Doğu ve Güneydoğu bölgelerinden Düzce’nin Cumayeri ilçesine bağlı Yukarıhamascık köyünde bulunan fındık işçileri yaşadıklarını yaşam ve çalışma koşullarını İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) anlattı.
Şırnak’ta fındık işçileriyle aşçı olarak giden Meryem Anmal, “Burada rezillik, gariplik, mazlumiyet var. Patronlarımız arasında iyi olanlar da var ama genelde kendi hırsları yüzünden bizlere karşı serttirler. Bizim yattığımız yer köyün içinde olması bizim için iyi yoksa bazen evimiz köyden uzak, dağ başlarında olabiliyor. Ve biz aşçılar, işçiler fındık bahçesine işe giderken yalnız kalıyoruz. Kadın başına yalnız kalmamız hem uygun değil hem de tehlikelidir.” dedi.
“Temiz olmayan şartlarda, kısıtlı imkânlarda yemek yapmaya çalışıyorum”
Fındık işçilerin kaldıkları yerleri anlatan Anmal, “Yemek yaptığım soba, lavabomuz, banyomuz bizden çok uzakta. Yattığımız yeri biz gittikten sonra araba garajı olarak kullanıyorlar. Üsten açık yerleri var yattığımızın yerin, alttan da bir sürü kurbağa, fare, örümcek gibi hayvanlar içeri giriyor. Yağmur yağdığında içeri damlıyor ve yağmur yağdığı için işe gidemiyoruz. Çalışmadığımız günler de yemekler bizim paramızla alınıyor. Yıllar önce biz işçiler az olduğumuz için yemek parasını, yol parasını fındık sahibi patronlar karşılıyordu. Ama şimdi yemek parasını, yol parasını biz kendi imkânımızla karşılıyoruz. Ve paramızın bir kısmı, işçi başına 4,25 TL dayı başı (alçı) dediğimiz işi bize bulan kişi alıyor. Burada mutfak diye bir şey yok sadece yerde bir tahta var ve tüm eşyalarımız onların üstünde. Temiz olmayan şartlarda, kısıtlı imkânlarda yemek yapmaya çalışıyorum. Allah'ın rahmetiyle ayakta duruyoruz. Allah bizleri kaza ve belalardan korusun yeter. İnşallah bu akan kan bir an önce durur memleketimizde de iş imkanları artar.” şeklinde konuştu.
“Fındık işi, gerçekten bizleri çok yoruyor”
Daha önce 4 sezon fındık toplama işine gittiğini belirten Abdurrahman Anmal, “Bu sezon çavuş olarak 19 işçi arkadaşımla ve aşçı annemle birlikte geldim. Gerçekten insan hayatın zorluğunu ve sorumluluğunu daha çok anlıyor bu tür yerlerde. Ben öncelikle çavuş ve yönetici olmamı adalet temeli üzerine kurdum. Çünkü 19 kişi ve annem de dâhil bana emanetler. Ve tüm sorumluluk benim üzerimde. Elimden gelen her şeyi yapıyorum ve hiçbir fedakârlıktan geri duymuyorum. Fındık işi, gerçekten bizleri çok yoruyor.” ifadelerini kullandı.
“Biz buralarda zorlu ve tehlikeli durumlarla baş başayız”
Çalışma şartlarının normal durumlarda kabul edilecek şeyler olmadığın anlatan Anmal,“Biz buralarda zorlu ve tehlikeli durumlarla baş başayız. Bizi fındık bahçesine taşıyan traktör ve bazen de tırtır dedikleri küçük araç hiç güvenli değil. Bu araçların hem küçük hem de dayanıksız olması gerçekten çok tehlikeli. Çalıştığımız fındık bahçelerin hem bayırlı olması hem de dikenlerle dolu olması bizleri çok yıpratıyor ve zorluyor. İnanın bazen işçi arkadaşlarım benden tuvalet için izin alıyorlar ben de izin veriyorum ama onlar gelene kadar ben onları çok merak ediyorum. Çünkü tüm dağlar bayırlı ve ormanlarla dolu.” dedi.
Abdurrahman Çavuş son olarak şunları söyledi: “İşçi arkadaşlarımla birlikte hem fındık bahçesinde hem de yattığımız evde temiz olmayan şartlarda yemek yiyoruz ve yaşıyoruz. Allah bizlere yardım etsin. Önümüz Kurban Bayramı biz belki kalmayız bayrama, ama birçok çavuş arkadaşım Kurban Bayramında bile fındık işinde kalacaklar. Hatta bazıları fındık işinden sonra başka bölgelere başka işlere gideceklerini söylüyorlar. Şimdiden biz Mustazafların Kurban Bayramı kutlu ve nurlu olsun.”
