Meyve veren ağaç taşlanır

Abdullah ASLAN

Kem söz, kem fiil ve kem saldırılar sahibini bulur ve eninde sonunda onu vurur. Müslümanlara yönelik yapılan bütün saldırganlıkların neticesi hüsran olmuştur. Hiç kimse Müslümanlara yönelik yapılan saldırı ve provokasyonlarda ilanihaye bir fayda elde edememiştir. Düne kadar dinleme ve “mahkûm etme” yöntemleriyle Müslümanları mağdur edenlerin, bugün saklanacak delik aradıkları herkesin malumudur.

Şu seçim arifesinde saldırganlık ve provokasyonların bini bir para. Bunun daha da artacağı düşünülüyor. Özellikle seçim günü bu haince saldırılara çok dikkat etmek lazım. Halkın tercihinden korkup da bugüne kadar hep korkutarak bir yerlere varmaya çalışanlar, kolay kolay milletin tercihine saygı gösterecekleri düşünülmemelidir.

Peki, bütün bunlar onlara bir yarar sağlar mı? Bence ‘hayır’ ve başta da ifade ettiğim gibi bu da hüsranla sonuçlanacak ve seçim sonrası bambaşka bir atmosfere girmiş olacağız.  Kırılan camlar, indirilen çerçeveler ve akıtılan kanlar saldırganların hanesine cürüm maddeleri olarak eklenecek ve onların boynuna diğer halkalar gibi bir halka olarak duracaktır. Onları bu halk hep o halkalarla, o damgalarla tanıyacak ve öyle anacaktır.

Düşünüyorum da halkımızın hiç mi refaha, huzura ve sükûnete ihtiyacı yoktur? Batı illerinde bütün cedelleşmelere rağmen seçimlerde kimse kimseye molotof atmıyor, kimse kimseyi yakmıyor, kimse kimseyi yaralamıyor. Sözlü yapılan seviyesizlikler tamam da bunun dışında fiili saldırganlıklar hiç de bu kadar değil. Peki, doğuda yani Kürdistan’da niye hala bir hoyratlık, bir bedevilik, bir vandallık söz konusu? Düşünün parti bayraklarına bile tahammülsüzlük had safhada. Ya kardeşim, kendi bayrağını asarken niye başkasının bayrağını indirme veya yırtma ihtiyacı hissediyorsun ki! Bu çekememezlik, bu saldırganlık ve bu saygısızlık ruhuna mı işledi!

30 Mart bunun için de düşünüp karar verme günüdür aslında. Şu hoyratlığa bakın, birkaç gün önce Kızıltepe’de, sonra Bismil’de daha önce Silvan’da ve Mardin’de... Flamalara, cam ve çerçevelere saldırarak mı seçimi kazanacaksınız?!

Öyle anlaşılıyor ki onların yöneticileri de şu ayak takımı(kandırılarak değil, bilinçli saldıranlar) gibi süfli. Çünkü saldırıları onaylar gibi bir sükût içerisindeler. Onlar tenis topları peşinde koşarken bu gariban halkın çocuklarını da -bozmak için- huzurun ve hayırhahların peşine takmışlardır. Bir de biliyoruz ki ‘arabanın ön tekeri nereden geçerse arka tekeri de oradan geçer’. Bir Baydemir’den şiddete yönelik tenkit açıklaması geldi. Onun bu tavrının, Öcalan ve partisi tarafından nasıl cezalandırılacağı da ayrıca merak konusu.

Bu saldırılar ve hinlikler çok kötü. Çünkü Suruç’ta olduğu gibi araya başkaları girerek bunu daha da körüklerse kim ne yapabilecek. Patlayan barajın önünü kim alabilecek. O zaman bu ateş ilkin yakanları yakalayıverecek ama başkaları da yani bu halkın kendisi de bundan zarar görecek. Onun için HÜDA PAR yöneticileri ve HÜDA PAR camiası ‘sağduyu’ diyor, ‘sabır’ diyor, ‘bu saldırıları durdurun’ diyor, ‘yeter’ diyor…

Ama şu bilinmeli ki HÜDA PAR bu tavrıyla halkın gönlünü ve teveccühünü kazanarak seçimi de kazanacaktır. Hepimiz biliyoruz ki ‘Meyve veren ağaç taşlanır’. HÜDA PAR halka hizmet verecek diye korkanlar HÜDA PAR’a saldırıya geçtiler. Ama bu beyhudedir. Çünkü bu saldırıların hepsi HÜDA PAR’ı daha güçlü yapmaktan başka bir işe yaramadı/yaramıyor/yaramayacak!

Selam ve dua ile.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.