Son birkaç yıl içerisinde Mısır'da yaşananlar bizlere Hasan El-Bennaları, Seyyid Kutupları, Zeynep Gazalileri, Abdulkadir Udehleri, Hasan Hudaybileri unutturdu! Zira İslam coğrafyasının büyük sorun ve sıkıntılarla karşı karşıya kaldığı bir zamanda İslam sancağını eline alıp dalgalandıran bu yiğit dava erleri yerlerini şimdiki öğrencilerine bırakmış durumda, bu öğrenciler ise şeyhlerini bizlere unutturmuştu! Tıpkı mevcut firavunların seleflerini aratmayacak baskı ve zulümleriyle eski diktatörleri bizlere unutturduğu gibi…
Mısır'ın son 40 yılına damgasını vurmuş, özellikle adını Enver Sedat suikastıyla duyuran, devrik diktatör Hüsnü Mübarek'i yüzlerce kişinin katıldığı bir törenin ortasında ağır yaralayan, özel istihbarat müdürlerine yönelik eylemler düzenleyen, 25 binden fazla mensubunun cezaevine girdiği, 15 binden fazlasının ise gördüğü işkenceler sonucu sağır, dilsiz, kör, sakat, felç kaldığı, asrî firavunlara karşı verdiği mücadele neticesinde devlet güçlerini tek taraflı “sessiz ateşkes” ilan etmeye mecbur bırakan bir hareketin lider konumundaki Şura Meclisi Başkanıydı Muhammed İsamuddin Hasan Dirbale..
SOLCULUKTAN CEMAATİ İSLAMİ'YE
1957 yılında Mısır'ın Güneyinde bulunan Minye kentinde dünyaya gelen İsam Dirbale başarılı bir eğitim döneminin ardından mühendislik fakültesini kazanmış, zamanın solcu/Nasıri diktatörü Cemal Abdünnasır için ciddi çalışmalarda bulunarak eğitim kurumlarında sosyalizmin keskin savunucularından biri olmuştu. Fakat Cemaati İslami'nin fakültelerdeki gözle görünür çalışmaları kendisini etkilemişti. Dirbale kısa sürede kendisini bu cemaatin safında buldu. Mısır'ın Asyut kentinde üniversite hayatını sürdüren İsam Dirbale cemaate girmesiyle birlikte mevcut stratejilere yenilikler getirerek Cemaat Lideri Şeyh Ömer Abdurrahman'ın da daha sonradan uygulamaya koyacağı adımlar attı. Öyle ya kendisi 1995'ten beridir Amerika'da cezaevinde bulunan Şeyh Ömer Abdurrahman'dan sonra Cemaatin ikinci ismi olacaktı. Dirbale'nin en fazla üzerinde durduğu mesele mescitler ve İslami eğitim kurumlarıydı. Kendisinin, yoğun kalabalık gruplar halinde konferanslara katılan gençlerle ilgili söylediği sözler hâlâ Cemaat mensuplarının zihninde tazeliğini koruyor. Şöyle diyordu Yusufi Şehit: Şu kalabalık konferans salonlarında düzenlenen etkinliklere katılıp da ondan gerekli ders ve ibretleri çıkarmayanlar, manevi yönlerini geliştirmeyenler! Unutmayın ki; sadece anlamak yetmez. Bilakis anlamakla birlikte ta'lim ve tezkiye de gereklidir. İsam Dirbale'nin bu çıkışı gençlere bir silkinme vermiş, Cemaat içerisindeki çalışmalar takva, ihlas, ibadet ve samimiyetle birleşerek kısa sürede daha bereketli bir hal alıvermişti. Öyle ki, Dirbale ile birlikte mescitlerde özel itikâf günleri belirlenmiş, düzenli olarak mezarlıklar ziyaret edilmiş, başta hafızlık olmak üzere İslami ilimler kısa sürede Cemaat içinde yaygın hale getirilmişti.
