HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz'un, 9 Ağustos 2019 yılında tedavi gördüğü Dicle Üniversitesi Onkoloji Hastanesinde vefatının ardından tam 2 yıl geçti.
1973 yılında Adıyaman'ın Kahta ilçesinde doğan Yavuz, ilk öğrenimini Kahta Atatürk İlkokulu'nda, Ortaöğretim ve Liseyi ise Kahta İmam Hatip Lisesinde tamamladı. Daha sonra Konya Selçuklu Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun olan Yavuz, bir süre öğretmenlik yaptı.
İşkence ve zindan
Yavuz, 2000'li yıllarda çeşitli kumpaslar sonucu gözaltına alındı, ardından 2 yıl kadar bir zindan hayatı başladı.
Merhum Yavuz'un 25 yıllık en yakın ve cezaevi arkadaşlarından Hikmet Seçilmiş, Yavuz'un vefatına neden olan kanserin başlangıcının bu gözaltı sürecindeki işkencelere kadar dayandığına dikkat çekmişti.
Seçilmiş, "Gördüğü işkencelerden sonra ilaç kullanmaya başladı. Ondan sonra böbreklerinde rahatsızlık ortaya çıktı. Bu rahatsızlığı daha sonra devam etti. Doktorların dediğine göre göz altında aldığı ağır darbelerden ve soğuktan dolayı hastalığı taalluk etmiş." ifadelerini kullanmıştı.
Yaklaşık 2 yıl cezaevinde kalan Yavuz, daha sonra Şanlıurfa'da özel bir dershanede öğretmenlik ve idarecilik yaptı.
2014'te siyasete atıldı
Doğruhaber gazetesinde makale yazan Yavuz, HÜDA PAR ile siyaset hayatına 2014 yılında başladı. Genel Başkan Vekilliği de yapan Yavuz, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü görevini de yürüttü.
Entelektüel kimliğe sahip mütevazı bir dava adamı olan merhum Mehmet Yavuz, 46 yıllık hayatına çok şey sığdırdı. Siyasi kişiliği, mücadeleci ruhu ve etkili hitabetiyle yüzbinlerin gönlünde taht kuran Yavuz, Türkiye siyaset tarihinde ender bir konuma sahipti.
Türkiye’ye, İslam ümmetine, insanlığa ve davasına sunacak daha çok hizmeti, katkısı olacaktı ama takdir-i ilahi böyle uygun gördü ve 46 yaşında aramızdan ayrıldı. Bu kısacık hayatında çok güzel ameller, iz bırakan hayırlı hizmetler yaptı.
HÜDA PAR ile siyasete adım attığı 2014 yılından vefatına kadar Genel Başkan Yardımcılığı sıfatıyla hem yurt dışında hem de yurt içinde birçok şehir, ilçe, belde, kasaba ve köy gezerek, bıkmadan/usanmadan davasını anlatan Yavuz, gittiği her yerde sürekli kalıcı etki bıraktı.
Meydanlarda, konferanslarda, seminerlerde, panellerde, esnaf ziyaretlerinde veya katıldığı TV programlarında belagatindeki akıcılık, konularındaki derinlik ve feraseti ile dinleyenleri ve izleyenleri müspet manada etkiledi. Enerjisi ve yaydığı sinerji, azmi ve gayreti ile çevresinde hep güzel bir örnek oldu.
Davaya adanan bir hayat
Partisinin siyasi alanda görünür olabilmesi ve etkili olabilmesi için gece gündüz durmadan büyük bir fedakârlıkla çalışıyordu. Özellikle HÜDA PAR Kadın Kolları ile Gençlik Kollarının ve üyelerin siyasi bir şuura erişebilmeleri için çok yoğun bir şekilde seminerler, paneller gibi toplantılara eşlik ediyordu. HÜDA PAR'ın başarılı olması, İslam ümmetinin ve bölgedeki Müslümanların içerisinde olduğu sıkıntılardan kurtulabilmesi için de çok yoğun çabalar gösteriyordu.
Çok renkli ve zengin bir dünya görüşüne sahip olan Yavuz, Kur'an-ı Kerim'i sürekli okur ve onu hayatını tatbik etmeye çalışırdı.
