Müslümanların sessizliklerinden ve iç ihtilaflarla boğuşmasından cesaret alan siyonistler, cürümlerine her gün bir yenisini eklemektedir. İslam ümmetinin bağrına saplanmış bir hançer ve bir kanser uru gibi olan terör devleti israil, İslam ümmetini derinden yaralamakta ve İslam ümmetinin onuru ile oynamaktadır. Siyonistler, İslam ümmeti ile olan kadim hesaplaşmalarında ön cephede yer alan Filistinli kardeşlerimizi hedef almaktadır. İslam ümmeti adına bu cephede direnen kardeşlerimiz, canlarını ve her türlü varlıklarını feda ederek, bizim izzet ve onurumuzu korumaya çalışmaktadırlar. Filistin davası, Kudüs ve Mescid-i Aksa davası, sadece Filistinlilerin davası değildir. Bu dava, tüm Müslümanların, hatta kalbi insanlık ve özgürlükten yana atan tüm onurlu insanların davasıdır. Bu dava, köleleştirilmek istenen tüm insanların özgürlük davasıdır.
israilin yayılmacılığı, tüm insanlığı ve dünya halklarını tehdit etmektedir. O halde bu hayâsız işgale karşı direnmek ve terör devletinin zorbalığına başkaldırmak tüm insanlığın görevidir. Hiçbir hukuk ve hak tanımayan, Müslümanların temel hak ve özgürlüklerini ayaklar altına alan, dini özgürlüklerini hiçe sayan bu terör devletine karşı soylu bir direniş başlatmak gerekir. Mücadele eden kardeşlerimizin de direnişlerine bütün imkânlarımızla destek vermeliyiz. Zor şartlar altında mücadele eden Filistinli Müslümanların, bu soylu mücadelenin yükseltilmesi adına İslam ümmetine ve tüm insanlığa yapmış olduğu çağrıya cevap vermek durumundayız. Kudüs ve Mescid-i Aksa, İslam ümmetinin onurudur. Herkesin onuruna sahip çıkması lazımdır.
Kudüs'te her gün kardeşlerimiz katlediliyor. Hatta Mescid-i Aksa'nın içerisinde kardeşlerimizin kanı dökülüyor. İslam ümmetinin suskunluğunun ve ümmet olamayışının bedelini gencecik kızlarımız ve evlatlarımız ödemektedir. Herhangi bir sınır tanımayan israil vahşeti, Müslümanların suskunluğundan dolayı her geçen gün daha da tırmanmaktadır. Bizim suskunluğumuz, düşmanımızı daha da vahşileştirmektedir. Her gün kabul edilemez yeni hamlelerle Müslümanlar test edilmekte ve sinir uçlarımız ile oynanmaktadır. Bizim ortaya koyduğumuz duruşa ve reflekse göre de siyonistlerden yeni adımlar gelmektedir.
Müslümanların, içerisinde bulunduğumuz zelil durumdan ders çıkarmaları lazımdır. Bir an önce ihtilaflarına son verip namlularını, İslam ve insanlık düşmanı olan Siyonistlere çevirmelidir. En azından Müslümanlar kendi aralarındaki sorunları öteleyerek, israilin işgali meselesine yoğunlaşabilirler. Hangi ırk, millet, mezhep ve meşrepten olursa olsun, israilden daha kötü Müslüman yoktur. O halde birilerini kötü olarak görüyorsak bile, en kötüsüne yoğunlaşmak ilkesel bir gerekliliktir. Tekbir sesleri eşliğinde birbirlerini katletmeyi marifet sayanlar, önce Allah düşmanı Siyonistlerle savaşsınlar, daha sonra dahili meseleler konusunda harekete geçsinler. Önce en kötüyü ortadan kaldıralım, sıra kötüye(!) gelince düşünürüz!
Şu esaret ve zillete son verme vakti artık gelmedi mi? İslam ümmetinin esaretinin nedenleri bellidir. En temel sebep de ihtilaf ve fitnelerdir. O halde birçok sorunumuzun ve zayıflığımızın kaynağı olan bu illet ile mücadele etmek durumundayız. Şehadet ve direnişi kuşanarak düşmanlarımızın saldırılarını boşa çıkarmalıyız.
Kudüs özgür olmadan İslam ümmetinin özgürlüğünden bahsedilemez. Bu özgürlüğümüzü kazanmak noktasından yeni metotları müzakere etmeliyiz. Kudüs'ün özgürlüğüne giden yolda her türlü bedeli göze alarak, Kudüs'ü özgürleştirmenin startını vermeliyiz.