Üç hafta kadar süren yoğun bir yurt dışı programımız oldu. Mısır’dan başlayan gezimizi Avrupa’nın farklı ülkelerinde sürdürdük. Bu yurt dışı gezisi iki farklı dünyayı peşi sıra müşahede etmeme vesile oldu.
Mısır’dan edindiği izlenim; yaşanan devrimle birlikte ülkenin yönetimine gelen İhvan, Allah’ın izniyle ülkeyi pek çok alanda kalkındıracaktır. Çünkü hem farklı süreçlerde yaşadıkları yılların tecrübesi olarak, hem siyasi ve hem de teşkilati olarak bu potansiyele sahipler. Ancak Mısır’ı istenen seviyeye getirmek için de zamana ve fırsatlara ihtiyaçları var. Bu noktada da iki sıkıntıyla karşı karşıyalar.
Birincisi; diktatörlük dönemi sonrası bir ülkeyi enkaz olarak devraldılar. Ülkenin kaynakları sömürülmüş, halk sefalete sürüklenmiş, alt yapı çok yetersiz, hizmet sıfır (ülkenin başkenti Kahire bile çöp şehir görünümünde), bürokrasi hantal ve başına buyruk… Kısacası Türkiye’nin 30-40 yıl önceki hali.
İkincisi; hizmet için gerekli olan zaman ve fırsat ortamlarının oluşmaması amacıyla, ülke içinden ve dışından pek çok müdahaleye maruz kalıyor olmaları. Ne ülke içi İslam karşıtı statüko, ne de ülke dışı egemen güçler Mısır’ı kaybetmek istemiyor. İsrail ve Amerika, İhvan’ın başarılı olacağı bir Mısır kabusu ile yatıp kalkıyorlar.
Mısır’ın İhvan ile güçlenmesi, Gazze merkezli Filistin’in güçlenmesi demektir. (Siyonistlerin Gazze’ye saldırıya yönelik son dönem hazırlık haberleri de İhvan ile güçlenecek bir Mısır öncesi korku manevraları olarak değerlendirilmesi gerekir.) Ayrıca Mısır’ın dirilmesi, pek çok İslam ülkesinin dirilmesine vesile olacaktır.
Diktatörlük zulmünü iliklerine kadar yaşayan bir İhvan, tarihi süreç içinde Suriye, Cezayir, Lübnan, Fas, Tunus, Yemen, Sudan, İran, Irak, Pakistan, Malezya, Endonezya, Türkiye başta olmak üzere, pek çok dünya ülkeleri Müslümanlarına ve İslami hareketlerine etki ve öncülük etti. İslami hareket olarak İhvan bu etkiyi yaptıysa, devletleşen bir İhvan ile inşallah İslam dünyası şaha kalkacaktır.
Geçen yüzyılın sonunda İslam alemi, İran İslam İnkılabı ile bu potansiyeli ve şansı yakaladı. Ancak bu yarım kaldı. İran İslam İnkılâbı’nın dünya Müslümanlarına çok büyük olumlu katkıları ve etkileri olsa da Sünni dünyanın inkılâba yönelik büyük teveccühlerinin iyi değerlendirilmediği ve bu teveccühün, mezhebi ve siyasi çıkar yaklaşımlarından dolayı, beklenen hedef olarak tam karşılık bulmadığı kanaatindeyim. Bunda İran’ın yanı sıra, Sünni dünyadan İran’a gidip, kendi toplumlarına mezhep taşımaya çalışan ve kendi/Sünni toplumları ile mezhep mücadelesi veren öncülerin de büyük etkileri oldu.
İran İslam inkılâbı ile yarım kalan iş, Mısır İhvan’ı ile tamamlanacaktır inşallah. Bir tarafta Şii dünyaya öncülük eden İran, diğer tarafta Sünni dünyaya öncülük edecek olan Mısır… Ben bu konuda ümitvarım, hem de çok ümitvarım. Müslümanların, Esed ve Suudi kralları gibi zalimlerde değil de gücü birbirlerinde görecekleri ve zalimlerle işbirliği zaruretinden kurtulup, kendi güç birliğine dönecekleri zamanlar uzak değil. Müslümanların birbirlerinden güç aldığı bir dünyada mezhep çatışmaları başta olmak üzere tüm emperyalist oyun, hile komplolar da zeminsiz kalacaktır.
Suriye meselesi, ümmet içi unsurların kavgasını derinleştirmiş ve ümitlerimin hayal gibi görünmesine sebep olsa da bu geçici bir durumdur. Tarihte ümmet içi bu tür arızi durumlar ve fitneler yaşanmıştır. Suriye’de dökülen mazlum kanını, Suriye dışında ümmet içi kana dönüştürecek büyük fitnenin ateşini körükleyenlere fırsat vermemek lazım. Bu süreci en az hasarla atlatmak çaresi öncelenmeli. Ümmet içi fitne, Suriye’de akan mazlumların kanlarına daha fazla kan eklemekten başka bir şey olmayacaktır. Duyguların ön planda olduğu gergin ve hararetli süreçlerde, ortada/vasatta duran birilerinin, iki tarafın uçlarına ve aşırılarına da hakkın ve aklın yolunu göstermesi gerek. Camia olarak sesli-sessiz, derinden-yüzeyden, gizli-açık bunu yapıyoruz. Duygu yoğunluklu gergin, hararetli süreçte anlaşılmasak da bir gün sükunete mebni akılla, tavrımızın çok iyi anlaşılacağından, taktir edileceğinden eminiz. Bu yüzden nezdimizde hükmünü yitirmiş olan hamil-i fitneye, siz de pabuç bırakmayın.
Hülasa; bunca karanlık ve karamsar amile ve umeleya karşı, ben ümitvarım: İran’ın yarım bıraktığı işi, Mısır tamamlayacak ve kol kola siyasi başlangıçlı birliğin temelini oluşturacaklar. Bugüne bakıp karamsar ve umutsuz olanlar varsa, Avrupa’yı görsünler. Yakın tarihte birbirlerini meydanlarda yaktıkları halde, bugün ülke sınırlarını aşıp birliğe dönüşen Avrupa’ya dair izlenimlerimi de önümüzdeki yazıya bırakayım.
“İstikbal İslamındır” ümit ve duasıyla…