Mısır'da siyasi kriz aşılır mı?

Anayasa Partisi Başkanı Muhammed Baradey, “Biz içi boş olan ülkeyi kurtarma cephesine katılmayacağız” diyerek diyalog çağrısını reddetmiş, iki gün sonra ise cumhurbaşkanı ve hükümet üyelerinin katılımıyla acil toplantı yapılması gerektiğini söylemişti

Mısır’da son günlerde baş gösteren şiddet olayları kaygı verici bir boyut kazandı. Mısır Halk Ayaklanmasının üzerinden iki yıl geçtiği halde baş gösteren bu son hadiseler bekleniyordu. Her ne kadar cumhurbaşkanı seçilmiş, anayasa onaylanmış, hükümet kurulmuşsa da, içerideki siyasi dengeler oturmuş değildi. Yakın zamana kadar da oturacak değil. Çünkü gerek ülke içinden gerekse de ülke dışından Mısır ile ilgilenenlerin, kendilerinin müdahil olmadığı bir yönetime istikrar fırsatı vermeyecekleri aşikar. Ülkeye istikrar vermek istemeyenler arasında eski rejimin kalıntıları,Hristiyan gruplar, ağırlıklı olarak dış güçlerin desteklediği solcu ve liberal kesimler var.

Mısır halk ayaklanmasının önündeki birinci engel, şüphesiz ordunun geçici bir süre için yönetimi devralmasıydı. Ordunun yönetimi sivillere teslim etmek istememesi krize neden olmuş, halkın şiddetli tepkisiyle karşılaşmıştı. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ordunun açık bir şekilde taraf tutması ve Muhammed Mursi’nin, cumhurbaşkanlığını kazandığı halde seçim sonucunu bir müddet ilan etmek istememesi, ordu yönetiminin iktidarı kolay kolay İhvan’a teslim etmeyeceğini gösteriyordu. Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarından sonra - geçen yazımızda da belirttiğimiz gibi - ordunun halihazırdaki yönetime karşı darbe hazırlığında olduğunun anlaşılması, ordu içinde yer alan - özellikle orduyu elinde tutan - üst düzey bazı komutanların emekliye ayrılmasına neden olmuştu. Mübarek rejimini sürdürmede birinci tehlike olan ordu, bu vesileyle zapturapt altına alınmıştı. Ancak Mübarek yanlısı yargı, Mübarek yanlısı gruplar, sol kesimler ile medya, muhalefetini son altı ayda daha da şiddetlendirmişti.

Halihazırdaki muhalif gruplar İhvan’ın yönetimde etkin olmasını içlerine sindirmiş değiller. Şeffaf ve açık seçimlerden sonra gelen meşru bir yönetimi nasıl edip de gayrimeşru hale getirip gönderebileceklerinin hesabını yapıyorlar. Doğrusu hükümeti eleştirdikleri noktaların hiçbirinde tutarlı bir yol izlediklerini söyleyemeyiz. Muhalefetin elinde sokakları işgal etmek, kaos çıkarmak ve ülkenin emniyetini sabote etmekten başka bir seçenek kalmamıştı. Muhalefet bu yolu birkaç defa denediği halde başarılı olamadı.

Ordu ve muhaliflerin dışında hükümeti istemeyen bir de polis teşkilatı var. Mısır’da ordudan daha tehlikeli işler yapacak olan emniyet teşkilatıdır. Çünkü hâlâ polis teşkilatının tamamına yakını eski nizamın yetiştirdiği kimselerden oluşuyor. Ancak bu son olaylarda polisten çok muhalif grupların ve özellikle Mübarek yanlısı kalıntıların ülkenin bazı şehirlerinde huzursuzluk çıkarmaya çalıştığını söyleyebiliriz.

