Siyaset bilim(ciler)in, tartışadurduğu bir husustur devlet. Kim ne derse desin, devletin gerekliliğiyle birlikte milleti için olmayan devlet amacının dışına çıkmıştır. Zira en nihayetinde neye bağlanırsa bağlansın kuruluş amacı olarak devlet, insanların mutluluğunu hazırlamak ve insanları korumak için vardır. Bundan devlet değil, birey yani millet önceliklidir.
Türkiye'de de cumhuriyetin kuruluş yıllarından bu günlere -ara dönemler şeklinde olsa da- teori de olmazsa da maalesef pratikte onlarca yıl “millet devlet içindir” zihniyeti devlette başköşeyi tutmuş ve bu anlayışını da millete adeta dayatmıştır. Türkiye, bunun bedelini ağır ödemiş ve bu zihniyetin doğurduğu sistemsel sorunlarla boğuşmaya devam etmektedir. Ne yazık ki bu gün bile bu zihniyetin gerçekleştirdiği darbenin eseri olan bir anayasayla yönetilmeye devam ediyoruz. Din, dil, inanç ve eğitim noktasındaki handikaplarımız bu anayasanın ve bu çerçevede yetişen zihniyetin başyapıtları olarak karşımızda duruyor. Başörtüsü yasağı, katsayı farkı, Kürtçe konuşma yasağı, Kur'an-ı Kerim eğitimindeki yaş sınırı gibi yasak ve sınırlar bir zamanlar bu zihniyetin gözde(!) dayatmalarıydı. Anayasadaki ayrıştırıcı ve dayatmacı vurgular; yine karma eğitimin olması ve ana dilde eğitimin olmayışı gibi sorunlarsa millete meydan okumaya devam ediyor.
Şimdi gelelim, devletçilik oynayan örgüte. Evet, bunca sorun ve sıkıntıların üstüne özellikle Kürtlere bir kambur daha oluştu. Güya Kürtler için çalışan-çabalayan bir örgüt. Kuruluş yıllarında farklı fraksiyonlara mensup Kürdi oluşumları bertaraf ederek ortaya çıkmıştı. “Öldürün, öldürdükçe güçleneceğiz” diyerek kan üzerine bir gelecek inşa etmeye çalışan bir zihniyet. Dün Kürdistan'ı kurma amacıyla vurdular, öldürdüler, dağıttılar, yaktılar, yıktılar, öldüler, işkence gördüler, göç ettiler, göçü dayattılar, muhaliflerini sildiler; geldiğimiz nokta itibariyle “Kürdistan'ı kurma” amacını çöp kutusuna attıklarını deklare ettiler. Madem çöpe atacaktınız bunca kan niye döküldü? Yok, eğer şartlar değiştiyse, fikirleriniz geliştiyse; bu gün de uğruna öldürdüğünüz ve milletin çocuklarını öldürttüğünüz amaçlarınızın yarın değişmeyeceği ne malum? Daha kötüsü sizin için çalışmayanları, dümeninize su taşımayanları, şemsiyenizin altına girmeyenleri, davula vurduğunuzda oynamayanları hain ve ajan ilan etmenizdir. Yıllar yılı terk etmediğiniz kirli bir mücadele şeklidir. “Ya bendensin, ya düşmandan”, “ya benimsin ya toprağın” mantığı. Neymiş “serhıldan çağrısı” yapıyoruz, millette niye karşılık bulmuyor. Hem nasıl karşılık bulsun? “Nerde, çokluk nerde plüralizm nerde kesretiye? Nerde tahammül, nerde hoşgörü, nerde demokrasi, nerde barış?” diye soranlara şiddetten, tahamülsüzlükten, tekçilikten ve yaftalamaktan başka vereceğiniz cevabınız mı oldu, cevabınız mı var?
Hem yıllar yılı, takip ettiğiniz zihniyetin bu milletin başına bela olan zihniyetten ne farkı var. Devleti babalarının tapulu malı görenler yıllarca “millet devlet içindir”i dayattı, siz de yıllardır “millet örgüt içindir”i dayatıyorsunuz. Ortak payda sayılacaksa devlet için Şeyh Sait, Atıf Efendi ve Seyit Rıza'yı idam etmelerinden ta Roboski'ye, milliyetçilik ve laiklik sopasıyla Türkleri, Kürtleri ölesiye döven bu sistemin “kötü bir kopyası”sınız. Çünkü ismini bilmediğimiz, isimlendiremediğimiz onlarca katliamdan, Başbağlar'dan, Susa'dan, Kobane bahaneli 6-8 Ekim katliamına, iç infazlara kadar örgüt için kıyımdan geçirdiklerinizin haddi hesabı yok. Devletin bile yavaş yavaş vazgeçtiği ve yetersiz de olsa yaptıklarından özür dilediği(Zilan-Seyit Rıza misali gibi) bir zamanda bile siz hala aynı yerde misiniz? Ne zamana kadar “millet, örgüt içindir”i dayatacaksınız?
Hala millet için, milletin yollarını keser, onlara nutuk çeker, ahkâm keser, onlara posta koyar, kafadarınız olmayanı kaçırır, araçlarını ateşe verirsiniz.
Millet için, sokaklarında hendek kazar, su borularını patlatır, şehirlerarası yollarda araçlarının geçişini zorlaştırdığınız yetmezmiş gibi şehir içinde de açtığınız hendeklerden dolayı araçların geçişini imkânsızlaştırırsınız, karşı çıkan olursa evini tararsınız.
Millet için milletin kepenk ve kontaklarını kapatırsınız. Aç olan, senedi olan umurunuzda mı? İnsaf! Allah aşkına söyleyin, bunca yaptıklarınız millet için mi örgüt için mi? Örgüt için bunları millete yapmak reva mı? Hangi mahalle sakini sokaklarının başında hendek kazdınız ve sokaklarını savaş alanına çevirdiniz diye, hangi esnaf kepenk kapattırdınız diye, hangi araç sahibi yolunu kestiniz, kontak kapattırdınız ve aracını yaktınız diye size teşekkür etti. Bunlar onlara ne kazandırdı ki size teşekkür etsinler.
Tam burada iki tarafa da şunu demek gerek, Devlet pkk'yle yürütebilir, pkk devletle bir mücadele yürütebilir. Fakat asla, millet ne devlet içindir, ne örgüt içindir. Devlet ve pkk'nin kozlarını paylaştığı bu demde ateşlerini milletten, yerleşim yerlerinden uzak tutmaları lazımdır. Yürekleri, güçleri yetiyorsa millet bundan nasıl daha az zararla çıkabilir hesabıyla mücadelelerini yürütebilirler. Yoksa millet, onların gölgelerine de muhtaç değildir. Ne garip ki devlet pkk'yle anlaşır, çözüm süreci adı altında millet faturayı öder, devlet pkk kapışır yine millete fatura çıkar. Fakat bu unutulmamalıdır ki, hiçbir şey kaybolmaz. Millete yük olan, milletin huzurunu ve rahatını kaçıran, milletin başına bela olan, millete kendi için yasak koyan devlet olsun örgüt olsun kamburdur. Günü geldiğinde su-i eylemlerinin, kirli hesaplarının, millete kambur olmanın, milleti mağdur etmenin hesabını herkes er veya geç verecektir. Dünyada olmazsa da iyi ki ahiret var. Hesap gününün Rabbine hamd olsun. Vesselam