Orta doğu bölgesinin en önemli ülkelerinin başında kuşkusuz Mısır gelir. Geçmiş engin tarihi ve ülkenin başında yönetici sıfatı ile görev yapanlar, Mısır derin devletinin işlemiş olduğu cinayetler, insan haklarının ayaklar altına alınmasının yanı sıra ünlü kanaat önderlerinin, düşünürlerin, ve yazarların çıktığı, İslam alemine din adamı yetiştiren medrese ve üniversiteleri ile ünlenen bir ülke olarak hatırlanan Mısır’ın gürültülü başkenti Kahire’deyiz. Son gelişen olayları ve yargıçların başlattığı itaatsizliği daha yakından anlamak için buradayız. Mısır halkının ve sokaklarının nabzını tutmaya çalışıyoruz.
Son zamanlarda eski firavunların devamı niteliğindeki Hüsnü Mübarek rejimini halk canları ve kanları pahasına devirdi. Şimdi kendisi hapishanede yaşamını sürdürüyor. Halk devriminden sonra sandığa gitti. Her renk ve her fikirden insan adaylığını koydu. Ancak en çok oyu alan İhvan-i Müslim-ün, Müslüman Kardeşler’in adayı Muhammed Mursi ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı oldu. 30 Haziran 2012’de göreve başladı. Ülkenin derin(!) adamları, çok direndi, mevzilerini yeni gelen seçilmiş kişilere vermek istemediler. Ama sonunda destekçileri ile birlikte başta ABD ve Batı ülkeleri pes etmek zorunda kaldılar. Şimdi anlıyoruz ki onlar pes etmiş gibi göründüler. İçeriden çalışmalarına devam ettiler. Oyunlarını şimdi sahnelemeye başladılar.
Mısır halkı Tahrir meydanında Özgürlük, hak ve adalet için mücadele verirken onlara gece yarısı saldıran vahşi baltacılar vardı. Şimdi, yine o baltacılar sahneye çıktı. Ancak bu kez halk yeni idareyi korumaya çalışıyor onlar ise Muhammed Mahmud Caddesinde eylem yapıyorlar. Muhalefet meydana 1 milyon kişiyi toplamak için uğraşıyor ama henüz böyle bir rakama ulaşamadılar. Birçokları Tahrir meydanında çadır kurmaya başladı ama güvenlik güçleri onlara müdahale ediyor. Bazı kişiler gaz bombasından etkilendi. Herhalde Mısır’lı polislerin kullandığı gaz bombaları “organik” değil.
İstedikleri nedir?
Halk için veya devletin çıkarına bir şey istemiyorlar. Bu kişilerin çoğu çıkar grupları. Özgürlük veya adalet istemiyorlar. İstibdat yönetimini isteyerek Mursi’nin kabul ettiği 7 maddelik yasaya karşı çıkıyorlar. İstedikleri eski dikta rejimin kalıntılarının hala söz sahibi olmaları ve ülkenin eskisi gibi demir yumrukla yönetilmesi. Halkın istibdat rejimini istemesine ilk kez tanık olduğumuz için oldukça şaşkınız.
Bir kaç tane eski çağdan (!) kalmış köhnemiş bürokratı devlet başkanı görevden alması ile yandaş kişiler sokaklara döküldü. Bu kişiler şimdiye kadar ülkenin kaymağını yediler. Her istedikleri kanun olarak kabul edildi. Şimdi ise halkın istedikleri oluyor. Onların ise zoruna gidiyor. Aşağıladıkları ve hor gördükleri halk’la nasıl aynı haklara sahip olabilirler? Bunlar özel mevki(!) ve özel dokunulmazlıklara sahiplerdi, kimse bunlara karışamazdı...!
O eski devirler bitti. Artık bundan sonra halkın dediği olacak !
Türkiye – Mısır benzerliği
Türkiye’de zamanla oynanan oyunun aynısı şimdi Mısır’da oynanıyor. Atanmışlar seçilmişleri, gasp etmiş oldukları devletin kaynaklarını kullanarak sindirmek ve işlevsiz hale getirmek istiyorlar. Türkiye’de de hükumet partisini kapatmak için akla hayale gelmeyecek yol ve yöntemlere başvurulmadı mı? Google’den aldıkları sözde delillerle hükumet partisini kapatıp yöneticilerini mahkum etmeye yeltendiler. Şimdi ayni oyunu Mısırlı yargı mensupları yapıyor.
