Türkiye ile ABD arasında yaşanan vize krizi devam ediyor. Krizin uzun süreli olup olmayacağı, tarafların yapacağı açıklamalara ve atacağı adımlara bağlıdır. Şu ana kadar Türkiye'den yapılan açıklamaların sağduyulu ve gerginliği tırmandıracak boyutta olmadığını söyleyebiliriz.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ tarafından, “iki ülke temsilcilerinin bir araya gelip konu üzerinde çalışmaları kararı alındı ve bu karar gereği önümüzdeki günlerde bir araya gelinecek ve çalışma sonucuna göre bir adım atılacaktır” açıklaması yapıldı.
ABD'den ve özellikle de Dışişleri Bakanlığı Sözcüleri tarafından yapılan açıklamaların ise sorunu çözmeye yönelik olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında ABD, aldığı vize kararının doğru ve gerekli olduğunu hissettirerek Türkiye'ye mesaj vermek istiyor.
ABD Türkiye'ye, bundan böyle bizim aleyhimize olabilecek, hoşumuza gitmeyecek, birlikte çalıştığımız örgütleri ve elemanlarını ve kontrolümüzdeki ajanları rahatsız edecek bir adım atmanız halinde daha büyük sorunlarla karşılaşırsınız diyor adeta.
ABD, biz istediklerimizi yaparız, size yönelik her türlü yaptırım kararını alırız, istediğimiz örgütü destekleriz, o örgüte istediğimiz kadar silah yardımında bulunuruz ve siz bu yaptıklarımıza itiraz edemezsiniz, itiraz etseniz de hiçbir şey değişmeyecektir mesajını veriyor.
ABD Türkiye'ye uzun süredir bu mesajı vermeye çalışıyor. 17-25 Aralık operasyonları, 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ soruşturmaları sürecinde ve de PKK'nin Suriye kolu PYD'ye yaptığı milyon dolarlık yardımlarla Türkiye'ye zaten açıkça mesaj veriyor ABD.
ABD, Türkiye'yi kontrolü altına alabilmek, bağımlı hale getirebilmek ve Türkiye üzerinden İslam coğrafyasındaki/Ortadoğu'daki emellerini gerçekleştirebilmek için bütün planlarını uygulamaktan geri durmayacaktır.
İşin aslı ABD kendisine boyun eğmeyen, diz çökmeyen, teslim olmayan, politikalarını benimsemeyen bir Türkiye istemiyor. Geçmiş yıllarda olduğu gibi Başbakanı pijamayla karşılanan, kapıda bekletilen, sözleri ciddiye alınmayan, tek başına bir karar alamayan ve tamamen kendilerine bağlı bir Türkiye istiyor.
Mesele sadece ABD konsolosluğunda çalışan bir görevlinin tutuklanması ve sonrasında karşılıklı alınan vize durdurma kararları değildir; mesele Türkiye'ye diz çöktürme ve Türkiye'yi tamamen teslim alma meselesidir. Vize krizi çok uzun sürmeyebilir ve sorun çözülebilir. Ancak ABD amacına ulaşmadığı müddetçe, ABD nezdinde Türkiye bir sorun olmaya devam edecektir.
Türkiye, ABD'nin tüm bu şeytanî planlarından haberdardır. O yüzden Türkiye'nin atacağı adımlar ve alacağı kararlar çok önemlidir. Eğer bugün gelinen aşamada Türkiye bağımsız kararlar alabilme cesaretini gösterebilir ve hür iradesiyle girişimlerde bulunabilirse, gelecekte karşısına çıkabilecek büyük bir tehlikeyi bertaraf etmiş olacaktır.
Alınacak kararlar elbette kolay olmayacak ve eğer ABD'yi rahatsız eden kararlar alınırsa beraberinde bazı sıkıntıları da getirebilecektir. Ancak bunların tümünü göze alarak hareket etmek Türkiye'nin, Suriye'nin ve bütün bir İslam coğrafyasının huzur ve selameti açısından son derece gereklidir.
Ülkenin ve İslam ümmetinin çıkar ve menfaati doğrultusunda bağımsız ve stratejik kararlar alabilmek ve bunları emperyalist şer güçlere rağmen hayata geçirebilmek, FETÖ ve PKK/PYD'yi açıkça destekleyen, yıllardır İslam coğrafyasında katliamlar yapan ve dünyanın jandarmalığına soyunarak mazlumlara her türlü zulmü reva gören büyük şeytan ABD'ye verilecek en güzel cevap olacaktır.