1965 yılında Muş’un merkeze bağlı Çengilli (Dêr) köyünde dünyaya gelen Arif Keser, çevresinde küçük yaşlardan itibaren ilme olan merakıyla biliniyordu.
Hayatını ilim öğrenmeye adayan Keser, aldığı medrese eğitiminin ardından yakınlarından başlamak suretiyle birçok kimsede İslami bilincin oluşmasına vesile oldu.
1991 yılında Hizbullah Cemaati ile tanışan Molla Arif, gösterdiği samimiyet ve sadakatten dolayı kısa zamanda cemaatsel faaliyetlerde aktif olarak yer aldı.
Takvası ve güzel ahlakıyla etrafındakilere güzel örnek olan Molla Arif, Muş esnafının bilinçlenmesi için büyük bir çaba içerisine girdi.
Yaptığı İslami faaliyetlerden dolayı PKK’nin hedefi haline gelen Molla Arif Keser, hicretlerde geçen hayatını en yüksek mertebe olan şehadetle taçlandırdı.
Adana’daki evine 2002 yılında yapılan baskın sonucu katledilen Molla Arif’i ailesi ve sevenleri İLKHA’ya anlattı.
Eşinin, gözleri önünde 36 kurşunla katledildiğini söyleyen Zahide Keser, onun ahlakını anlatmak için kelimelerin kifayetsiz kaldığını vurguladı.
Yıllarca birlikte hicret hayatı yaşadığı eşinin katledilişinin hüznünü yaşayan Keser, “Şehit ile hem akraba hem de komşuyduk. Benden 7 yaş büyük olan eşimle evlendikten sonra birçok sıkıntı çektik. Yıllarca hicret hayatı yaşadık. İslami çalışmaları zalimleri korkutuyordu. Adana’daki evimize 2002 yılında baskın yapıldı. Uykuda olduğumuz sırada evimizi bastılar. Çıkan çatışma sonucu eşimin arkadaşı Hatip Dağ hayatını kaybetti. Eşim ise yaralandı.” dedi.
Bedenine 36 kurşun isabet etti
Kızıyla birlikte eşine baktıklarında sağ tarafında bir kurşun yarası gördüklerini, polislerin içeriye girmesiyle etrafa kurşun yağdırdıklarını söyleyen Keser, saldırı sonucunda Molla Arif’in bedeninden 36 kurşunun isabet ettiğine dikkat çekti.
“Hastanede bize hakaretler ettiler, 4 ay cezaevinde kaldım”
Eşinin ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığını söyleyen Keser daha sonra yaşananları şöyle anlattı:
“Olaydan sonra eşimi hastaneye kaldırdık. Burada polislerin bize hakareti ve küfürleri oldu. Hastanede onu kaybettik. Daha sonra beni gözaltına aldılar. Birçok hakaret gördüm. 4 ay boyunca cezaevinde kaldım. Cezaevinden sonra çocuklarımı da alarak köyüme döndüm. Hiçbir şeyim yoktu. Köylüler bize yardım ettiler, ev yaptılar. Allah’a hamd olsun, her zaman şükrettim. Halime isyan etmedim.”
Baskında yaralanan polis için aileden 198 bin TL’lik tazminat istediler
Köye döndükten sonra evlerine yapılan operasyonda yaralanan bir polis için kendilerine 198 bin TL’lik tazminat davası açıldığını söyleyen Keser, söz konusu cezanın daha sonra 4 bin TL’ye indirildiği bilgisini verdi.
“3 kızım icazet aldı, bir kızım medrese okumaya devam ediyor”
Şehit Molla Arif’in geride biri erkek, 5’i kız olmak üzere toplam 6 yetim bıraktığını söyleyen Keser, “Eşim çok iyi bir insandı. Ondan kötü bir laf duymadım, hiç onunla tartışmadık. Zor zamanlarımızda ‘İstersen seni babanlara göndereyim’ derdi. Ben ise ‘Hayır! Sen ne yersen onu yer, ne içersen onu içerim’ derdim. Hayatımız çok güzeldi, huzurluydu. Takvalıydı, ilim ve feraset sahibiydi. Geceleri sürekli namaz kılardı. Şehadetinden sonra geriye biri erkek, 5’i kız olmak üzere 6 yetim bıraktı. Hamd olsun, çocuklarımı İslamî terbiye ile yetiştirdim. Bir kızım evlidir. 3 kızım icazet aldı, bir tanesi de medrese okumaya devam ediyor. Babaları gibi ilim öğrenmeleri için çalıştım.” şeklinde konuştu.
“Allah düşmanlarımıza, zalimlere hakkımızı bırakmasın”
Çocuklarına sürekli babalarının ahlakını anlattığını dile getiren Keser, sözlerini şöyle tamamladı: “Çocuklarıma İslam dinini, babalarının ahlakını anlatıyorum. Bu doğrultuda terbiye almalarını sağladım, bu şekilde yetiştirdim. Hayatımdan razıyım. Hiçbir zaman şikâyetçi olmadım. Biz, şükreden olmalıyız. Başka yapabileceğimiz ne var? Kalbimiz yaralıdır. Allah düşmanlarımıza, zalimlere hakkımızı bırakmasın.”
