1998 yılında işe gitmek için çıktığı evine bir daha dönemeyen 6 çocuk babası Cezvet Soysal'ın izi, Sabri Uzun'un kitabındaki bir polis memurunun itirafında çıktı. Soysal o dönemde Batman'da görev yapan ve 17 Aralık sonrası görevden alınan C.C. ve A.A. tarafından kurulan Faili Meçhulleri Araştırma Ekibi'nce infaz edilmiş. Cevzet'in boynunu kırarak infaz edenler “faili meçhulleri araştırma ekibi” imiş. Bu ekibin görevi faili meçhul olan olayların faillerini bulmak iken kendileri bizzat faili meçhul olacak şekilde vahşet yapıyorlarsa paralel örgütün “hırsızlık bürosu”ndaki polisleri, kim bilir ne büyük hırsızlıklar, ahlak bürosundakiler ne ahlaksızlar yapmışlardır. Ekip Terörle mücadele ve istihbarat şube elemanlarında teşekkül etmiş!? Bu olay ortaya çıkıncaya kadar kimse paralelcilerin adam öldürdüğüne kimseyi ikna edemezdi. Öyle sanırım ki Jitem ve Ergenekon örgütlerinin yaptıklarını aynen bunlar da yapmışlar. PKK'lı kılığında Hizbullah'tan ve ya tersi biçimde adam kaçırıp infazlar yapmışlar. Faili meçhul on beş bin kişinin failleri tespit edilse önemli bir çoğunluğunun Paralellerden çıkacağını düşünüyorum. Kendi aramızda yaptığımız sohbetlerde hep şunu söylerdik. Bunlar her nevi fitne fesadı yaparlar ama suikast cinayet vb. hem kanunen hem de Şer'an ağır cürümler işlemezler diyorduk. Artık bu kanaatimiz değişmiştir. Hocalarının en çok karşı olduğu toptan cehenneme yolladığı “İntihar bombacısı” bile bunlardan çıkarsa şaşırmamak lazım.
Bu olay ülkenin ne kadar tehlikeli bir örgütle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Canavarların kendini masum gösterebildiğini biliyorduk ama melek kılığına girebileceklerini düşünemezdik. Münafıklıkta zirve yapmak bu olsa gerek. “Hem teröristlerle mücadele eden polis, hem de dine hizmet eden mümin” kılığına girip dünyada müebbet hapis, ahirette ebedi cehennemi mucip suçları pervasızca işleyeceksin. Böylesi vahşi bir örgüte karşı bu kadar pervasızca ve cesaretle direnen hatta üzerlerine gidebilen Cumhurbaşkanın cesareti gerçekten takdire şayandır. Bazen aramızda terör örgütleri karşısında korkaklık gösteren, tırsan bu nedenle de hakkı gizleyen kalpleri hastalıklı insanların nasıl tedavi edileceğini tartışırız. Adam âlim, ancak ilminin, kalbinin söylediklerini söylemeye dili dönmüyor. Bazen dili adeta felç olmuşçasına ne dediği anlaşılmaz şeyler söylüyor. Bunların tedaviye muhtaç olduğunu çok iyi bildiğimiz halde nasıl tedavi edileceklerini çözebilmiş değiliz. Açıkçası bu korkunun ilacının iman olduğunu biliyoruz ancak tedavi yöntemi ve şeklini bilemiyoruz. Zira adam ahireti, cehennemi, cenneti, cihadın faziletini, hak sözü haykırmanın mükâfatını çevresine öğretecek kadar bilgi sahibi ama kendisi hasta. Cumhurbaşkanında olan, ancak birçok âlimde ve şeyhte görülmeyen imanın verdiği cesaretten başka bir şeyle açıklanamaz. Keşke bakanlarında ve örgütünde de bunun bir cüz'ü olsaydı.(istisnalar hariç)
Şehidimize karşı işlenen bu vahşet, İslami camianın, STK.ların, medyanın, yazar çizerlerin ilgisini neden çekmez? Eleştiri için değil merakımdan soruyorum. Bizim bilmediğimiz makul gerekçeleri mi var? Bu haber güncel mi değil? Kayıp bir kişinin vahşice öldürüldüğü yeni anlaşılınca güncel olmaz mı? Kamu yararı mı yok? Bir insanın güvenlik kuvvetlerince kaçırılıp vahşice katledilmesi “vak'ay-ı adiye”den midir? Böyle bir “tehlike” kamuoyunu ilgilendirmez mi? Salt habercilik açısından bakıldığında dahi bunun gündemde tutulmasında kamu yararı görmüyorlar mı? Yoksa meseleye “meşrebi” mi yaklaşıyorlar? Maktul ermeni ya da ulusalcı solcu olsaydı aynı ilgisizlik olur muydu? Cevap vereceklerini düşünmüyorum. Canice katledilişlerimiz onları ilgilendirmiyorsa nasıl onların alakasına mazhar olacağız? İşte böyle; biz öldürülürken onlar görmüyor; muhtemelen bu ilgisizlik sonucu onlar öldürülürken de biz göremeyeceğiz. Bizi öldürmek isteyenler de bu körlüğümüzden yararlanarak bizi ayrı ayrı ve birer birer öldürmeye devam edecekler.