Muhammed Mursi’nin arkasında halk desteği var ama devleti kemiren odaklar ve yargı mensuplarına güvenmediği için kendine geçici bazı özel yetkiler tanıyan 7 maddelik kararı imzalaması ile yargıçlar ayaklandı. Kendi icraatlarını ve kararlarını hiçbir kurum ve yargı tarafından denetlenemeyeceğini ve yeni yapılmakta olan anayasayı hazırlayan kurucu meclis’teki kişileri de denetimden muaf tutuluyor.
Eski devrik lider Mübarek zamanında atanmış olan başsavcı Abdulmecid Mahmud'u görevinden alınarak yerine Talat İbrahim'i atayan Mursi’ye karşı eski “kaşarlar” kazan kaldırdı. Mısır Halk Devrimi esnasında halka ateş açan ve katliamlar yapan kişiler daha önce hileli bir şekilde mahkeme tarafından aklanmıştı. Mursi bu kişilerin tekrar yargılanması için ayrı bir genelge hazırladı.
Atanan yeni baş savcı devrik lider Hüsnü Mübarek ve oğulları Cemal ve Alaa başta olmak üzere diğer üst düzey yetkililerin yeniden yargılanmasının dosyasını açtı bile. Bildiğiniz gibi, Hüsnü Mübarek, göstericilerin öldürülmesi emrini vermek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış, ancak beraberindekiler beraat etmişti. Şimdi onlarda yargılanacaklar. Masum hakla kurşun sıkmak ne imiş veya hangi kanunda yazıyormuş halkın huzurunda hesabını versinler bakalım.
Bu kararlar zorunlu olarak alınmış kararlardır. Yargı mensuplarının çoğusu eskiden bizde olduğu gibi askerin emri altında ve askerler tarafından atanmış kişilerden oluşuyor. Bu yandaş kişiler nasıl olur da özgürlükçü ve halkın istekleri doğrultusunda karar alabilir?
Yüksek Yargı Konseyinin Mursi’nin bu hamlesini “yargı ve onun kararlarının bağımsızlığına eşi görülmemiş bir saldırı” olarak adlandırdı. Bundan dolayı da Mursi’den bu kararları geri çekmesini talep ettiler. Bununla birlikte bir de tehdit savundular. “Eğer teklif geri çekilmezse” o zaman ülke genelinde greve gideceklerini duyurdular.
Şu densizlere bakın!.
Siz kimsiniz bre firavun kalıntıları!
Anayasayı yeniden yazacak kişiler eski, yani yürürlükte olan anayasanın öngördüğü kadar özgürlükçü ve hürriyetçi olabilir. Eğer bugünkü anayasanın dışına çıkıp daha kapsayıcı ve özgürlükçü bir anayasa yapılacaksa bugünkü yasalara göre suç olacağından dolayı böyle bir özgürlükçü anayasa yapamayacaklar. En tabii olarak bu kişiler denetimden muaf tutulmalıdır ki gerçek anlamda halkın istediği, yasakçı ve tabulardan uzak bir anayasa oluşturulsun. Yoksa Mübarek dönemindeki gibi halkına düşman ve faşist bir anayasa ile yola devam edeceklerse yeni bir anayasanın yazılmasına gerek yok. Yasakların olmadığı ( özgürlük anlamında) bir anayasa olmalıdır ki halk bunu benimsesin.
Aslında Türkiye ile Mısır ayni imtihandan ve ayni sıkıntılı günlerden geçiyor. Bir tarafta halkın meşru talepleri bir tarafta ise sözde seçkin atanmışların kendi çıkarları için ülkeyi geri götürme istekleri var. Türkiye’de olduğu gibi Mısır’da da azınlık olmalarına rağmen etkili konum ve makamları işgal ettiklerinden sesleri gür çıkıyor. Ancak halk kararlı olduktan sonra ve Mursi’nın arkasında halkının desteği olduğu müddetçe hiçbir şey olmaz. İddia edilen “Ergenekon terör örgütü” mensupları ve yandaşlarının halktan kopuk yaptıkları eylemler ve beyanatları nasıl ki halk tarafından ciddiye alınmıyor ve halkın desteğini alamıyorlarsa Mısır'ın“derin” ve “çukur” devlet adamları da bu süreçten bir fayda elde edemezler.
Mısır askeri kuvvetleri şimdilik sessizliğini koruyor. Ancak eski tüfek statükocular askerden medet umuyorlar. Bu tür zavallı kişiler sıkıştıklarında hemen askerlerden yardım isterler. Silah zoru ile yönetimde kalmaya alışmış olduklarından seçimden ve seçilmişlerden hiçbir zaman hoşlanmazlar. Beceriksizler ve yağcılar bu yolla görevde kalamazlar. “Hamili kart yakınımdır” torpilleri ile işe yerleştirilenlerden başka bir şey beklenmez zaten.
