Evet, aynen öyle… Siyonist, laftan ya da sözden anlamaz. Fırsatını buldu mu saldırır. Ona “saldırma” demek, onu tanımamaktır.
Erbabı bilir. İslami literatürde dua, “Kavli” ve “Fiili” olmak üzere ikiye ayrılır. Her ikisi de lüzumludur; ancak fiili dua olmadan kavli duanın çok da tesirli olmayacağı bilinir.
Sözgelimi başı ağrıyan bir hastanın, “ağrıkesici, ağrıkesici” diye sayıklaması hatta haykırması bir anlam ifade etmez. Kalkıp ağrıkesiciyi alması, bir bardak su eşliğinde içmesi ve bilahare kavli duaya müracaat etmesi iktiza eder.
Gazze’deki Siyonist katliamlara karşı başta Türkiye olmak üzere birçok Müslüman devlet başkanı ya da yöneticinin, “kavli dua” ve “temenni etme” makamında dile getirdiği samimi feryat ve haykırışları, bizleri hem duygulandırmakta hem de duygularımıza tercüman olmaktadır.
Son tahlilde Sayın Başbakan’ın, “Öleceksek adam gibi ölelim, İsrail bir terör devletidir…” şeklindeki sözleri…
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Görmez’in, “Gazze, bugünün Kerbelası’dır…” beyanatı…
Hele hele Sayın Davutoğlu’nun Gazze’de yaralıları ziyaret ederken gördüğü manzara karşısında hıçkıra hıçkıra ağlaması, bizi yüreğimizden vurmuş, bulunduğumuz ortamlarda hıçkırıklarımızı boğazımızda düğümlemiştir.
Barekallah… Allah razı olsun!
Yine en ciddi tepkilerin geldiği Mısır ve diğer İslam ülkelerindeki şerefli tepkiler… Hepsine eyvallah, bin barekallah…
Amma ve lakin…
Tepkilerin bunlarla sınırlı kalması, Siyonist için bir ödüldür; zira mel’un Siyonist, bu tarz tepkiler karşısında hiçbir geri adım atmamakta, kılını dahi kıpırdatmamaktadır.
Ona geri adım attıracak, uykusunu kaçıracak ve korkak fareler gibi, ölüm korkusu ve can havliyle sığınaklara akın ettirecek hamlelere, yani fiili dualara ihtiyaç vardır.
Bugün bu fiili duanın adı, “Fecr-5”tir…Siyonistin insansız hava araçlarını ve savaş uçaklarını düşürtecek ya da savaş gemilerini vuracak “gelişmiş füze sistemleri” dir.
Acı da olsa söylemek zorundayım. Filistin konusunda o kadar gözyaşı döktük ki, adeta göz pınarlarımız kurudu. Artık “ter dökme” zamanıdır. Gerekirse kan da…
Gözyaşı döküp son derece güzel temennilerini dile getiren tepkileri alkışladığımız kadar, Hamas’a ve İslami Cihad’a, siyoniste geri adım attırmayı “temin eden” iradeyi de selamlamak gerekir.
Halit Meş’al ve İslami Cihad lideri Ramazan Şallah’ın, “Bize sağladıkları her türlü silah desteği konusunda İran İslam Cumhuriyeti’ne teşekkür ediyoruz” şeklindeki sözleri üzerinde iyice düşünmek gerekiyor.
Bu işten anlayan herkes şunu çok iyi biliyor ki, bugün ateşkes isteyen taraf siyonistlerdir.
Bu aşamaya gelinmesinde etkili olan husus, kuşkusuz Gazze’den fırlatılan ve “Kunu Qiredeten Hasiin(Aşağılık maymunlar olunuz!)” itabına muhatab olmuş, kaypak ve karaktersiz Yahudilerin torunlarını çil yavrusu gibi dağıtan, İran menşe’li gelişmiş füzelerdir.
Çünkü bu füzeler, 75 km. menzilli olup başkent Tel Aviv’i bile vurmuş ve “Her birinin dünyada bin yıl yaşamak istediği” siyonistlere ölümü tattırmıştır elhamdülillah…
Madem insanlık düşmanı siyonist katillerin anladığı dil budur…
O halde Suriye’deki muhalefeti açıktan silahlandıran Türkiye, Katar ve Suudi, bu silah desteğinin aynısını Gazzeli mücahitler için de sağlamalıdır.
Aynı şekilde Mısır, hiçbir diplomatik teamüle aldırmadan, “Camp David” ihanet antlaşmasını tek taraflı olarak feshettiğini belirtmeli ve Rafah Sınır Kapısı’nı sonuna kadar açmalıdır.
Yine Türkiye fiili dua kapsamında ve “temenni etme” makamından “temin etme” makamına terfi ederek, Kürecik’teki radar üssünü kapattığını ilan etmeli giden büyükelçiden sonra konsolosu da geri çekerek siyonist konsolosu da sınır dışı etmelidir.
İran İslam Cumhuriyeti de, Filistin hassasiyetinin zirve yaptığı bu dönemi bir fırsat olarak değerlendirmeli ve Suriye politikasını tekrar gözden geçirerek eski dostların düşman olmayacağını ispat etmelidir.
Çünkü Filistin’de “Siccil Taşları”, ebabillerin gagalarında taşınmaya başlanmıştır.
Feraset sahipleri bunun, siyonistleri, “Keasfin Me’kul” a götürecek bir süreçle neticeleneceğini iyi bilmeli ve bunun için “Ruhama u Beynehum” hakikatinin sınırlarını sonuna kadar zorlamalıdırlar.
Mekteplerinde, “Şehadet”in ana ders olarak okutulduğu Filistinli kardeşlerimizin şehadetlerini tebrik ediyor, aziz kanlarının Kuds-u Şerif’in kurtuluşuna ve İslam Ümmeti’nin ittihadına vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.