Abdullah Aydoğan Kalabalık / Dünya Bülteni - Kahire
Son bir haftadır Mısır'ı geren Mursi’nin ek anayasa beyannamesinin gerekçelerini iyi anlayabilmek için, bir yılda yaşananlara geri dönüp bakmak gerekiyor. Daha seçim sonuçları açıklanmadan, Mursi’nin oturacağı Cumhurbaşkanlığı makamının yetkileri budanmıştı. Mursi, bütün yetkilerini bilek gücüyle geri almak zorunda kaldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oy verme işlemi henüz sürmekteydi. Akşam saatlerinde ülke gündemine bomba gibi bir haber düştü. Yüksek Askeri Konsey, hazırladığı yeni bir ek anayasa kararnamesiyle, Cumhurbaşkanının yetkilerini sınırladığını halka duyurmuştu. Kararnameye göre, yasama yetkisi generallerin eline geçmekte; ayrıca, bu kararla, birincisi idari mahkeme tarafından iptal edilen ikinci anayasa komisyonunun da iptali ve asker tarafından tekrar oluşturulmasının önü açılmaktaydı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen önce ise, demokratik yöntemlerle seçilmiş olan milletvekillerden oluşan, ‘Devrim Meclisi’, Anayasa Mahkemesi tarafından feshedilmişti. Feshedilen meclisin yüzde 70’i Müslüman Kardeşler’in partisi Hürriyet ve Adalet ile Selefilerin siyasi kanadı Nur Partisi milletvekillerinden oluşmaktaydı.
Mursi göreve başladıktan bir ay sonra meclisin tekrar görevine dönebilmesi için Mısır Halk Meclisi’nin fesih kararını iptal etti. Mursi’nin bu kararı, Anasaya Mahkemesi, Yargıçlar Kurultayı ve Yüksek Askeri Konsey’in alağanüstü toplanmasına neden oldu. Gösterilen tepkiler üzerine ortamı germemek için, çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Mursi, geri adım atmak zorunda kaldı.
Halbuki aynı Anayasa Mahkemesi, Mübarek döneminde de iki defa meclisin iptaline karar vermişti. Ancak hileli seçimlerle oluşturulan Mübarek dönemi meclislerinin fesih davaları üçer yıl sürmüştü. Burada ise gece gündüz çalışan Anayasa Mahkemesi! Süreci üç aya sığdırmayı başarmıştı.
Anayasa Mahkemesi'nin generallerin isteği doğrultusunda hem Cumhurbaşkanlığı ve hem de Meclis'in İslamcıların elinde olmasını engellemek için böyle bir karar aldığını, dönemin başbakanı Kemal Genzuri, bir toplantıda askeri konseyi temin etmek için ‘meclisin fesih kararı çekmecede’ demesiyle ifşa etmişti.
İşbaşına geldikten iki ay sonra Mursi, tekrar atağa kalktı ve siyasi hayatının en riskli kararını alarak, Yüksek Askeri Konsey’i tek bir hamlede, ülke siyasi hayatının dışına itti. Müslüman Kardeşler tarafından Hayrat el Şatır’ın yerine yedek aday olarak gösterildiğinden dolayı, rakipleri tarafından ‘Yedek teker’ olarak isimlendirilen Mursi, Mübarek’in devrildiği 11 Şubat 2011 tarihinden Ağustos 2012’ye kadarki dönemde ülkede etkili olan askeri alaşağı etmişti. Mursi, aynı hamle ile askerin ek anayasa beyannamesini de iptal etmiş ve yasama yetkisini eline almayı başardı.
Yaklaşık bir buçuk yıl süren Yüksek Askeri Konsey’in yönetiminde yapılan gösteriler çok kanlı sona ermiş, Muhammed Mahmud Caddesi, Mısır Televizyonu ve Port Said olaylarının tamamı askeri konsey zamanında yaşanmış ve onlarca genç hayatını kaybetmişti.
