Türkiye’de siyasi ortam, her an yoğun yağışlar boşaltacak şimşek yüklü kara bulutları andırıyor. Tarafgirlik, holigan fanatizmini bile geride bırakmış durumda. Olası her yeni gelişme, ortaya çıkan her yeni sorun, cephe hattı için adeta mühimmat görevi görüyor.
Elbette mevcut sorunlar veya ortaya çıkacak yeni sorunlar karşısında birinci derecede muhatap siyasi iktidardır. Mevcut siyasi iktidarın çokça eleştirilen, beğenilmeyen bir sürü uygulamaları vardır. Hak ve özgürlükler, ifade hürriyeti, ekonomik darboğaz, mülteci politikası vs…
Seçim süreçlerinin yaklaşmasıyla beraber nisbi bir fanatizm ortamının oluşması, yakın Türk siyasi tarihinde bir gelenek halini almış olsa da, son yıllarda başlayan ve yakın zamanda yabancılar(Suriyeliler), şimdi de orman yangınları üzerinden peydahlanan “Muhalif” organizasyonlar, sorunun salt seçim hesaplarıyla sınırlı olmadığı kanaatini güçlendiriyor.
Oluşturulmak istenen kesif havada her şey yalan ve dezenformasyon üzerinden yürütülüyor. Bırakın orman yangınlarını, neredeyse uçan sinekten bile ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, çatıştırmacı tezler üretilip aşırı uçların harekete geçirilmesi hedefleniyor. Adı konulmamış bir toplumsal kaos üretim tezgahı kurulmuş, bu tezgaha mal taşıma savaşımı veriliyor. Kaldı ki kaos üretimi aşamasında yazılı ve görsel medya önemini/inandırıcılığını yitirmişken kontrolsüz bir alan olarak sosyal medya mecraları üzerinden alenen toplumun sinir uçlarına dokunulup çatışma bezirganlığı yapılıyor. Öyle ki rakip siyasi partiler ve kendi propaganda aygıtları bile çoğu zaman bu işte nötr durumuna düşüyor.
Oluşturulmak istenen durum açıkçası seçim hesaplaşması planlarının çokça ötesine düşüyor. İktidara yakın kimi mecraların en ufak bir durumu dahi “Darbe hazırlıkları”na yorumlama saplantısını bir tarafa bıraksak bile, son süreçte hükümet kaynaklı mevcut sorunlar üzerinden oluşturulan kampanyaların “mükemmelliği”, daha önce birbirlerinin etlerini yemiş kesimler arasındaki muhteşem ahenk, göze çarpan dil-düşünce-duygu birliği ve bu birliktelikten toplumsal kaos üretme gayretleri, organizasyonlar hakkında fazlasıyla kuşkulanmamızı kaçınılmaz kılıyor.
Klasik bir deyim olacak ama, her kılığa girip zılgıt çalabilen “Okyanus ötesi” hesapların manevralarına, teorilerinin bir anda sosyal medyada değerlenmesine dikkat etmek bile önemli veriler sağlamaktadır.
Bu tür ortamlarda aklıselim ile düşünenlere yer kalmıyor. Ekonomi, siyasi gidişat, mülteciler, orman yangınları gibi güncel konularda “Uzman” nitelikli kişilerin sözü para etmiyor. Objektif bakış açıları ve faydalı değerlendirmeler sadece hakaret ve dışlanma sebebi olarak ortada kalıyor. Hükümetin yanlış politikalarını dile getirip eleştirmek “Vatan hainliği” muamelesi gördüğü gibi, olumlu uygulamalarını dile getirmek karşı mahallede “Yandaş faşizmi” şeklinde rahatlıkla karşılık bulabiliyor. Sağduyulu yaklaşımlar, kılıç kuşanmış trolizmin iki duvarı arasında preslenmek ile sonuçlanıyor.
Açıkçası bu gidişat hayra alamet değil. Bu gidişatı durdurup normal seyrine döndürmek en başta siyasilere düşüyor. Ne yazık ki siyasilerin çoğu da sağduyuyu yitirmiş gibi gözüküyor.