Memleket-i sakin-e

Abdulhakim SONKAYA

Ekonomik yoksunluğa miskinlik, güç ve imkândan mahrum olarak onur kırıcı duruma düşmeye meskenet(Bakara:61) denir. Mecburiyetten değil, gönülden hoşnut bir şekilde huzurlu ve tatmin olma haline de sükûnet/sekine denir.

Sakinlik hareketin zıddıdır. İnsan sürekli hareket ettiğinde sükûneti arar. Elde olmayan sebeplerle hareket edemediğinde özgürlüğünün kısıtlandığını hissederek miskin olur.

İnsan sakinleşince hareketi ve özgürlüğü ister. Özgürce hareket edince de bu sefer sükûnet bulacağı aşkı arar. Bu nedenle eve mesken denilmiştir. Mesken; hareketin, özgürlüğün aşkla noktalandığı, aşkın da özgürlüğe kapı açtığı yerdir. Her iki durumda da insan sükûn bulur. Eğer insan evinde huzur bulmuyor, muhabbetten mahrum bir şekilde zoraki olarak evde duruyorsa ev ona meskenettir. Memleket de öyledir. Zira ev bir memleket, memleket de bir evdir.

İnsan bu, ne hareketsizliği ne de sürekli gergin ve hareketli olmayı sever. Yeter ki bulunduğu hali kendi özgürlüğüyle anlamlandırsın. Bir insanı zorla bir yerde tutarsanız, özgürlüğünü kısıtlarsanız orası hapishane olur. Sürekli hareket ettirirseniz bu sefer sükûneti, Sakine'yi arar. İşinde, görevinde verimsizleşmeye başlar. İşte hak ve adalet böyle bir şeydir. Herkese sakinliği vermektir. Suç işleyeni zoraki sakinliğe mahkûm etmek lazım gelirken, öte yandan diğerine de huzur anlamında sükûneti vermek gerekir. Tersi durumlar zulümdür.

Bir ülkede sakinlik ve hareket birlikte olmalıdır. Eğer rüzgâr esmezse gemiler su sathında öylece kala kalır.(Şura:33) Bu durumda yol alınmaz, sahil-i selamete ulaşılmaz.

Bir ülke, sakinlerine mesken olmalıdır. Siyasi ve idari daraltmadan dolayı meskenet olmamalıdır.

Bir ülke sakinlerine hayır ve bereket olmalıdır. Ekonomik sorunlardan dolayı miskinlik yurdu olmamalıdır.

Bir ülkede birileri zulümle, zoraki olarak meskenete mahkûm edilmemelidir. O zaman huzur kaçar. Ekonomik, kültürel, sanatsal, bilimsel üretim durur. İnsanlar mutsuz olur.

 “…Allah da elçisine ve müminlere sekineyi indirdi…(Fetih:26). Sakine müennes bir lafızdır. Sakine, eşine huzur ve sükûn veren, manevi güç ve ruh bahşeden, iffetli ve edepli kadındır(Rum:21).

Bir ülkede erkekler sakin olmalıdır. Nefsi azgınlıklardan kurtulmuş ve durulmuş olmalıdır.

Bir ülkede herkes sakin olmalıdır. Kimse tacizde bulunmamalıdır. Basit sebeplerden öldürme olmamalıdır. 

Bir ülkede; hukukta ve yönetimde adalet varsa o ülkede meskenet yok olur.

Bir ülkede ekonomik adalet varsa miskinlik yok olur. Bu da herkesi sükûnete erdirir. Bu durumda insanlar sükûnet içinde hareket eder, hareket içinde sükûn ehli olurlar.

Bir ülkede kadınlar sakine olmalıdır. Ahlaksızlığın ve hayasızlığın değil tatminin nişanı olmalıdır.

Peygamber (sav) kendisini görünce heybetinden titreyen kadına “sakine ol ey miskine” buyurdu. Çünkü Peygamber (sav) kadına miskinliği yakıştırmadı, sakine olmasını istedi.  

Bir ülkede kadınlar iffetli ve istikrarlı olursa sakine vasfına sahip olurlar. Ahlaksızlığın, hayasızlığın olduğu yerde ilk önce kadınlar sakine vasfını yitirir. Artık sakinlikleri duman olup gider.

Bir ülkede ne miskinlik ne de meskenet olmamalıdır. Evlerden başlayarak herkes sükûnetiyle hemhal olmalıdır.

Bir memlekette herkes sükûneti öncelemelidir. Sükûnet, durmak değildir. Sakinleşelim derken atalete ve boşluğa düşmeyelim. Böyle olursa memleket sakin-e olur.

Hâsılı memleket güzel bir mesken olmalıdır, meskenet değil…

Görüş ve Önerileriniz için... abdulhakimsonkaya@hotmail.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.