“Bu işi yapabilmek için sabırlı olmak gerekiyor”
Fındık işçilerinden Fikret Şahin, “15 işçi bir çavuş ve bir de aşçı ile İdil'in bir köyünden minibüs ile Düzce'ye doğru yola çıktık. Minibüsümüzün içi valiz ve çuvallarla dopdolu idi. Benim ilk gelişim olmasından dolayı hazırlıksız geldim. Hem kıyafet hem de gıda açısından yokluk çektik. Kendi imkânlarımızla gıda ihtiyacımızı gidermeye çalışıyoruz. Daha ilk günde anladım ki bu iş zorluklarla doludur. Bu işi yapabilmek için sabırlı olmak gerekiyor. Çünkü en az bir aylık iş var, çalıştığımız patronlar yabancı, çalıştığımız bölge yabancı ve hatta birlikte çalıştığımız bazı iş arkadaşlarım bile bana yabancı.” dedi.
“Sabah namazını kıldıktan sonra çalışacağımız bahçeye gidiyoruz”
Şahin yaşadıkları zorlukları şöyle anlattı: “Kalacağımız ev yaşamaya uygun olmasa da kendi aramızda el birliği ile uygun hale getirdik. Bir arada yaşayabilmek zordur. Gün boyunca yorgunluk, bıkkınlık arasında anlaşmazlıklara, tartışmalara yol açabiliyor. Hatta bazen küçük çocukların bu tartışmalardan dolayı küsmesi ve işi bırakıp eve doğru yol alması bile görülüyor. Buralarda hayatın zor olduğunu ve bir şekilde insanlarla geçinilmesi gerektiğini anladım. Sabah namazını kılıp daha sonra hemen hazırlanıp kahvaltımızı yapıp çalışacağımız bahçeye gidiyoruz. Genelde yerden fındık topluyoruz. Ama gerçekten sabahtan akşama kadar eğilerek çalışmak bizi yoruyor ve yıpratıyor.”
‘Çalışma sebebimiz maddi sıkıntı’
Fındık işçilerinden İbrahim Halil Karaynir ise şunları söyledi: “Ben öğrenciyim 3 yaz tatilidir fındık işine geliyorum. İlk gelişimde 13 yaşındaydım. Bu yaşıma göre iş fazla zor ve yorucuydu. Güç ve takatimi zorluyordu. Ama geliş sebeplerimden dolayı bu zorluklara katlanmam gerekiyordu. Benim ve kardeşimin geliş sebebi maddi sıkıntı ve aileye biraz da olsa maddi olarak yardım etmek. Ben bu işte, bir Müslüman genç olarak namaz kılmada zorluk çekiyorum. Bazen yakınlarda suyun olmayışı namazlarımızı edada sıkıntı oluşturuyor, bazen de vakit kısıtlığından dolayı namazı geç kılma ya da namaz kılamama gibi sorunlar oluşuyor.”
“Benim yaşımdaki gençler kitap okuyorlar”
Üç sezondur fındık işine geldiğini ve şuanda 16 yaşında olduğunu belirten Emine Anmal,“Benim yaşımdaki gençler kitap başında, okul okuyorlar. Ben ve benim gibi beş kız arkadaşım da türlü türlü zorluklarla ve tehlikelerle baş başayız bu gurbet ellerde. Ben Müslüman bir genç kız olarak dinimin emrettiği tesettürü muhafaza etmeye çalışıyorum. Ama ne yazık ki bunu bazen başaramıyorum. Sebep, erkek ve kızların karışık çalışmasıdır.” ifadelerini kullandı.
“Bayanlar için şartlar erkeklere göre daha zordur”
Anmal, sözlerine şöyle devam etti: “Kaldığımız ev normal evler gibi değil adeta bir araba garajı gibi. Tek odalı ve etrafı tahta ve saclarla kaplıdır. Kendi imkanımızla ayırdığımız iki oda ve mutfak arasında sadece tavanın ortasına kadar birer tahta ve perde mevcuttur. İşte, fındık bahçesindeyken namazlarımı kılamıyorum. Biz işçilere karşı zaman zaman haksızlıklar da yapıyorlar. Mesela emirler yağdırıyorlar, bizleri küçük gören patronlar dahi var. İşe başlama saatinden daha erken, traktörlerle götürüyorlar ki işe saatinde varalım ama iş çıkışı bizi bazen yaya olarak gönderiyorlar. Hem bayır ve yokuşların çok olması, hem iş esnasında tuvalet ihtiyacımızı giderme konusu, hem de kendi elbise ve bulaşıklarımızı kendimiz yıkama gibi şeylerden dolayı biz bayanlar için şartlar erkeklere göre daha zordur.” (M. Sait Çelik - İLKHA)