İçinde bulunduğumuz dijital iletişim çağında meydana gelen teknolojik inovasyonlar, tüm insani faaliyet alanlarımıza yeni kurallar getirmeye devam ediyor. Sosyal ilişkilerimizden, ticari faaliyetlerimize, kişisel gelişimimize ve hatta milletlerarası ilişkilerimize kadar tüm karmaşık süreçlerin içerisine sirayet eden dijital iletişim teknolojileri sağlamış olduğu imkânlar kadar toplumsal hayatta onarılması güç yeni gediklerin açılmasına ve aynı zamanda var olan problemlerin derinleşmesine neden olmaktadır.
Özellikle iletişimin dijitalleşmesi ve mobil teknolojilerle bireyin artan hareketliliği gözetleme ve mahremiyet sorunsalının derinleşmesine sebep olmaktadır. Böylelikle teknolojik inovasyonlar sayesinde yeni dijital gözetleme pratikleri ortaya çıkarken; enformasyon ve veri mahremiyeti gibi gözetim çalışmaları kapsamında incelenen yeni sorunsallar en az bireyler kadar ticari kuruluşları ve hükümetleri ilgilendirir hale gelmektedir. Gelinen noktada mahremiyetin sınırları yeniden belirlenmektedir. Kabul edelim ki sosyal medya ile birlikte yeni sosyalleşme pratikleri ortaya çıktı. Bu alanlarda dijital mahremiyetin sunulması kaçınılmaz hale gelmektedir.
Mahremiyet kavramı insanlık tarihi ile yaşıttır. Tarihi, insanlığın yaradılışına kadar eskilere dayanmaktadır. Fakat modern toplumlarla birlikte bu kavram daha fazla önem kazanmıştır. Mahremiyetin alanı kültürden kültüre ve aynı toplum içerisinde zamandan zamana değişiklik gösterir. Mahremiyet kavramının birçok insan için aynı anlama gelmemesi ve özel yaşam sınırları içerisinde kalan konuların kişiden kişiye zamandan zamana ve kültürden kültüre değişiklik göstermesi, kavramın tanımlanmasını ve sınırlarının belirlenmesini güçleştirmektedir.
Kavramsal olarak ‘mahrem’ kelimesi samimi, içli dışlı, herkes tarafından bilinmemesi gereken, söylenmeyen, gizli şey anlamına gelmektedir. Mahremiyet temel bir insan hakkıdır. Mahremiyetin modern çağın en önemli insan hakkı olduğu söylenmektedir. Mahremiyet yüce dinimiz İslam’ın üzerinde önemle durduğu bir husustur. Ayet ve hadislerle mahremiyetin sınırları çizilmiş ve bu sınırlara herkesin uyması istenmiştir. İslam dini, mahremiyetin korunmasını teşvik ederken ihlalini de büyük bir suç saymıştır. Kişinin mahremiyeti denince ilk akla gelen evlerdir. Ayet ve hadislerde bir başkasının evine girmek için ilk önce izin almak, eğer izin verilmezse geri dönmek gerektiği bildirilir. Öyleyse sahibinin izni olmadan evine girmek dinen yasaktır ve dolayısıyla mahremiyeti ihlaldir. Nûr suresinde geçen bir ayette izin almadan ve selam vermeden başka evlere girmenin yasak olduğu belirtildikten sonra devamındaki ayette, eğer evde kimse bulunmazsa yine de ev sahibinin izni alınmadan girilmemesi emredilmektedir. Evin içi dağınık olabilir veya ev sahibinin başkasının görmesinden utanacağı özel eşyaları orta yerde bulunabilir. Zaten ayet-i kerimede de eve girmemenin daha nezih ve makbul olduğu, kişi izinsiz girecek olursa da Allah’ın onun yaptıklarını bildiği vurgulanmaktadır. (bkz. Nur Suresi/ 27-29) Peygamber Efendimiz (sav), başkalarının evine girmek için izin şartını getirirken yabancı bir evi gizlice gözetlemeyi de şiddetle yasaklamıştır. Bu konuyla ilgili bir hadis-i şerif’te “Kim örtüyü kaldırarak (kapı ve benzeri şeyleri açarak) kendisine izin verilmeden gözüyle eve dalarsa ve (uygunsuz bir durumdan dolayı) görülmemesi gereken bir kimseyi veya yeri görürse helal olmayan ve cezayı gerektiren bir suç işlemiş olur.” Bu hadisten Rasul-i Ekrem’in, ev sahibine mahremiyetini koruması için önemli bir hak tanıdığı anlaşılmaktadır.