Özellikle devrimin ikinci yıldönümünde ülkenin önemli şehirlerinde muhalif gruplarla Mübarek yanlısı bir takım gruplar protesto amacıyla şehirlerde korku salmaya çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Kahire, Port Said, İskenderiye, Süveyş ve İsmailiye’de protestolarla beraber taşkınlıklar da yapıldı. Buna ilave olarak Port Said kentinde geçen yıl maç sahasında çıkan kargaşada ölen 74 kişi nedeniyle açılan davada 21 kişi idama mahkum olmuş, idama mahkum olanların yakınlarının, geçen gün, idam kararını protesto etmeleri sonucunda otuzdan fazla kişi hayatını kaybetmişti. Ülke genelinde kargaşadan ölenlerin sayısı 58’e, yaralananların sayısı ise bine yaklaşmış durumda. Ölenlerin çoğunun (anayasa oylaması öncesinde Mısır’da çıkan kargaşada olduğu gibi) arkadan vurulduğu tesbit edildi. Polisle yüz yüze gelen göstericilerin polis tarafından arkadan vurulması düşünülemez. Bu olayda da gördüğümüz gibi, göstericileri sahaya sürenlerin, göstericilere arkadan ateş açarak Mısır’da kargaşa, korku ve istikrarsızlığın yaygınlaşmasını sağlamak, hükümeti zor durumda bırakmak gibi hedeflerinin olduğu aşikar.
Bu kargaşaların; valilik binası, emniyet ve polis merkezleri başta olmak üzere çok sayıda binanın ateşe verilmesi ve talan edilmesine kadar varacak boyuta ulaşması üzerine, cumhurbaşkanının aldığı kararla Port Said, İsmailiye ve Süveyş kentlerinde bir ay boyunca olağanüstü hal ilan edildi. Kararın ağır bulunması üzerine, valilere, gerektiğinde olağanüstü hal ilan edilen şehirlerde gece sokağa çıkma yasağını kaldırma, olağanüstü hali gevşetme veya tamamen kaldırma yetkisi verildiği açıklandı.
Gösterilerin şiddetlendiği sırada özellikle kargaşanın çıkmasına açıklamalarıyla sürekli zemin hazırlayan muhalefet grupları hükümetin derhal istifa ederek koalisyon hükümeti kurulmasının zorunlu olduğunu ve ardından da seçime gidilmesi gerektiğini söylediler. Muhalefet önümüzdeki aylarda da hükümeti zor duruma sokacak bu tür kargaşaların alt yapısını hazırlayacaktır. Muhalefetin amacı, mümkün mertebe cumhurbaşkanını milli diyaloğa zorlayarak, bir geçiş hükümeti kurmak.
Muhalefetin bu olaylar esnasında takındığı tavırlara gelince:

Kongre Partisi Başkanı Amr Musa şu açıklamayı yapmıştı: “Yaşadığımız olaylar bize ortak bir hükümet kurulmasının zorunluluğunu gösteriyor. Barışçıl gösterilere devam edeceğiz. ”

Anayasa Partisi Başkanı Muhammed Baradey, “Biz içi boş olan ülkeyi kurtarma cephesine katılmayacağız” diyerek diyalog çağrısını reddetmiş, iki gün sonra ise cumhurbaşkanı ve hükümet üyelerinin katılımıyla acil toplantı yapılması gerektiğini söylemişti. Baradey, iktidar partisi ve diğer muhalif grupların katılımıyla acil bir diyalog toplantısı çağrısında bulundu. Baradey’in başında bulunduğu ve koordinatörlüğünü yaptığı Ulusal Kurtuluş Cephesi geçtiğimiz günlerde Mursi’nin yaptığı diyalog çağrısını geri çevirmişti. Baradey bununla yetinmeyerek Mursi’nin diyalog çağrılarına cevap vermek üzere Ulusal Kurtuluş hükümetinin ve anayasayı yeniden ele alacak bir kurulun oluşturulması ve mevcut anayasanın iptalinin sağlanmasını görüşmenin ön şartı olarak ileri sürmüştü.

Baradey ayrıca UKC’nin, ülkeyi krizden çıkaracak ciddi bir programı bulunan ülkedeki bütün gruplarla görüşmeye hazır olduğunu ileri sürüyor. Baradey, tüm Mısırlıların kabul edeceği siyasi bir çözüm gerektiği üzerinde duruyor.
Ulusal Kurtuluş Cephesi, Cumhurbaşkanı’nın talep ettiği diyaloğa katılmayacaklarını ilan etti.

Son olarak Mısır Ulusal Kurtuluş Cephesi ile selefi Nur Partisi bir araya gelerek ülkedeki krizin nasıl aşılacağı ile ilgili çalışma başlattı. Nur Partisinin girişimiyle yapılan müzakerelerde şu sonuca varıldı:

1. Milli Mütabakat Hükümeti kurulması
2. Anayasanın değiştirilmesi için komisyon oluşturulması
3. Son dönemde ülkede yaşanan şiddet olaylarının araştırılması için yargı komisyonu oluşturulması
4. Başsavcı Talat İbrahim’in istifa ettirilerek yerine yeni bir başsavcı atanması
Toplantıya Nur Partisi’nden Yunus Mahyun, UKC’den el-Vefd Partisi Başkanı Seyyid el-Bedevi, Kongre Partisi Başkanı Amr Musa, UKC Genel Sekreteri Ahmet el-Berri katıldı.


