DİYARBAKIR - "Meme Sağlığı Bilgilendirme Toplantısı"na Türkiye Meme Koalisyonu Derneği Başkanı Violet Aroyo, Diyarbakır Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Prof Dr Yusuf Yağmur, Acıbadem Üniversitesi Meme Sağlığı Merkezinden Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe ile yine aynı kurumdan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras ve Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Umit İnce ile Dicle Üniversitesi'nden Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Abdurrahman Işıkdoğan konuşmacı olarak katıldı.
Toplantıya ayrıca, Diyarbakır ve Bölge genelinde muhtelif sağlık kurumlarına mensup çok sayıda profesör, doktor ve sağlık sektörü bileşenleri ile kalabalık bir davetli topluluğu katıldı.
Her 8 Kadından Birinde Bu Hastalık Gelişiyor
Moderatörlüğünü Diyarbakır Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Yusuf Yağmur'un yaptığı, "Meme Hastalıkları, Erken Teşhis ve Farkındalık" gibi konularda bayanları bilgilendirmeyi amaçlayan toplantı bir hayli ilgi gördü. Yağmur şunları söyledi: Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür ve tüm kanserlerin dörtte birinden fazlasını oluşturmaktadır. Her 8 kadından birinde ise yaşamının herhangi bir zaman diliminde, meme kanseri geliştiği bilinmektedir. 1990'lı yılların başından itibaren istatistiklerde meme kanserine bağlı ölüm hızında azalma ve tanı alan hasta sayısında artma, tarama yöntemleri ve özellikle mamografinin daha etkin olarak kullanılmasıyla ilişkilendirilmektedir. Mamografi, memenin X ışınları ile röntgeninin alınmasına denir. Meme ile ilgili yakınması olan kadınlarda veya genel tarama testi olarak hekim tarafından istenebilir. Memede katı (solid) kitle görülmesi bir diğer dikkate alınması gereken konudur. Memedeki katı kitleler iyi huylu (fibroadenom) veya kötü huylu (meme kanseri) olabilirler. Kistler içi sıvı dolu olan birikintilerdir ve kanser riski taşımazlar. Memede katı (solid) kitle ve kist ayırımı başlıca meme ultrasonografisi ile yapılır ve bu şekilde kistlerde bir enjektör yarımı ile sıvı da çekilebilir. Meme kanseri memede bulunan süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin kontrol dışı olarak çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine giderek çoğalmaya devam etmeleri sonucu oluşmaktadır. Meme kanseri erken tanı konduğunda tedavi edilebilme şansı olan bir hastalıktır ve seyrek olarak erkeklerde de görülmesine rağmen, dünyada kadınlarda en sık görülen kanserdir."
Türkiye Meme Koalisyonu Derneği Başkanı Violet Aroyo ise konunun kadın sağlığı açısından birinci derecede önem taşıdığına vurgu yaparak, bu tür bilgilendirme amaçlı toplantı ve seminerlerin büyük faydalar sağladığına dikkat çekti.
Tarama Programları Sevindiricidir
Acıbadem Üniversitesi Meme Sağlığı Merkezi Genel Cerrahi Uzman Prof. Dr. Cihan Uras da meme kanserinde tarama programlarının önemine dikkat çekerek, "Meme kanserindeki en sevindirici nokta, tarama programlarının ortaya çıkmasıyla artık daha yüksek oranlarda ve erken evrelerde bu kanserin yakalanabiliyor olması. Konferansın özellikle durduğu nokta bu oldu, yani meme kanserinin hayatı tehdit etmediği evrede yakalanabilmesi" dedi. Prof. Uras, ailesinde meme kanseri bulunan kadınların yüksek risk grubunda olduğunu belirterek, bu gruptaki kadınların 30 yaşından itibaren tarama programlarına girmelerini, yüksek risk grubunda olmayanların ise 35 yaşından sonra tarama yaptırmaları gerektiğini ifade etti.
İlk Mamografi Yaşı Riske Göre Değişiyor
Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe ise "Meme kanseri, kadınlarda ölüme neden olan kanser türleri arasında birinci sırada yer alıyor. Dünyada her yıl sekiz kadından biri meme kanserine yakalanıyor. Ancak son yıllardaki gelişmeler sayesinde, görülme sıklığının artmasına rağmen, meme kanserinden ölümler giderek azalıyor. Bu sevindirici bir gelişme. Ancak meme kanseri, eskiden 40 yaşın üzerindeki kadınlarda sık görülürken artık 20'li ve 30'lu yaşlarda da rastlanabilen bir hastalık haline geldi. En önemli risk faktörlerinden biri kişinin ailesinde meme kanseri olması
Eğer kadının annesi, kız kardeşi, teyzesi ve teyzekızlarında meme kanseri varsa risk büyük. Baba tarafında kanser varsa da risk artıyor'.
'Kadınların "Benim ailemde kanser yok, bende de olmaz" diye düşünmesinin yanlışlığına dikkati çeken Prof. Dr. Beşe, "Ailesinde meme kanseri olmaması risk olmadığını göstermez ama olması ciddi bir risk artışıdır. Ayrıca ailenin birden fazla ferdinde meme kanseri varsa da risk artıyor. Ailesinde yoksa risk de ortadan kalkmıyor. Meme kanserli hastaların yüzde 5-10'unun ailesinde meme kanseri var, geri kalanın ise ailesinde yok" diye konuştu. (M. Salih Keskin - İLKHA)