Küresel efendileri ve siyonistler adına taşeronluğa soyunup darbe yapan Sisi, gayri meşru yönetimine meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Bu bağlamda olmak üzere 14-15 Ocak tarihlerinde referandum düzenlenecektir. Mısır toplumunun iradesini, siyasi mühendislik oyunları biçimlendirmeye çalışan cunta yönetimi, uyduruk ve tamamen bir tiyatrodan ibaret olacak olan bir referandumun sonuçlarını dünyaya Mısır halkının iradesi olarak takdim edecektir. Bu referanduma iştirak etmek, cunta yönetiminin meşruiyetini kabul etme anlamına geleceğinden Mısır Müslümanları bu sürecin bir parçası olmayacaktır. Bu şartlarda yapılacak olan bir referandumun sonuçları şimdiden bellidir. Bu seçimlerin hiçbir garantisi ve meşru sınırı yoktur. Zaten Mısır’da bu kabil yapılan seçimlerin nasıl sonuçlandığını hepimiz biliyoruz. Diktatör Hüsnü Mübarek, yaptırdığı seçimlerde %90’nın üzerinde sürekli oy alırdı; ama ilk fırsatta Mısır halkı Hüsnü Mübarek’i devirdi. Zaten bilinen seçim hileleri gerçeği, böylelikle tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştı.
Maksat halk iradesine başvurmak ise, Mısır halkı zaten iradesini ortaya koyarak seçimini yapmıştı. Hem cumhurbaşkanı, hem de meclis seçimlerinde tercihini açıkça ortaya koydu. Ama bu gün meşruiyet arayan ve referanduma itibar etme iddiasında olan darbeciler, şeffaf seçimlerle şekillenen halk iradesini postallar ve paletlerle ezdiler. Özgür iradesi ile seçimini yapan Mısır halkının evlatlarını katletmek sureti ile yapmış oldukları tercihin bedelini kendilerine ödettiler.
Yaptığı darbe ile meşru yönetimi deviren kukla Sisi, gözünü cumhurbaşkanlığına dikmiştir. İslam karşıtı olan şer güçler, Sisi’yi kendi adayları olarak göstermeye hazırlanıyor. İşte Mısır’da yeni bir statüko ve diktatörlük kurmak isteyen güçler, bir süreç başlattılar. Bu sürecin nihai hedefi İslam’ı tamamen siyasal hayattan silmektir. Düzenlenecek olan siyasal süreçte benzer sonuçların çıkmaması için, siyasal mühendislik oyunları ile yeni bir düzenin kurulması hedeflenmektedir. Bu siyasal yapı aracılığı ile de Mısır toplumunun yeniden şekillendirilmesi, eskiden olduğu gibi, Batı’nın sadık bir jandarması ve müttefiki olması hedeflenmektedir.
Batılı efendilerinin desteği ile böyle bir projeye yönelen işbirlikçi zalimler, karşılarında Mısır halkını intifadasını göreceklerdir. Mısır halkı, yaptıkları oyunlarla meşruiyet arayanlara hiçbir zaman meşruiyet beraati vermeyecektir.
Darbe ile beraber yaşanan bir süreç, söz konusu siyasal İslam olunca, eski-yeni, devrimci-statükocu, demokrasi-diktatörlük ayrımının ortadan kalktığını gösterdi. Söz konusu İslam olunca, yerel, küresel ve bölgesel aktörler aynı zeminde buluşabiliyorlar. Maalesef, daha fazla ortak paydaya sahip olan Müslümanlar, böylesi durumlarda aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakma ve kenetlenme refleksini ortaya koyamıyorlar. Muhammed Mursi’yi güya şer’i hassasiyetlere riayet etmemekle suçlayan bazı gruplar, İslam’ı ve insanlığı ayaklar altına alan darbecilerin el eteklerini öptüler; Mısır halkının iradesine kurulan komployu ve yapılan suikasti destekleyip alkışladılar. En zor zamanda devrimci Mısır halkını yalnız bıraktılar. Darbecilerin şerrinden korunmak uğruna İslami ve insani hassasiyetleri göz ardı ettiler. Dahası daha sonraki süreçte hazırlanan ve anayasa olarak takdim edilen gayrı meşru vesikada İslami hassasiyetlere yer verilmediği gibi, İslami hassasiyetlere taalluk eden maddeleri kaldırdıkları halde yine de desteklerine devam ettiler. İslam şeraiti konusunda hassas olduklarını beyan eden zatların samimiyetleri böylelikle ortaya çıkmış oldu. Yükseltilen itirazın, aslında Suudi hanedanının yönlendirmesi ile olduğu gerçeği bilahare ortaya çıktı.
Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf el-Kardavi, 14-15 Ocak’ta yapılması planlana referanduma ilişkin bir fetva verdi. Kardavi verdiği fetvasında, bu referanduma iştirak etmenin darbe yönetiminin meşruiyetini kabul etmek anlamına geldiğini belirterek bunun kesinlikle haram olduğunu belirtti.
Özetle; Kardavi, “Darbecilerin anayasasını boykotun lüzumuna dair fetva” başlıklı açıklamasında, “Darbeci rejimi güçlendirmek, meşruiyet kazandırmak ya da gücünü sağlamlaştırmak anlamına gelen anayasa referandumuna katılmak ve herhangi bir şekilde katkıda bulunmak günahtır ve şer`an haramdır” ifadesine yer verdi.
Biz, Kardavi’nin bu konuda vermiş olduğu fetvayı önemli buluyoruz. Aslında bu fetva,
Mısır halkının iradesine karşı darbe yapıldığı ve meşru temsilcilerinin katledilip zindanlara atıldığı bir ortamda zorbalara karşı yükseltilen Mısır halkını ortak itirazının somut halidir. Bir İslam âliminin İslami hassasiyet cihetinden yapmış olduğu bu açıklama, darbecilerin meşruiyet arama çabalarına vurulmuş bir darbedir.
Tüm İslami kuruluş ve şahsiyetlerin aynı hassasiyeti göstererek, küresel güçlerin ve Siyonistlerin kuklası olan darbeciler için meşruiyet anlamına gelecek olan her türlü fiil, süreç ve beyanattan kaçınmaları gerekir.
Şunu da belirtelim ki, darbecilerin bu meşruiyet arama ve darbeyi meşru zemine oturtma çabaları, Mısır toplumunda hiçbir zaman karşılık bulamayacaktır. Bu siyonist tetikçileri daima lanetle anılacaklardır ve Mısır evlatlarının İslami intifadası bu siyasal mühendislik oyunlarına asla boyun eğmeyecektir.