Bu arada 31.01.2013’te sürpriz bir çıkış Ezher Üniversitesi Şeyhinden geldi. Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib şiddet olaylarının bitirilmesi amacıyla iktidar ve muhalefetin de kabul edeceği ortak bir metin hazırlayarak tarafların bu ortak metni kabul ederek imzalamalarını sağladı.Şiddeti durdurma anlaşması olarak da anılacak metnin önemli tarafı, toplantıya katılan temsilcilerin diyaloğun başarılı olması için çaba sarf edeceklerine dair söz vermeleridir. Ayrıca diyalog için bir komite de kurulacağı hakkında bilgi verildi.

“Ezher’in öncülüğünde imzalanan metinde, her türlü şiddet ve şiddete teşvik kınanıyor. Özel mülklere ve kamu mallarına saygı duyulması, siyaset ve şiddet olayları arasındaki farkın ortaya konması üzerinde duruluyor. Ayrıca siyasi taleplerin barışçı yollarla dile getirilmesi belirtilerek tüm devlet kurumlarının korunmasının halk, muhalefet ve hükümetin ortak sorumluluğu olduğu vurgulanıyor ( Timeturk, 31.01.2013).”

Metne imza atanlar arasında Hürriyet ve Adalet Partisi (İhvan’ın partisi) Başkanı Muhammed Said el-Katatine, Anayasa Partisi Başkanı Muhammed Baradey, Kongre Partisi Başkanı Amr Musa, Yarın Partisi Başkanı Eymen Nur, el-Vefd Partisi Başkanı Seyyid el-Bedevi, Güçlü Mısır Başkanı Abdulmunim Ebu’lFutuh, Nur Partisi Başkanı Yunus Mahyun, Halk Akımı Platformu Başkanı Hamdun Sabbahi ile Mısır Kıpti Ortodoks ve Katolik Kiliseleri yetkilileri bulunuyor.

Mısır’da son bir haftada baş gösteren şiddet olaylarının arkasında ağırlıklı olarak Mübarek yanlılarıyla, Baradey, Amr Musa ile Hamdun Sabbahi’nin olduğunu söyleyebiliriz. Nedeni ise:

1. Anayasa sürecini ortadan kaldırmaya çalışan bu grupların başarılı olamayınca iki ay içinde yapılması muhtemel olan halk meclisi seçimlerini iktidara yaptırmak istememesi. Bu nedenle, mümkün mertebe kargaşa çıkarmak.
2. Ülkede baş gösteren şiddet olaylarını bahane edip, hükümetin, emniyeti sağlamada başarısız olduğunu işleyerek hükümetin gitmesini sağlamak. Böylece cumhurbaşkanını baskı altına alarak Milli Mütabakat Hükümeti kurmaya zorlamak.
3. Koalisyon hükümeti kurulur kurulmaz halk oylamasından geçen anayasayı iptal ederek yeni bir anayasa hazırlamak.
4. Sokakların yapamadığını yargının yapmasını sağlamak için şimdiki başsavcının değiştirilerek Mübarek yanlısı bir başsavcının atanmasını sağlamak. Şayet bu atama başarılırsa öncelikle eski nizamın üst düzey yöneticilerinin beraatı kolaylaşmış, yeni tutuklamaların önüne geçilmiş olacağı gibi, çıkacak iç kargaşadan Mursi ve onun hükümeti sorumlu hale getirilecek. Böylece hükümetin gönderilmesi kolaylaşmış olacak.

5. UKC’nin talep ettiği “son dönemde ülkede yaşanan şiddet olaylarının araştırılması için yargı komisyonu oluşturulması” isteğine binaen başsavcı değiştiğinde bu komisyonunun vereceği kararın hükümeti sorumlu tutacağı açık. Bu nedenle şimdiki başsavcının gitmesinde ısrarcı davranıyorlar.

Mısır’da halk meclisi için yapılacak seçimlerde potansiyel aday olabilecek kişiler üzerinde daha şimdiden basın yayın organlarında yapılan karalamaları göz önünde bulundurursak, muhalefetin düşündüğümüzden daha planlı ve ileriye yönelik yılmadan çalıştığını görebiliriz. Mısır halkının çoğunluğu Mübarek döneminde siyasetten uzak durduğu için kolay manipüle etmenin mümkün olduğunu kabul edersek, bu çalışmaların halk üzerindeki siyasi etkisi ortada. Ezher Şeyhi’nin taraflardan söz alması önemsenecek bir çalışma olmakla birlikte, tarafların imzalarına sahip çıkacaklarını söylemek çok zor. TİMETÜRK

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.