İnsanlığın içinde bulunduğu hali dert edinen Yavuz, gecesini gündüzüne katarak İslam ümmetinin bugününü ve yarınını nasıl kurtarırız diye çaba sarf ediyordu. İslam Coğrafyasındaki katliamların, zulümlerin ve akan gözyaşının tefrikadan kaynaklandığını bilen Mehmet hoca, sürekli birlik-beraberlik çağrıları yaparak İslam ümmetini vahdete davet ederdi.
Kirlenmiş Türkiye siyasetinde HÜDA PAR aracılığıyla tertemiz ve erdemli bir siyaset güden, “Önce İnsan, Öncelik Adalet” şiarıyla insana kıymet veren, adaletin öncelenmesi için gayret gösteren Mehmet hoca, “devletin dini adalet olmalıdır” söylemini sürekli terennüm eder, iktidar üzerinde baskı unsuru olurdu.
Esnafın derdiyle dertlenen, fakir ve muhtaçların elinden tutan, yaşlılara, kadınlara son derece hürmet gösteren Mehmet hoca, gençlerin ve çocukların da öğretmeni ve hocasıydı.
2019’un Ocak ayından itibaren başlamak üzere yaklaşık 6 ay boyunca Diyarbakır’da kanser tedavisi gören Yavuz, Kurban Bayramı’na 2 gün kala Cuma gecesi saat 01.05 sıralarında tedavi gördüğü hastanede ruhunu Rahman'a teslim ederek dar-ı bekaya irtihal etti.
Tedavi sürecindeki son mesajları
Güzel ahlakı ile çevresindekilere hep güzel örnek olmuştu Mehmet Yavuz Hoca. Hastalığı süresince hep tevekkül etmiş, rabbine sığınmış, takdir-i ilahiye boyun eğmişti.
Kemoterapi tedavisi nedeniyle doktorlar tarafından kimseyle görüşülmesine müsaade edilmeyen Yavuz, sevenlerinin kendisinin durumunu merak edip sürekli sorması üzerine sesli bir mesaj kaydetmişti.
Mesajında kendisini ahirete daha yakın hissettiğini ifade eden Yavuz, "Allah verir de alır da. Verirken de Allah'a şükretmek lazım alırken de sabretmek lazım. O bizim Rabbimizdir. O ne imtihan vermişse içinde bizim için bir rahmet gizlemiştir. Sabredelim." diyerek nasihatlerde bulundu.
Yaşadıklarının bir imtihan olduğuna vurgu yapan Yavuz, "Kemoterapi alıyorum. Evden hiç çıkmıyorum. Doktorlar çok mecbur olmadıkça ziyaretleri yasaklamışlar. Kimse de eve gelip gitmiyor. Ben evdeyim, Kur'an okuyorum, ibadetlere ağırlık vermişim. Ya! Her gün iki üç yere giderdi Mehmet Yavuz, şimdi iki üç aydır tek başına evdedir. İmtihan böyledir. Allah verir de alır da. Verirken de Allah'a şükretmek lazım alırken de sabretmek lazım. O bizim Rabbimizdir. O ne imtihan vermişse içinde bizim için bir rahmet gizlemiştir. Sabredelim." dedi.
"Allah sabredenlerle beraberdir", "Allah sabredenleri sever", "Sabredenleri (cennetle) müjdele" mealindeki ayetleri paylaşan Yavuz, "Allah sabrımızı arttırsın. Sabırsızlık gösterenlerden etmesin. İbadetlerimize devam, ihlasa devam, karşılıksız bir şekilde iyilik yapmaya devam, insanların nankörlüklerine karşı sabretmeye devam…" ifadelerini kullandı.
Yaptıklarının Allah için olduğuna işaret eden Yavuz, "Allah için yapıyoruz. O biliyor. Kimse bilmese de olur." şeklinde konuştu.
Son olarak Yavuz, Türkçe, Kürdçe ve Zazaca "Allah'a emanet olun" diyerek hatır istedi, konuşmasını selamla kapattı.