Mısır’ın zindanlarından şehadete yürüyen yiğit genç kardeşlerimle ilgili yüreğimden kopup gelen çığlığı siz Doğruhaber okuyucusu kardeşlerimle paylaşmak istedim. İşte yüreğimden satırlara dökülenler…
Mısırlı kardeşim, yüz yıla yakındır Firavunlarla, Firavuni düzenlerle mücadele eden kardeşim! Çağdaş İslami Hareketin ilk doğduğu mübarek topraklarda bir asra yakındır Allah için, İslam için, özgürlük ve adalet için, bağımsızlık için zindanlara giren, idamlara gönderilen, kurşuna dizilen, işkencenin her türlüsünü gören kardeşim! Tağutların yüzüne, onların tiyatroyu andıran mahkemelerinde zulümlerini haykıran, alçaklıklarını yüzlerine vuran, Üstad Beziüzzaman gibi, zalimler için yaşasın cehennem diyen yiğit bacıların ve kardeşlerin yurdu Mısır’ı mübarek kanlarıyla direnişin anavatanı haline getiren kardeşim! Seyyid Kutub’un, Hasan El Benna’ın, Abdulkadir Udeyh’in, Halid El İslamboli’nin ve daha nice kahramanın kanlarıyla tutuşturdukları özgürlük ve adalet meşalesini yere düşürmemek için ölüme koşarak, gülümseyerek, korkusuzca giden kardeşim!
Ah Mısırlı kardeşim! Çok uzaklardayım, ulaşamıyor sana ellerim. Sınırlar var aramızda, Tağutların çizdiği sınırlar… Acziyet içinde izliyorum seni, yüreğim kan ağlayarak. Gözyaşlarımın adı hüzün... Bir taraftan da yüreğim gıptayla dolu, özlemle, imanla, aşkla… Firavnun zindanlarını ve mahkemelerini direnişin birer karargâhı haline getiren yiğit kardeş ve bacıların destanlarını coşkulu bir ruhla izliyorum. Dünya mazlumlarının, uyanışa ve dirilişe susamış İslam ümmetinin, ezilenlerin, sömürülenlerin, mustazafların, hakları ellerinden alınmış, sevdiklerinden koparılmış zindan bahadırlarının özgürlük şarkılarında sen varsın kardeşim, Mısırlı kardeşim…
Habili direnişin, Yusufi sabrın, Musavi yiğitliğin, Muhammedi cesaretin nağmeleriyle dolu şarkılar…
Özgürlük denilince, adalet ve yiğitlik, sen geliyorsun akla Mısırlı kardeş! Mazlum halkların yüreği Kahire mahkemelerinde, zalim Sisi’nin karanlık zindanlarında atmakta, yürekler ve dualar hep sizin için Mısırlı kardeşim!
Destansı yiğitliğinizle, kahramanca direnişinizle, sahte maskeleri paramparça eden mübarek kanlarınızla kralın çıplak olduğunu tüm dünyaya ispatladınız kardeşim, aziz kardeşim! Ayaklar altında çiğneniyor barbar batı, sahte değer ve erdemleriyle… Mazlumların değil Firavun’un arkasında durarak, Firavuni düzenin hamiliğini yaparak zulümden, zalimden, sömürüden, esaretten yana olduğunu gösteren barbar Batının çirkin suratına hak ve adalet, izzet ve özgürlük tokadını sen attın cesur kardeşim! Halkları, gaflet uykusuna dalanları, izzet ve özgürlüğü Batının kapısında arayanları uyandırdın canını verme pahasına, özgürlüğünden olma pahasına, zindanları yurt edinme pahasına, firak acısını yüreğinde yaşama pahasına, işkencenin her türlüsüne katlanma pahasına…
Kardeşim, Müslüman kardeşim! Bahar yağmurları gibi yıkadın ve temmuz güneşi gibi aydınlattın
dünya sevgisiyle kirlenmiş, ölüm korkusuyla gevşemiş, cehalet labirentleri içinde kaybolmuş, adalet susamışlığıyla sarhoş ruhlarımızı… Ve öğretmen oldun, cennet yolcusu olmanın elifbasını öğrendik senden, kılıcın kan karşısındaki zafiyetini… Şehadetin, şehitliğin en büyük silah olduğunu…
Tekrar hatırladık Yusufları, tekrar hatırladık zindanları ve o upuzun yolu… Zindandan saraya giden yolu… Ey kardeşim, dik dur, sakın eğilme, pes etme… Sen Musa’nın asasısın, denizleri Firavun için kabristan yapan, sen Yusuf’un rüyasısın zindandan saraya yükselten, sen İbrahim’in duasısın salihlere önder yapan…
Kardeşim, ey kardeşim! El-Benna’nın gözlerindeki ışık, Kutub’un yüzündeki onur abidesi, düşmandan asla özür dilemeyen… Muştun yükseliyor göklere, mazlumların yüreğinde gür bir çığlığa dönüşerek…
Ya zaferlerden bir zafer, izzet ve onur getiren ya da şehadet Allah’a akıp giden, Adn cennetlerine uçurup götüren…