Hamd âlemlerin Rabbine; salât ve selâm da o Rabbin pâk Rasûlüne olsun…
Evrensel bir lisan; acı… Dünyadaki hemen herkesin acı duyduğu şeyler ortaktır ve birinin acı duyduğu şeyden, bir diğeri kolay kolay zevk almaz. En basitinden baş ağrısı... Siz hiç “Aman ne güzel, bugün başım ağrıyor.” diyen birini duydunuz mu? Olmaz, çünkü acı evrenseldir.
Acı samimidir aynı zamanda. Mutluluk gibi ikiyüzlü değildir. Birçok insanın, mutlu olunacak bir şeyden tedirgin olduğunu görmüşüzdür, sevineceği yerde endişelendiğini, korktuğunu. Ama acı böyle mi? Gelir ve insanın yüreğinde hiçbir duyguya yer bırakmayacak devasa bir taht kurar. Yalanı yoktur onun; acıttığı insanın da yalan söylemesine müsaade etmez. Evet, acıyordur bir yerleri ve insan bunu gerek yüzünden, gerekse hâl ve hareketlerinden belli eder.
Ülke olarak acılar yaşıyoruz şu aralar; sonunun iyiye gitmesini düşündüğümüz acılar… Babasının tabutunu arkadaşına gösterip, “Bak! Bunun içinde babam var.” diyen 4-5 yaşlarındaki çocuk kadar hafife alamıyoruz hayatı. O çocuk hissetmiyor, bilmiyor ama biz onun yerine de ağlıyoruz sessiz sessiz… Hani bir zaman babasının naaşını öpen küçük kız “Baba, yüzün neden soğuk?” demişti ya; işte bu da öyle yakıyor içimizi. Belki her şey normale dönecek, hatta belki eskisinden de iyi bir hâle gelecek her şey ama bu çocukların babaları geri gelmeyecek. Şehit analarının başka evlatları vardır belki, şehit eşleri belki başka eşlerle evlenecek. Ancak bu yavrucakların babaları asla geri gelmeyecek.
Bizler, merkezinde acı olan çemberin noktalarıyız ve bu merkez bizim vatanımız… Hiç, bir nokta, çevresinde bulunduğu merkezi terk eder mi? Biz acı merkezli vatanımızda, başka acıları bile bağrımıza basmışız, kucaklamışız. Bir Suriyeli ile ağlamış, bir yetimin elinden tutup alışveriş yapmışız. Kendi çocuklarımıza yedirip giydirdiğimiz şeyleri dahi, onlara layık görmemiş, yeri gelmiş daha iyisini almışız! Son olarak Haleb'i bağrımıza basmış, sarıp sarmalamışız biz! Bizi acıyla korkutanlar bilmeliler ki acı güçlendirir, direnç verir; bağışıklık sistemine çok faydalıdır. Acıya boğarak bizim susmamızı bekleyenler bilmeli ki; acı, sesi güzelleştirir. Güzelleşen sesimizden ne büyük tebliğler çıkıyor dilsiz, dudaksız. İslam'a saldırıldıkça insanlar İslam'ı merak edip tanır oldu hamd olsun. Acı bizim sofralarımızın da vazgeçilmezi, gönüllerimizin de. Gönlümüzde acıyı elbet istemeyiz, ancak gelirse de sabrederiz. Hüznümüzle, acımızla yaşamayı çok iyi biliriz biz; örtbas etmeyiz… Diyor ya muhterem:
“Acımızı gömmedik bir yerlerimize. Duruş oldu, tavır oldu, hâl oldu; yaşıyor bizi gönlünce…”