İnternetin yaygınlaşması ve web sitelerinin gelişen teknik altyapısı internet üzerindeki etkileşimi her geçen gün arttırıyor, sosyal medyanın ve sosyal ağ sitelerinin önünün açılmasıyla, internetin cebimize girmesiyle, bilgi çok kolay paylaşılan bir hale geldi. Öyle bir hale geldik ki günlük hayatta yaşadığımız her şeyi, aklımızdan geçen mantıklı veya mantıksız her şeyi anlık olarak paylaşmakta ve başkasının paylaştıklarının içeriğine bakmadan tüketiyoruz. Sosyal medyada bilginin viral olarak çok hızlı bir şekilde milyonlarca kişiye yayılabildiği göz önüne alındığında, sosyal mecraların kimi zaman fırsat, kimi zaman ise tehdit olabileceği gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Anadolu’da bir şeyin kullanımına göre faydalı ve zararlı olduğunu anlatmak isterken çok sık kullanılan bir örnek vardır. Verilen örnekte; söz konusu şeyi bıçağa benzetirler. Bıçağın ekmek doğramak için kullanılması durumunda faydalı, ama yaralama, öldürme maksadıyla kullanıldığında ise dünyanın en tehlikeli aleti olduğu söylenir. Evet, sosyal medya da kullanıcının bıçağıdır artık, kimi çok faydalı işler yapar, kimi de dünyanın en zararlı işini yapar. Zira böyle bir ortamda üzerinde fazla düşünmeden yapılan bilgi paylaşımları, mahremiyet konusunda yeni problemleri beraberinde getirmektedir. Günümüzde özellikle sosyal medya uygulamaları ve bu uygulamaların kullanılabildiği mobil cihazların toplum içinde yaygınlaşması ile birlikte herkes her yerde bir şeyler paylaşabilmektedir. Yaşamımıza giren bu teknolojik gelişmeler beraberinde etik ve sosyal sorunların da ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu sorunların en önemli konularından birisi de mahremiyettir.
Sosyal mecraları kullanan bireyler giderek gözetimin gönüllü unsurları haline gelmekte; gözetlenmekten müthiş derecede haz duymaya başlamaktadır. İnsanlar sosyal ağları, “başkalarını görmek ve başkalarına görünmek” üzerine işlemektedir. Sosyal ağlar, internet kullanıcılarına gerçek yaşamda olmak istedikleri ancak olamadıkları konumları yaratma olanağı sağlamaktadır. Artık motto şu hale gelmiştir; “kendini teşhir et, başkasını röntgenle”. Bu süreçte bireyler adeta gözetimin gönüllü kölesi haline gelmektedir.
Peki, bilinçli bir sosyal medya kullanıcısı dijital platformlarda öz mahremiyetini nasıl sağlamalıdır. İsterseniz biraz bunları konuşalım.
1-Tanımadığınız kişilerden arkadaşlık isteği aldığınız zaman kabul etmeyin.
2-En yakın dostunuzdan bile olsa özel mesajlar geldiği zaman içeriğinde link var ise tıklamayın. Arkadaşınızı arayıp teyit ettikten sonra o linke tıklayın. ( Bu madde her link için geçerli değildir, örneğin arkadaşınızın güzel bir YouTube kanalının linkini size attığını varsayalım, eğer uzantıda Youtube yazıyorsa sıkıntı yoktur. Ama bilmediğiniz bir siteyse o linki teyit etmeden tıklamayın.)
3-Sosyal medya hesaplarınızın güvenlik ayarlarını gözden geçirin ve 3 ayda bir şifrenizi değiştirin. ( Şifreniz mutlaka büyük harf, küçük harf, sayı ve noktalama işareti içermelidir. Güvenli şifre konusunu başka bir yazımızda yazmaya çalışırız.)
4-Sosyal medya uygulamalarında gizli profil sekmesi olduğunu unutmayın. Hesabınızı gizliye alabilirsiniz.
5-Sosyal medya mecralarında, vermiş olduğunuz kişisel bilgilerin (dışarıya açık olmasa bile) firma ve istihbarat örgütleri tarafından kullanılabileceğini ihmal etmeyin.
Yukarda saymış olduğumuz şıkları daha arttırabiliriz. Her zaman şu bilinçle hareket etmemiz gerekir; sosyal ağlar masum birer iletişim aracı değildir.
Bu alanları kullanırken bize çok önemli görevler düşmektedir. Sosyal medya kanallarını kullanırken inançlarımızı, ananelerimizi, değerlerimizi ve geleceğimizi göz ardı etmeden kullanmalı ve iddia ettiğimiz kişi olma yolunda teknolojinin nimetlerinden faydalanırken kendimizin ve sevdiklerimizin mahremiyetini gözetmeliyiz.
Ali Tarhan
Kaynakça:
Diyanet Dergisi-Mahremiyetin korunması-Dr. Yusuf Güneş
Dijital Haçlı Seferleri- Dr. Murat Dağıtmaç & Okan Özbay- Motto Yayınları- 2019