Mursi’nin önündeki en büyük engel, şu an itibariyle yargı erki. Yargı, Mısır’da yıllardan beri yargıçların çiftliği gibi kullanılmakta. Bir yargıç ailesinden 10 kişiyi savcı, hakim ve müsteşar olarak atayabilmekte. Bu üç grubun maaşları, en az 25 bin Mısır Gini’si (4166 ABD doları). Çalışma süreleri ise çok daha ilginç. Haftada 1 gün veya ayda bir hafta çalışırlar. Dahası körfez ülkelerine gidip istedikleri kadar ortalama 20 bin dolar maaşla çalışmakta, köşeyi dönüp gelmekteler. Tabii bu arada ülkedeki kadrolarını da muhafaza edebilmekteler..
Meclisi feshederek, yasama yetkisini Yüksek Askeri Konsey’e bahşeden yargı erki, şimdi telaş içinde ve Cumhurbaşkanının ek anayasa beyannamesi hazırlamasına karşı çıkmakta.
Yasama yetkisini elinde bulunduran Meclis'i fesheden; kendileri.
Mursi’nin yasama hakkını kullanmasına isyan eden, yine kendileri...
Yargı, İslamcıların çoğunluğu oluşturduğu Meclis'in elinden yasama yetkisini alıp, askere bahşetmiş ancak kendi kazdığı kuyaya, kendisi düşmüştür.
Cumhurbaşkanı Mursi, Yüksek Askeri Konseyi lağvettiğinde, otomatik olarak yasama yetkisini YAK’tan almıştı.
Yargıçlar Konseyi, bugün son bir hamle daha yaparak, Temyiz ve Yargıtay mahkemelerinin Mursi kararnameden vazgeçene kadar çalışmayacağını duyurdu. Bu bekleniyordu zaten. Yargıçlar Konseyi tarafından dün yapılan açıklamada, süreci daha da zorlayacaklarını duyurmuştu.
Cumhurbaşkanı Mursi’nin söz konusu kararları almasında bardağı taşıran son damla başsavcı Abdulmecid Mahmud olayıdır. Mursi, yaklaşık üç hafta önce başsavcıyı görevinden almış ve Vatikan’a büyükelçi olarak atamıştı. Ancak yargı erkinin ve ülke medyasının göstermiş olduğu aşırı tepki üzerine geri adım atmak zorunda kalan Mursi, halk nezdinde ciddi bir itibar kaybına da uğramıştı.
Ayrıca Anayasa Komisyonu bir ay önce anayasa taslağını hazırladı ve halka öneriler için sundu. Bir ay içerisinde referanduma gidilmesi bekleniyordu. Yargı mensupları, yargıçların durumuna itiraz etti. Hıristiyanlar ve kadınların konumunda da liberal kesim ile İslamcılar arasında anlaşmazlık yaşandı. Hıristiyanlar komisyondan ayrıldı. Anayasa Mahkemesi'nin önümüzdeki Aralık ayında İkinci Anayasa Komisyonu’nun iptali davasını sonuçlandırması bekleniyordu. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi ilk komisyon idari mahkeme tarafından zaten iptal edilmişti.
Söylentiye göre, Anayasa Mahkemesi İkinci Anayasa Komisyonunu da iptal etme kararı alma aşamasına geldi. Bu da yetmedi ülkede seçimle oluşturulmuş olan ancak hiç bir yaptırım gücü olmayan Mısır Halk Meclisi’nin alt kanadı Şura Meclisi'ni de iptal etme yönünde kulis oluşturuldu. Bu haberi alan Mursi harekete geçti ve son kararları aldı.
Sonuç olarak, Müslüman Kardeşler ve Selefiler bu konuda ortak hareket etmekte ve Cumhurbaşkanı Mursi’nin yanında yer almaktadır. Bu iki akım da yıllardan beri Mısır’da organize faaliyet gösteren iki güçlü cemaat. Üçüncü organize grup, Mübarek’in lağvedilen partisinin taraftarları.
Eğer süreç, bu şekilde barışcıl protestolarla devam eder, baltacılar marifetiyle büyük kanlı provokasyonlar çıkarılmazsa, kazanan taraf büyük ihtimalle Mursi olur. Tarafların masaya oturma ihtimali de var. Ancak yargının da dizayn edilmesinin bir zorunluluk olduğu ülkede herkes tarafından görülüyor, isteniyor.