Gerici laikçiler ortalığı geriyor
Mursi’nin almış olduğu son karalar neticesinde ülkedeki muhalif gruplarda fikirlerini açıklamaya başladı. Başta Laik, Solcu, Milliyetçi, Liberal ve Seküler kesimler bu kararlarla ülkede diktatörlüğün kapısının açıldığını, Mursi bu yetki ile ülkedeki tüm siyasi partileri, STK’ları ve medya kuruluşlarını kapatabileceğini ileri sürerek bu kararın kabul edilemez olduğunu savunurken Müslüman Kardeşler ve Selefi hareketi ise bu kararla ülkenin daha özgürlükçü ve hürriyetçi bir yönetime kavuşacağı için yürürlükte kalmasını, anayasanın ve adil yargılamanın bir an önce başlatılmasını istediler. Ayrıca bu yasanın ilelebet değil sadece anayasanın yapımına kadar devem edeceğinin altı çizildi. Eğer böyle bir koruma olmazsa o zaman bu komisyonun daha önceden olduğu gibi idare mahkemesi tarafından feshedileceği bilinmektedir.
Her iki taraftan olanlar gösteri yapıyorlar. Eski rejim meraklıları devlet ve kamu binalarının yani sıra Müslüman Kardeşler’in kurduğu “Adalet ve Özgürlük Partisi”’nin büro ve ofislerini kundaklarken Mursi’ye destek verenler de büyük mitingler yaparak halka gerçekleri anlatmaya çalışıyorlar.
Siyonist İsrail’in Gazze’ye düzenlediği 8 gün süren saldırı sonucunda ateşkes antlaşmasının mimarı olarak görülen yeni Mısır yönetiminin bu başarısını gölgelemek için Laik ve Solcuların başını çektiği bu protesto ve isyan hareketleri son derece manidardır. Arap Birliği eski Genel Sekreteri Amr Musa ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu eski Başkanı Muhammed Baraday gibi kişiler bu gösterilerin öncülüğünü yapıyor.
Mursi’de boş durmuyor o da mücadelesine devam ediyor. Kendisini destekleyenlerin tertiplediği mitingde konuştu. "Ne yapıyorsam, 'devrim'i korumak için yapıyorum" dedi. Mısır'ın güvenlik ve egemenlik yolunda ilerlediğini, yayımladığı son Anayasa bildirgesi ile sokaklara dökülen eylemcilerin engellenmeyeceğini dile getirdi.
Muhalif göstericilerin taşkınlık ve hatta sınırı aşmalarına rağmen "hiç kimseye baskı uygulamayacağım gibi, devrimle çelişen hiç kimseye de fırsat vermeyeceğim. Mısır yeniden yükselişte... Fakat dış düşmanlar Mısır'ın yeniden yükselişe geçmesini istemiyor" dedi.
Ülkedeki puslu havayı yumuşatmak ve gerginliğin düşürülmesi için tüm taraflara sakın olunmasını ve yargı mensupları ile oturup konuşacağını bildiren Mursi bazı savcı ve mahkeme üyelerinin başlattıkları grevi bırakıp işlerinin başına dönmesini istedi. Cumhurbaşkanı Mursi ayrıca muhalif siyasi parti liderleri ile de görüşmeler yaparak maddelerin geçici olduğunu anayasa yapılana kadar geçerli olacağını anlatmaya çalışıyor.
Yargı mensuplarının başlattıkları itaatsizlik ülkenin ekonomisine ciddi darbe vurmaya başladı. İlk olarak Mısır borsası bu kargaşadan oldukça etkilendi. Hisselerde yüzde 9 gerileme oldu. Halk bu gerginliğin bir an önce bitmesini ve atanmışların seçilmişlere tabı olmalarını ve ülkeyi germemelerini veya istifa ederek ülkenin ilerlemesi önünde daha fazla engel olmamalarını istiyor.
Marjinal ve dış mihraklı gruplar her ne kadar Mısır'ı maniple etmeye çalışsa da çok fazla etkili olamayacakları ortadadır. Koca ülkede bir kaç atanmış üst düzey bürokrat’in yaptığı eylemlerden yeni yönetim ve anayasa çalışmaları etkilenmez. Mısır'ın bölgedeki yükselişi ise geri dönülemez şekilde devam ettiğinin altını çizelim.
Mısır'ın iç huzuru ve güvenliği tüm bölgenin huzur ve refahı için önemlidir. Hemen yanındaki Gazze’de yaşayan halkın ve idarenin tek ümit kaynağıdır.
Aslan Balcı/Timetürk