Hz. Musa’ya bir delikanlı dedi ki:
“Hayvanların dillerini öğrenmek istiyorum. Bu sûretle kurdun, kuşun sözlerini duyayım da dinime ait işlerde ibret sahibi olayım.”
Hz. Musa (a.s.) da onu şöyle öğütledi.
“Hadi efendim, hadi... Vazgeç bu hevesten... Bunun önünde, sonunda pek çok tehlikesi var. İbret almayı, uyanmayı Allah’tan dile... kitaptan, sözden, harften, duraktan değil!”
Delikanlı, Hz. Musa menettikçe kızıştı, üstüne düştü. Zaten insan, bir şeyden men edildi mi, o şeye haris olur, büsbütün üstüne düşer. O da Hz. Musa’ya ricayı sıklaştırdı.
Cenab-ı Hak, Hz Musa’ya
“Ya Musa, öğret… çünkü biz, keremimizden hiç bir duayı asla reddetmeyiz.” buyurdu. Hz. Musa ise,
“Ya Rabbi, sonra pişman olacak... kudret herkesin harcı değil, Allah’tan çekinen kimseye en iyi sermaye acizliktir.” diye niyazda bulundu. Cenab-ı Hak onun dileğinin bir kısmını kabul etmesini buyurdu.
Hz. Musa delikanlıya tekrar öğüt verdi. Delikanlı bu kez:
“Bari hiç olmazsa kapı dibinde yatıp duran, ev bekçiliği yapan köpekle kümes hayvanlarının dillerini öğret.” dedi. Hz. Musa’da:
“Hadi, peki ..bu ikisinin dillerini anlayacaksın, yürü git!” dedi.
Adam sabahleyin evin eşiğinde köpeği ve kümes hayvanlarını dinlemeye koyuldu. Hizmetçi kadın sofra örtüsünü silkelerken bir lokma bayat ekmek düştü. Horoz da hemencecik onu kaptı. Köpek dedi ki;
“Sen bize zulmettin. Sen buğday tanesi de yiyebilirsin. Halbuki ben daneleri yiyemem. Böyle olduğu halde bizim kısmetimiz olan şu bir parçacık ekmeği de kapıyorsun.
Bu söze karşı horoz da şöyle dedi:
“Merak etme! Allah sana buna karşılık başka şeyler verir. Bu ev sahibinin atı yarın sakatlanacak, sen de bol bol doyacaksın.”
Adam bu sözü duyar duymaz, hemen atını sattı ve güya zarardan kurtuldu. Ama ertesi gün köpek ekmeği yine kapan horozu yalancılıkla suçladı.
Horoz da özürler dileyerek, atın yine sakatlandığını, ancak ev sahibinin onu satması sebebiyle başka yerde sakatlandığını söyleyerek ekledi:
“Fakat yarın katırı sakatlanacak, o nimette ancak köpeklere nasip olacak.”
Adam bunu duyar duymaz katırını da sattı, güya dertten de kurtuldu, ziyandan da. Üçüncü günü köpek horoza dedi ki:
“Ey beyliği davulla, dümbelekle ilan edilen yalancılar beyi, hani nerede vaadin.” Horoz:
“Acele katırı da sattı, fakat yarın kölesi ölecek. Ölünce de akrabası yoksullara, köpeklere ekmekler dağıtacaklar.” dedi.
Adam kölesini de sattı ve hayvanların dilini öğrenmekle ne iyi ettiğini düşünüyor, kurtulduğu ziyanlar sebebiyle şükürler ediyordu.
Ekmekten mahrum kalan köpek, dördüncü gün:
“Ey tek, çift atıp duran herzevekil ve yalancı horoz! Yalanın, düzenin niceye dek sürecek? Sen yalandan başka bir şey söyleyemez misin?” diye çıkıştı. Horoz:
“Haşa, ne ben yalan söylerim ne de benim cinsimden öteki horozlar. Adam kölesini de sattı. Köle satılır, satılmaz öldü. Alanda iki kat ziyana girdi. Malını kaçırdı ama, iyi bil ki kendi kanına girdi. Fakat şimdi de yarın ki gün ev sahibi ölecek. Mirasına konan feryat ve figan ederek bir öküz kesecek yarın, adam ölünce sana epey yemek düşecek.” dedi.
Bunları duyan adamın içine ateş düştü. Koşa koşa Hz. Musa’ya vardı. Feryat ederek:
“Ey iyi ahlaklı lütfet; başıma kakma, yüzüme vurma. Ben iyiliğe layık bir adam değilim. Ancak öyle hareket edebilirdim, ettim de. Sen benim liyakatsizliğimi iyilikle karşıla.” diye yalvardı.
Hz. Musa artık vadenin geldiğini, atılan okun geri dönmeyeceğini ölüme çare olmayacağını, ancak imanla giderse âhirette mutlu olacağını öğütledi, adama.
Adam, o gün seher vakti öldü.
Hz. Musa, Allah’a dua etti, adamın imanla gitmesi için. Cenab-ı Hak da onun duasını kabul ederek:
“Peki imanını bağışladım. Hatta dilersen, şimdi dirilteyim de.” buyurdu. Hz. Musa ise;
“Ya Rabbi! Bu dünya ölümlü dünyadır. Sen onu o aydınlık alemde dirilt. Sen, şimdi onlara, gözlerden gizli olan yurdunda rahmet saç!” dedi.
Akıllı kişiye sonda görülecek şey önceden görünür, gönlüne doğar; bilgisi az kişiye sonunda!
Ey insan! Cisim ve mal ziyanı, cana faydalıdır, canı vebalden kurtar. Sen de riyazatla, canla, başla müşteri ol. “Tenini riyazata verdin mi canını kurtardın.” demektir.