Şehit Molla Arif Keser’in kızı Ayşe, küçük yaşlarda ayrılmak zorunda kaldığı babasına hasret yaşamanın yüreğinde hep burukluk oluşturduğunu dile getirdi.
“Babamızın bıraktığı yolu biz devam ettireceğiz”
Babaları gibi İslam dinine hizmet ettiklerini ve çalışmalarını asla bırakmayacaklarını vurgulayan Keser, “Babayı uzaktan görmek dahi güzel bir duygudur ancak o duyguyu bile yaşayamadık. Rabbime şükürler olsun ki babama şehadet nasip oldu. İnşallah Allah hepimize nasip eder. Bizler, babamızın yolunu bırakmadık, devam ettirdik. Kimse, babamızın şehit olduktan sonra bizim cahil kalacağımızı sanmasın. Babamızın bıraktığı yolu biz devam ettireceğiz. Yarıda bıraktığı her şeyi biz tamamlayacağız. Hayatımızdan memnunuz. Her anımız ilim öğrenmek ve Kur’an-ı Kerim okumakla geçiyor.” ifadelerini kullandı.
Şehidin ağabeyi Mustafa Keser, kardeşinin küçük yaşlardan itibaren ilim öğrenmeye merakı olduğuna dikkat çekti.
“Gaziantep’te yüzlerce kişiye Kur’an-ı Kerim öğretti”
Gaziantep’te kardeşi ile birlikte PKK’lilerin saldırısına uğradığını anlatan Keser, şöyle konuştu:
“İmamlık görevini en güzel şekilde yerine getiriyordu. Mert bir insandı. Dünyada korktuğu hiçbir şey yoktu. İlmi faaliyetleri olduğu için PKK’nin baskısına maruz kaldı. Hicret hayatı yaşamaya başladı. Yaklaşık 10 yıl Gaziantep’te kaldık. Gaziantep’te yüzlerce kişiye Kur’an-ı Kerim öğretti. Böyle bir insandı. Burada bana ve kardeşime PKK tarafından saldırı yapıldı. Ben ağır yaralanmıştım. Bu olaydan sonra Molla Arif Adana’ya gitti. Oradaki evinde devlet, çocuklarının yanında kendisini şehit etti. Allah, bütün şehitlerine rahmetiyle muamele etsin. Bizi de onların hayır ve bereketinden mahrum etmesin.”
“Molla Arif sürüyü bırakıp ilim meclislerine katılırdı”
Çengelli köyünde imamlık yapan ve Molla Arif’in yakın akrabası olan Hasan Özçelik, 12 yaşındayken çobanlık yapan şehidin, otlattığı sürüyü bırakıp, âlimlerin ilim meclislerine katıldığını anlattı.
Hayatını ilim öğrenmekle geçiren Molla Arif’in Van’da icazet aldığı bilgisini veren Özçelik, “Molla Arif’in eniştesiyim. Kendisi âlimdi ve çok fedakâr bir insandı. İlimle uğraşırdı sürekli. İcazetini Van’da Molla Raşit’in yanında aldı. Onunla beraber medrese okumuşluğum var. 1987 yılında Gaziantep’e göç etti ve orada medreseler açtı. İslamî çalışma yaptığı için zalim PKK peşini bırakmadı.” dedi.
PKK’lilerin, ‘Siz İslam’ı anlatırsanız biz davamızı büyütemeyiz’ diyerek şehidin İslamî çalışmalar yapmasını engellemeye çalıştığını kaydeden Özçelik, Molla Arif’in İslami yaşantısını sürdürdüğünü ve bu konuda kimseye taviz vermediğini aktardı.
Şehit Molla Arif’in, PKK’lilerin şikâyeti üzerine 1995 yılında haksız yere cezaevine atıldığını ifade eden Özçelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir yıl içeride kaldıktan sonra çıktı. Daha sonraları yine devlet ‘Sen Hizbullah’sın, devlete karşısın’ diyerek birkaç defa daha cezaevine attı. Molla Arif yılmadı, insanlara İslam’ı anlatmaya devam etti. Kimseye düşmanlığı yoktu. Halim bir ahlaka sahipti. Ancak zalimlere, tağutlara, sosyalistlere, emperyalistlere karşı cesur ve direnişçiydi. Müslümanlara karşı zelildi, rahimdi, merhametliydi.”
Arkadaşlarının, ‘Seyda seni Avrupa’ya götürelim, burada rahat edemezsin’ sözlerine karşılık Şehit Molla Arif’in ‘Ben dostları, ahbapları başıboş bırakamam. Bir sürüyü çobansız bırakmış gibi olurum’ diye cevap verdiğini hatırlatan Özçelik, şehidin, insanlara faydalı olmak adına fedakârlıklar yaptığına vurgu yaptı.
Özçelik, son olarak, “Adana’da hicretteyken Hz. Peygamber’in dualarında istediği şehadet mertebesine nail oldu. Allah bizi onun şefaatinden mahrum eylemesin, onun yolundan ayırmasın. Onun fedakârlığını, ahlakını sabaha kadar konuşsam bitiremem.” ifadelerini kullandı.
İLKHA