Mısır firavunu devrildiği zaman, her açıdan Mısır’ın birçok problemi vardı ve halen bu problemlerin çoğu mevcuttur. On yıllardır biriken devasa siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar hemen çözülemezdi ve zamana ihtiyaç vardı.
“Mısır devrimi” olarak ifade edilen toplumsal dönüşüm sürecinin başlangıcı ile beraber, farklı kesimler, çok farklı beklentiler içerisine girdiler. Herkes memnun edilmek isteniyordu. Bu da istenilen düzeyde ve olumsuz bir zeminde kısa vadede hiç mümkün değildi. Rahmani yönde başlayan toplumsal değişim süreci sabır istiyordu.
Bir yandan değişim ve dönüşüm, diğer taraftan kökü dışarıda ve küresel aktörlerin yönlendirmesi ile hareket eden oligarşik karaktere sahip bir bürokrasi… Değişim ve dönüşüme direnen firavun artıkları… Bu kesim nüfuzunu kaybetmemek için, değişime olanca gücü ile direndi. Ellerindeki kurumsal gücü ve arkalarına aldıkları küresel aktörlerin desteği ile, İslami tonları hakim olduğu bu süreci daha yolun başında iken akamete uğratmaya çalıştılar. Her fırsatta kitleleri ters yönden kışkırtmaya çalıştılar. Muhammed Mursi, bürokrasi içerisinde siyonist ve emperyalistlerin artıklarını temizlemeye ve bağımsız bir Mısır oluşturmaya çalıştıkça, bu müzmin hainler daha fazla gürültü koparmaya çalıştılar. Ve bu durum halen devam ediyor. Askeri konsey, istihbarat ve yargı derken; Mursi, topluma hâkim olan bütün kurumlarda temizliğe yöneldi. Hem küresel aktörlerin piyonları, hem de nüfuzunu ve imtiyazlarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalanlar, Muhammed Mursi’yi diktatör ve yeni firavun ilan ettiler. İşin ilginç tarafı, bu tanımlamayı Muhammed Mursi’ye karşı ilk defa Siyonistlerin kullanmış olmasıdır.
Önceleri temkinli davranan ve ipleri koparmamaya çalışan siyonisler, özellikle Mursi’nin Filistin meselesi konusundaki kesin tavrından sonra diktatörlük suçlamasını ağızlarına doladılar. Oysa Mısır tarihinde ilk defa halkın özgür iradesi ile başa gelen ve halktan olan biri devlet başkanı oldu. Halkın taleplerine cevap vermeye çalışan ve İslami taleplerle topluma yön vermeye çalışan bir devlet başkanı…
Muhammed Mursi ile beraber tüm Ortadoğu’da farklı bir siyasi atmosfer oluşmaya başladı. Daha evvel siyonistlerin ve Amerika’nın bir numaralı müttefiki olan Mısır, İslam dünyasının güçlü bir aktörü olarak dünya siyaset sahnesinde yer almaya çalışıyor. Mısır değişimi ile beraber İslam birliği ideali daha fazla seslendirilmeye başlandı. Özellikle İran, Türkiye ve Mısır önderliğinde böylesi bir birliktelik seslendirilmeye başlandı ve bu ihtimal de bazılarını ürkütmeye yetti.
İşte bu gün Mısır’da halen yükselen muhalif seslerin kahir ekseriyeti bu zeminde vücut buluyor.
Mursi’yi sıkıntıya sokan bir diğer husus da, Sina’da meydana gelen ve kamuoyu tarafından içyüzü tamamen öğrenilemeyen olaylardır. Camp David anlaşmasından dolayı bölgeye yeterince hâkim olamayan ve yeterli askeri güç bulunduramayan Mısır, bu bölgede bir türlü istikrarı sağlayamıyor. Buradaki farklı eğilimlerdeki unsurlar ve aşiretler, farklı saiklerle hareket etmektedirler. Bazı olayların, sırf Mursi iktidarını sıkıntıya sokmak için siyonistlerce tertiplendiği konuşuluyor.
Farklı meşreplere mensup İslami cemaat ve yapıların aceleciliği ayrı bir sıkıntı yaratıyor. Oysa silahlı devrim ve ihtilallerde bile hem kurumların, hem de sosyal yapının değişimi ve dönüşümü için yıllara ihtiyaç vardır. Mısır devriminin oluş şekli ve devrimi oluşturan faktörler ortada ve herkes rolüne göre bir beklenti içerisinde iken, bu denli bir acelecilik yersizdir. Zaten bir çırpıda böylesi bir değişimi gerçekleştirecek sihirli bir değnek, ne Mursi’nin, ne de başkalarının elinde vardır!
Muhammed Mursi’ye karşı yapılan son gösterilere gelince; eski firavun artıklarının ve laiklerin el ele vererek, toplumsal değişim ve dönüşümü çeşitli bahanelerle mecrasından saptırmaya çalıştığı görülmektedir. Şu anda yapılan gösterileri de bu çerçevede değerlendirmek lazımdır. Ortaya konulan tepkiler de, abartıldığı kadar değişimi tersine çevirecek bir dalga niteliğinde değildir. Ortaya çıkan bu son durum, laiklerin derdinin pek de değişim olmadığını, söz konusu İslam olunca Mübarek yanlıları ile omuz omuza verdikleri görülmektedir. Zaten Mısır’da yapılan başkanlık seçimlerinin ortaya koyduğu sonuç da akıllara bu tabloyu getiriyordu. Yani İslami bir sürece karşı koymak, diktatörlüğün izlerini Mısır’dan silmekten önce geliyor laikler için. Mursi’nin bir diktatör olmadığını ve atılan adımların da bu amaca hizmet etmediğini onlar da gayet iyi biliyorlar.
Görevden alınan generaller başta olmak üzere, istihbarat, askeriye ve yargıda yapılan temizlik esnasında bu görevlilerin İsrail ile nasıl işbirliği yaptıkları açıkça ortaya çıkmıştı. Adeta Mısır’ın değil de, israil’in bürokratlarını andırıyorlardı. Bu temizliğin bağımsız bir Mısır için kaçınılmaz olduğunu herkes biliyor.
Bilmesine biliyorlar da, İslam ufukta görününce, laikler, fincancı katırları gibi ürküyorlar ve ortalığı da velveleye veriyorlar.
Mursi’ye destek için Tahrir Meydanı’nda yapılması beklenen milyonluk gösteri, herhalde fincancı katırlarını daha fazla ürkütecektir.