medreseleri Kürt şehirlerinde yaygındı. Çok az kasaba veya köy vardı ki orada medrese olmasın. Bu medreseler ilim ve fazilet meşaleleriydi. Oralarda eğitim 'Farsça, Kürtçe, Türkçe, Arapça' olmak üzere dört dilde verilirdi. Ve bu diller Doğunun temel dilleridir." (İLKHA)