Günlük haberleri İslam'a yönelik tutumlar penceresinden okuyun, dünyanın dört bir yanından İslamî tebliğin engellenmesine dönük haberlerle karşılaşırsınız.
Bulgaristan, 600 imamın maaşını almasını engelliyormuş. Çin, Doğu Türkistanlı öğrencileri ülkeye geri çağırıyormuş. Avrupa'nın farklı kentlerinde camiler kundaklanmış… Komünist dönemde mağdur, Avrupa Birliği döneminde de varlığı bulmamış Bulgar, sıradan Çinli, yoksul ırkçı Avrupalı durmadan bu politikaları ne yazık ki destekliyor.
Nedir bunların İslam'la meselesi? Fanatizm ve radikalizm mi? İkisi de bize ait terimler değil. Her ikisi de Batı'nın tarihinden geliyor.
Yaşam tarzına müdahale mi? İslam'ın kamusal alanda önlemler almakla birlikte tarihi boyunca kişiyi özel alanında imtihanını yaşamakla baş başa bıraktığı malum.
Öyleyse mesele ne? İslam âleminin içinde veya dışında İslam'la yaşanan en büyük sorun, İslam'ın tekebbürü, zulmü ve gaspçılığı engellemesidir.
İnsanın algıları fenaca değiştirilmiş.
Hani İslam'a karşı mücadele, Mekke'de fetih öncesinde köle veya azatlı köle şair ve savaşçıların faaliyeti hâline getirilmişti ya, bugün de ona benzer bir aldatma yaşanıyor.
Batı veya Doğu'nun sıradan insanı, “küçük vatandaş”ı İslam'a karşı mücadelede yer alsın diye yoğun bir propaganda yapılıyor; o propaganda ile aldatılıyor.
Böyle bir ortamda meselenin anlaşılması zor ama imkânsız değil.
İslam'ın olduğu yerde kimsenin insan üzerinde sınırsız bir hâkimiyet kurması söz konusu olamaz. İslam'ın olduğu yerde kimse halkına kötü muamelede bulunamaz. İslam'ın olduğu yerde kapitalizmin gaspçılığı işleyemez…
Müstekbirler, zalimler ve gaspçı kapitalistler bu gerçeğin farkındalar. Onları İslam'ın her rengine düşman kılan, İslam'a karşı mücadelede hırslandıran İslam'ın bu yüce gerçekliğidir.
Ancak bu müstekbir, zalim ve gaspçılar, sorunun kendileriyle ilgili kısmını ısrarla saklıyor, sıradan insanı, “küçük vatandaş”ı aldatıyor; İslam onun için kurtuluş iken İslam'ı onun için sorun diye tarif ediyor; bir yığın yalanla onu buna inandırıyor.
İşte bugün bütün mesele, Doğu'sundan Batı'sına sıradan insanı, “küçük vatandaş”ı bu düzeneğin dışına çıkarmaktır. Onu hakikatle buluşturmak, İslam'ın onun için sorun değil, kurtuluş yolu olduğunu ona kavratmaktır.
Avrupa'da varlığı bulmuş ama saadete ermemiş, zengin ama kapitalist olmayan kişi de ırkçılığa müptela edilen yoksul Avrupalı da Amerika'da köleliğin hâlâ devam ettiğini fark edip Amerikan generallerinin heykellerinin boynuna halat geçiren siyahî de bu gerçeği kavramaya muhtaç…
Bu gerçeğin ifade edilmesinde iki problem vardır: Söylem ve lisan.
Müslümanların siyasi söylemi, I. Dünya Savaşı'nın koşullarında kalarak hâlâ yönetenlere işliyor. Hatta daha da gerilere giderek 20. yüzyıl öncesinin ideolojik yönü bulunmayan bir sapma içinde bulunan idarecilerine yönelik dizayn edilmiştir. Oysa zaman değişti. Siyasi söylem, ihya gerektiriyor. Bugünün dünyasında siyasi muhatap da artık bizzat halkların kendileridir, sıradan insandır, “küçük vatandaş”tır.
Bunun için pek çok ülkede siyasi kişiliği olan nice Müslüman özgürce yaşarken hiçbir siyasi hitabı bulunmayan bir cami imamı baskıların hedefi olabiliyor. Müstekbirin, zalimin, gaspçının düzelmeye niyeti yok. Sıradan insanın, “küçük vatandaş”ın yolunu bulmasından endişe ediyor.
Öte yandan Müslümanlar, ilimden uzaklaştıkları için lisan bilmiyorlar; İspanyolca konuşan bir Güney Amerikalıya hakikati olduğu gibi anlatacak yolu bulamıyorlar.
Müslümanların ilimle buluşarak lisandan istifade ettikleri bir dünyada günün gerçekliğine uygun bir söylem müstekbir, zalim ve kapitalist gaspçıların işini bozar. Müstekbir, zalim ve kapitalist gaspçılar bunun farkındalar…