Dünyabülteni'nden Emre Gül'ün tarih dosyası haberine göre; Mısır’da bundan 61 yıl önce, 23 Temmuz 1952’de Hür Subaylar, Kralı Faruk’un İskenderiye’de bulunduğu sırada başkent Kahire’de bir hükümet darbesi yaparak kontrolü ele geçirmişlerdi. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte askeri birlikler şehri işgal etmeye başlamış, askeri ve motorize birlikler tarafından kuşatılan Mısır radyosu saat 7.45 de General Necip’in hükümet darbesini ilân eden beyannamesini okumuştu. Bu beyannamede askeri bir hükümet darbesi yapıldığı bildirilerek, halkın sükûnet işlerine devam etmesi istenmişti. İhtilal büyük bir dikkatle planlandığından herhangi bir hadise çıkmamış, hiçbir yerde halkın toplanmasına müsaade edilmemişti. İhtilâlin ve hükümet darbesinin ilanından sonra Mısır başkentinde tam bir sükûnet hüküm sürmüş, bütün mağazalar ve bankalar açılmış, hayat günlük seyrinde devam etmişti. Darbe sırasında Genelkurmay Başkanı ile birlikte 12 General sorgulanmak üzere tutuklanmış, General Muhammed Necip, Genelkurmay başkanlığını üzerine almıştı.
Darbeciler: Siyasete ve seçimlere müdahale etmeyeceğiz, maksadımız anayasal haklar ve ordunun kötülerden arındırılmasıdır
İskenderiye’de zırhlı birlikler tarafından gözaltına alınan Kral Faruk’a Kahire’deki durum hakkında mufassal bir rapor verilmiş ve mevcut Başbakan Necip Hilali Paşa’nın istifası istenmişti. Darbecilerin zoruyla Kral Faruk Başbakanlığa Ali Mahir Paşa’yı atamış, General Muhammed Necip yapılan atamanın ardından: “Ali Mahir Paşa’dan iktidarı ele almasını istedim. Hükümetin başında hakikaten bağımsız, bütün siyasal partiler ve ordu tarafından sevilmiş bir şahsın orda bulunması gerek memleketin, gerek ordunun menfaati gereğidir.
Siyasete ve seçimlerin sevk ve idaresine müdahale etmek tasavvurunda değiliz. Mısır’ın emellerinin gerçekleşmesi yolundaki teşebbüslere de müdahale etmeyeceğiz. Her şeyden evvel Mısır’da kanuni, anayasal hakların yeniden düzenlenmesini istiyoruz. Bundan sonra ordudaki kötü personeli ayıklayacağız. Filistin harbinde mağlubiyetin başlıca sebebi rüşvet ve yolsuzlu idi.” Açıklamasını yapmıştı. Darbe sırasında ordu birlikleri ile tam bir işbirliği içerisinde hareket etmiş, General Necip’in polis amirlerini ziyareti sırasında alkışlar eşliğinde: “Allah yardımcınız olsun polis ve ordu sizinle beraberdir” sloganları atılmıştı.
Mısır’daki bu ani darbe Batılı hükümetler arasında heyecan ve endişe ile karşılanmış, General Necip Paşa temsilcilerini, Amerika, İngiltere, Türkiye ve Fransa elçiliklerine göndererek, Mısır’daki yabancıların can ve mal güvenlikleri konusunda teminat vermişti. Başbakanlığa atanan Ali Mahir Paşa, bağımsız kişilerden oluşan bir koalisyon kabinesi hazırlamış, yeni hükümete Vaft Partisi mensupları alınmamıştı. Başbakan Ali Mahir Paşa da yaptığı ilk konuşmasında: “Meselenin memleketin menfaatine uygun bir şekilde halledileceğine eminim” açıklamasını yapmıştı.
Darbenin sebepleri ve Mısır’da Krallık sonrası dönem
Kral Faruk’un gezme ve eğlenceye düşkünlüğü, bar ve kumarhanelerde büyük paralar harcaması ve 1948 Arap-İsrail Savaşı’nda Mısır ordusunun mağlubiyeti fakir Mısır halkı ve ordu içerisinde “Kavalalılar” hanedanına karşı bir tepkinin doğmasına neden olmuştu. Diğer taraftan hükümet darbesinin, ordunun yüksek çevrelerinde hüküm sürmekte olan suiistimaller ve rüşvet ile ilgili olduğu General Muhammed Necip tarafından dillendirilmişti. “Neticede Müslüman Kardeşler de Kralı devirmekte niyet ve işbirliği edince yavaş yavaş askeri birliklere, özellikle subaylara nüfuz yoluna gidilmiş ve rejim karşıtları bu suretle güçlenince darbe için şartlar oluşmuştu.
Müdahaleyi de Mısır'daki İngiliz varlığına karşı mücadele eden milliyetçi askerlerin kurduğu ve içerisinde Zekeriyya Muhiddin, Abdülhakim Amir, Enver Sedat, Cemal Abdü'n-Nasır’ın da bulunduğu “Hür Subaylar” üstlenmişti. Mısır’da 23 “Temmuz devrimiyle birlikte yeni bir anayasal dönem başlamış ve Krallığa son verilerek Cumhuriyet ilan edilmişse de anayasal haklar ve demokratikleşme konusunda günümüze değin bir istikrar sağlanamamıştı. Seçme ve seçilme hakkı herkese tanınmış olmasına rağmen siyasi partilere izin verilmemiş olması demokratik seçimlerin yapılmasını engellemişti. Güçlü bir devletçi sistem geliştirilmiş ve buna uygun olarak bir yürütme ve bürokrasi inşa edilmişti. Yürütmenin yetkileri kısa sürede devrimin önderlerinden Cemal Abdü’n-Nasır’ın elinde toplanmış ve Mısır’da Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemi de dahil olmak üzere Krallık gibi bir tek adam yönetimi oluşmuştu.”
Kaynaklar:
Milliyet Gazetesi, 24 Temmuz 1952, 25 Temmuz 1952.
Soran Şükür, İslam Coğrafyasında Değişim ve Demokrasi Sorunu: Mısır, Avrasya Dosyası, Cilt 11, Sayı 3, 2005.