İnsanlık ve İslam Alemi’nin büyük bir kısmı, adeta ısrarla Mısır’daki zulüm ve vahşeti görmek istemiyor. Biz de inadına meydanlarda, basında ve her yerde ısrarla bu Müslüman kardeşlerimizi unutmayacağız, unutturmayacağız.
İslam Ümmeti’nin onuru mesabesindeki bu davada Müslüman kardeşlerimizin yanında olduğumuzu her fırsatta haykıracağız, haykırmalıyız. Susturulmak istenen, bastırılmak istenen kardeşlerimizin gür sesi olacağız.
Ümmet olma şuurunun ayaklar altına alındığı şu zamanda bu şuuru, nebevi düstur ve ahlakla ayağa kaldırmaya çalışmalıyız.
Dünyayı Müslümanlara dar etmeye çalışan çağdaş firavunlara meydanları dar etmeliyiz. İslami ve insani duyarlılığı sahip tüm şahıslar ve kurumlar, firavuni düzenin çarkları arasında ezilmek istenen mazlumları çekip almak için, eylemsellik zemininde bir araya gelmelidir.
Hiçbir ayrılık ve farklılık, Müslümanların zulme uğramasına karşı ortak ve etkili bir itiraz sesi yükseltmekten daha önemli ve değerli değildir.
Bu onurlu savaşa omuz verme zemininde nasıl bir duruşun ortaya konulabileceği müzakere edilmeli ve mevcut imkânlar çerçevesinde bu kıyım girişiminin gündeme oturtulması için etkili yollar bulunup uygulanmalıdır.
Protestolar ve toplumsal tepkiler aralıksız sürdürülmeli, basının bu konuyu sürekli gündemde tutması için çaba sarf edilmeli, devlet başkanlarına mektuplar yazılmalı, sosyal medya aralıksız gündem oluşturmak için kullanılmalıdır. Bu mücadele, çok uzun soluklu bir direniştir. Hiçbir meşru sınır tanımadan firavunî stratejilerini mazlum Mısır halkı üzerinden uygulamaya koyanların bir yerde duracaklarını zannedenler yanılıyor. Bu hayâsızca akın eğer durdurulmazsa, nerede duracağını kimse kestiremez. Onca idam kararına rağmen, siyonist kuklası Sisi’nin yaptığı açıklamalar da açıkça buna işaret etmektedir.
Uluslararası şer güçlerin ve siyonistlerin taşeronu Sisi, Mısır’da 26-27 Mayıs’ta yapılacak seçimleri kazanması halinde Mısır’da artık Müslüman Kardeşlerin var olamayacağını iddia etti. Bu açık tehdit, zalimlerin bundan sonraki süreçte nasıl bir politika izleyeceklerini açıkça gösteriyor. Ayrıca Sisi yaptığı konuşmada, Mısır’ın seçilmiş meşru temsilcileri ile uzlaşma kapılarını tamamen kapattığını, bundan sonraki süreçte bu güçlerin toplumsal aktör olarak rol almaları bir yana, bu güçleri tamamen silme yoluna gideceğini açıkça belirtiyor. Kısacası Mısır’da muvahhid Müslümanlara karşı yürütülen firavuni savaş uzun solukludur. Hukuk adamı cübbesi giymiş kara yüzlü cellatların tüm hukuk kurallarını ayaklar altına alarak vermiş oldukları karalar, bu zulmün nihayeti ve duracağı nokta değildir. Bu idam kararları ile hem Müslümanlar katledilmekte, hem de İslam Ümmetinin tepkisi yoklanmaktadır. Eğer İslam Ümmeti’nden beklenen tepki ve itiraz sesi yükselmezse, bundan sonraki süreçte, firavuni düzen daha fazla cüretkâr davranacak ve bu günkü kıyımlarını aratır hale gelecektir. Firavunlar, iktidar ve saltanatlarını yükseltme için, daha fazla mazlumun cesedini bu yolda basamak yapmak istemektedir. Hatta çağdaş firavunlar bu yolda yaptıkları katliamlar hususunda seleflerini bile aratır oldular. Tarihin karanlık mezarına gömülen ve lanet girdabında kaybolan firavunlar, saltanatlarının bekası için, sadece erkek çocukları öldürüyorlardı. Çağdaş firavunlar ise, bu ayrımı bile yapmıyorlar cezalandırma hususunda… İdam veya müebbet hapis cezasına çarptırılanlar arasında hamile kadınların bile bulunması, bu firavuni vahşetin vardığı noktayı göstermektedir. Adeta “ashab-ı uxdud” vakası bir kez daha tekerrür etmektedir. Mü’minler, bir kez daha, Aziz ve Hamid olan Allah’ın adını yücelttikleri için suçlu görülüp kıyımdan geçiriliyorlar.
Ama tarihe gömülen zalimler her türlü katliama rağmen, nasılki Musaların kıyamına engel olamadılarsa, bu günün firavunlarını da aynı hakikat beklemektedir. Elbette bir Musa kalacak ve kıyam edecektir. Uğruna nice mazlumun kanını akıttıkları o zulüm saraylarınızı elbette başlarına yıkacaktır.
Mısır’da yaşanan onurlu intifada tüm İslam Ümmeti’ne aittir. Öyle ise buradaki kavgayı tüm ümmet omuzlamalıdır. Bu coğrafyada ödenen bedeller Allah içindir ve İslam Ümmeti içindir. Mısır devletinin yönetimi ile alakalı bir iktidar sorunu değildir. Yani yerel Mısır dinamikleri ile sınırlı ve bu çerçeve içerisinde mütalaa edilecek bir hadise değildir. Öyle ise, Mısırlı Müslümanlar bu mübarek cihatlarında ve intifadalarında tüm imkânlarla sonuna kadar desteklenmelidir. İslam ümmeti sathında gösterilen tepkiler ve verilen desteğe bakıldığı zaman, bu mücadelenin gerçek değerinin anlaşılmadığı görülmektedir.
Buradaki mücadele yeryüzündeki bütün mazlumlar ve mustazaflar adınadır.
Ey Müslümanlar, nerde Hakkı ve adaleti haykıran bir ses varsa, bu sesin daha gür çıkması için seslerimizi birleştirelim; Hakkı ve adaleti bedel ödeyerek ayakta tutan şahidler ve rabbaniler olalım.