İsam Dirbale çok başarılı ve köklü bir aileden geliyordu. Ailesinin birçok ferdi yargı kurumlarındaydı. Hâkim, savcı ve avukatlardan oluşuyordu. Kendisi ise, İslami çalışmalarının yoğunluğuna rağmen eğitimine ara vermeden devam etmişti. Mühendislik Fakültesini büyük başarıyla bitirmiş, Arap Edebiyatı, Tarih, İslam Hukuku ve Genel Hukukta lisans eğitimini tamamladıktan sonra Hukuk dalında mastır ve doktorasını yapmıştı.
25 YILLIK CEZAEVİ HAYATI
Cemal Abdünnasır döneminde cezaevlerine atılan Mısır'ın İslami Hareket mensupları Enver Sedat döneminde nispeten biraz daha rahatlamış ve davet çalışmalarını rahat bir şekilde yapar olmuştu. Başta Müslüman Kardeşler ve Cemaati İslami olmak üzere ülkedeki birçok cemaatin mevcut rejimle pek bir problemi kalmamıştı. Sedat ilk başlarda, halefi Nasır'a göre daha ılımlı bir yol izleyerek ülkedeki her kesimin sempatisini kazanmayı hedefliyordu. Taki 1979'da İran'da gerçekleşen inkılabın ardından ülkesinden kaçan Şah Rıza Pehlevi'nin Mısır'a sığınmasına kadar… Sedat'ın Mısır'da Amerika uşağı Şah'ı karşılaması Cemaati İslami mensuplarını çok kızdırdı. Ve bu durum, kısa sürede ülkede Sedat aleyhinde protestolar düzenlemeye götürdü. Öyle ki bu eylemlerin başını da Cemaati İslami çekiyordu. Bu durum Enver Sedat'ı bir hayli rahatsız etti. Böylece Cemaati İslami ile rejim arasında tekrardan sorunlar çıktı. 1981 yılında Enver Sedat'ın terör şebekesi israil'le birlikte imzaladığı Camp David anlaşmasını, Arap ve İslam âlemine yönelik ihanet olarak gören Cemaati İslami mensupları Halid İslambuli öncülüğünde Sedat'a suikast düzenledi. Bu olaydan iki gün sonra cemaat mensupları Asyut kentini ele geçirerek aralarında İsam Dirbale'nin de bulunduğu ekiple polisler arasında iki gün boyunca şiddetli çatışmalar yaşandı. Yüzden fazla polisin ölümüyle sonuçlanan bu olay neticesinde İsam Dirbale ve birçok cemaat mensubu cezaevine atıldı.
Şehit Dirbale 25 yıllık cezaevi hayatı boyunca birçok alanda kendisini ve beraberindeki Cemaat üyelerini geliştirdi. Asyut olaylarında polislerin attığı bir el bombası sivillere isabet etmesin diye kendi eliyle uzaklaştırmak istediği bu bomba elinde patladı. Sağ eli felç oldu. Sağ elini kaybetmesine rağmen sol elle yazı yazmayı öğrenip hapiste onlarca kitap kaleme aldı. Onun, arkadaşlarıyla birlikte aynı yerde bulunması kendilerine büyük moral oluyordu. Mısır'ın yer altında bulunan havasız cezaevlerinde Dirbale adeta arkadaşlarına nefes oluyor, bulundukları her şarta rağmen şükrün ve taatin ne demek olduğunu ve kendilerinden ayrılmaması gerektiğini dile getiriyordu. Bulundukları cezaevi şartları o kadar kötüydü ki her hücre için günde sadece 15 dakikalık lavabo izni verilmişti. Öyle ki arkadaşları kendisine bu kötü şartları şikâyet ettiğinde şehidin kendilerine verdiği cevap şu şekilde olmuştu: Cezaevi hayatı yaşantımız içerisinde istisnai bir durum olmamalı. Bilakis dava hayatımızın bir cüzü olmalıdır. Şehit Dirbale aşırı heybeti ve ciddiyetine rağmen dağlar onun merhameti karşısında adeta yumuşuyordu. Cemaat mensuplarına karşı aşırı merhametli ve şefkatliydi.
