Gençti Osman kardeşimiz. Henüz 26 yaşındaydı. Üç yaşında bir kızı vardı. Asgari ücretle çalışıyordu. Geçen yıl rebiülevvel ayında Peygamber Sevdalılarının dağıtımını yaptığı 63 Hadis kitabını çevresine dağıtabilmek için çok ama çok çaba sarf etmişti. Üç dört koli kendi parası ile almış ve dağıtmıştı. Ayrıca teyzesi, işyeri arkadaşları, kayınları, kayınvalidesi, komşuları da dahil olmak üzere birçok tanıdığına da bu ayın peygamberimizin doğduğu ay olduğunu anlatmıştı. Bu vesile ile tanıdıklarından yardım toplayıp bu kitabın daha çok kişiye ulaşmasına vesile olmuştu. Özellikle kenar semtte oturan vatandaşlarımızın evlerine hadis kitabının girmesi, Osman'ın çok hoşuna gidiyordu. Bir kişi bile bu kitapları okusa ve Allah'a ve peygambere yönelse benim için sadaka-i cariye olur arkadaşlar, diyordu. İşte bu gayretli kardeşimiz akciğer yetmezliğinden dolayı hakkın rahmetine kavuştu. Arkadaşları mezarı başında bayağı gözyaşı döktüler. Özellikle İslam'a hizmet konusundaki gayreti, çabası, fakir olmasına rağmen insanlara evinde yemek yedirmesi, küçük arabası ile herkesin yardımına koşup iş görmesi ve bunları Allah için yapması insanların onu çok sevmesine vesile olmuştu. Böyle birini kaybetmek genç yüreklere ağır gelmişti. Ama gençler hep bir ağızdan ‘İyi ki Ahiret var Osman kardeş! Ey Osman kardeş! Allah'ın huzuruna çıktığın zaman Allah resulü ile ilgili çok güzel hikayelerin oldu. Bizim de selamımızı söyle peygamberimize.' diyerek mezar başından ayrıldılar.
Yukarıda Peygamber Sevdalısı bir gencin vefatından dolayı bazı hasletlerini okuyucularımızla paylaşmak istedik. Gerçekten de öldüğümüz zaman bizim hayırla anılmamıza vesile olacak hatıralarımız olmalıdır değil mi? Peygamber Efendimizle ilgili, hayatımızda hatıralar oluşturmak gerek. Ölüm, gerçekten de kaçınılmaz bir olgudur. Hepimiz bir gün öleceğiz. Acaba öldüğümüzde hayırla yâd edilmemize sebep olabilecek bir amelimiz var mı? İnsanların rahmetle anmasına vesile olacak bir iyiliğimiz, çalışmamız, gayretimiz, hizmetimiz var mı? Yoksa toprak üstümüze örtülünce bedenin toprak olması gibi hatırası olmadığı için unutulup gidenlerden mi olacağız? Halbuki ‘Lisane Sıdk' yani unutulmayıp hayırla yâd edilme arzusu peygamberlerin duasıydı. Aslında fıtri bir duygudur. Fıtrattan gelir. Hatta bu duyguyu kullanıp da insanları kötü emellerine alet eden şer güçler dahi vardır. Fakat İslam Peygamberi Hz. Muhammed ve O'na indirilen kitap, Müslümanları insanlığa faydalı olup hayırla yâd edilen bireyler olmalarını sağlar.
Malumunuz Mevlid-i Nebi etkinliklerinin yoğun bir şekilde olması gereken bir aya girdik. Nisan ayında ‘Kutlu Doğum' gerçekten de güzel bir noktaya ulaşmıştı. Okullar, camiler, Diyanet, Müftülükler, Belediyeler, Sivil Toplum ele ele vererek çok güzel etkinlikler yapıyorlardı. Nisan ayı girince bitene kadar hatta mayısa kadar Kutlu Doğum Etkinlikleri ile halkımızın Allah resulü Hz. Muhammed'le anılmasını sağlayacak hikayeler yaşatılarak yazılıyordu bir nevi. Ama Kutlu Doğum etkinliklerinin hicri takvime göre Rebiülevvel ayına alınması, bu etkinliklerin lokomotifliğini üstlenen Diyaneti ve Peygamber Sevdalılarını biraz da olsa yalpalattı. Bir an önce bu yalpalanmayı bırakıp Mevlid-i Nebi etkinliklerini tüm Rebiülevvel ayına yaymak gerekir. Hatta Rebiülahire dahi sarksın ne olacak ki? 12 Rebiülevvel gecesi yani Mevlid gecesi geçti, iş bitti demeyelim lütfen! Okullarımız, Camilerimiz, Belediyeler Nisan ayında olduğu gibi aynı çaba ve gayret ile Allah resulünü halkımızla buluşturmaya devam edelim. Tüm halkımızın Mevlidi nebi haftasının mübarek olmasını dileriz. Bu hayırlı etkinliklerin tüm rebiülevvel ayını kaplayacak şekle dönüşüp salâvatların okul semalarında yükselmesini Allah'tan dileriz. Belediyelerin kültür salonlarında dolup taşan kalabalıkların tekbirleri ve salâvatları ile Peygamberle hatırasını çoğaltma yarışına giren bir halka dönüşmemiz duası ile hepinizi Allah'a emanet ederiz.