Şehit İsam Dirbale bir yandan cemaat mensuplarını yetiştirirken diğer yandan da farklı fikirlere mensup İslamcılarla cedel ve münazara içerisine giriyordu. Zira bu sıralarda kendileriyle birlikte her kesimden Müslüman cezaevlerindeydi. Şehidin en fazla kendileriyle tartıştığı grup Tekfir ve Hicret grubunun mensuplarıydı. Bazen bu fertlerle öyle tartışmalara giriyordu ki sabahlara kadar kendilerine içinde bulundukları durumun Mısır'a ve İslam dünyasına hiçbir fayda getirmeyeceğini söylüyordu. Hatta bizzat kendisinin kaleme aldığı ve aşırılığı reddettiği en meşhur kitabı “El-Kaide'nin Stratejisi ve Bombalı Eylemlerine Eleştiriler” adlı kitabı tamamen bu konulara binaen ele alınmıştı.
CEMAATİ İSLAMİ BÜYÜK LİDERİNİ KAYBETTİ
Cemaati İslami Müslüman Kardeşlerden sonra Mısır'ın en iyi örgütlenmiş ikinci camiası ve üçüncü İslami partisi. Şehit İsam Dirbale cemaatin ikinci önemli ismi konumundaydı. 1997 öncesi ve sonrası diye iki farklı strateji uygulayan Cemaati İslami'nin silahla arasına mesafe koymasının ardından başlayan sonraki sürecin en fazla uygulayıcısı Dirbale idi. Hatta Şehit İsamuddin bu yeni sürece, fertlerini alıştırmak için çeşitli kitaplar kaleme aldı. Özellikle cihadi yönü ağır basan mensuplarını ise başta Afganistan olmak üzere çeşitli ülkelere silahlı mücadele etmeleri için gönderiyordu. Mesela bu isimlerden biri Şeyh Ömer Abdurrahman'ın oğlu Seyfullah lakaplı Ahmed idi. 1988'den beridir Afganistan ve Pakistan'da ABD ve Rusya'ya karşı ciddi mücadeleler veren Seyfullah 2011 yılında Amerika'nın düzenlediği hava saldırısı sonucu şehit düşmüştü.
25 Ocak Devriminden sonra Bina ve Kalkınma Partisi İsam Dirbale sayesinde ciddi siyasi adımlar attı. Hatta cemaatin 1997 öncesi stratejisi şehidin özel çaba ve gayreti sebebiyle Mısır halkına unutturuldu. 2012'de gerçekleştirilen Parlamento seçimlerinde Bina ve Kalkınma Partisi ilk defa seçimlere girmesine rağmen 15 milletvekili çıkararak Müslüman Kardeşlerin siyasi ayağı Hürriyet ve Adalet Partisi ile Selefi Nur Partisinden sonra ülkedeki üçüncü İslami Parti oldu. Darbeci Sisi'nin 3 Temmuz'da gerçekleştirdiği askeri darbe ile meydanlarda halkı sabır ve sebata çağıran Şehit İsamuddin hastalığına rağmen “Darbe Karşıtı Ulusal Birlik Koalisyonunun” en aktif çalışanlarındandı.
Darbe karşıtı eylemleriyle halkı cuntayla mücadeleye çağıran İsam Dirbale 13 Mayıs 2015 tarihinde Minye'de bulunan evinde tutuklanarak Kahire'de bulunan en acımasız Akrep isimli cezaevine atıldı. Çeşitli hastalıkları bulunan Dirbale cezaevinin kötü şartları nedeniyle daha da fenalaştı. Ve 9 Ağustosta zalim rejimin tıbbi ihmalkârlığı nedeniyle şehit oldu. Kader-i İlahî, neredeyse ömrünün yarısını içerisinde geçirdiği cezaevinde kendisine şehadeti nasip etti.
OSMAN ÇELİK / DOĞRUHABER