13 Ekim 1918 yılında başlayan ve 4 Ekim 1923'e kadar devam eden İstanbul'un fiili işgali sonrasında Osmanlı Hükümeti, Avrupa'da Balkanlar, doğuda da Mısır toprakları üzerinde hâkimiyetini kaybetti. Osmanlı subaylarından Mustafa Kemal'in büyük yetkilerle Samsun'a gönderilmesi ve farklı illerde gerçekleşen kongreler sonrasında ittihatçılar tarafından kurulan Ankara hükümeti, yaptıkları antlaşmalarla hem İstanbul hükümetini fiili olarak devre dışı bırakmış hem de Türkiye sınırlarının daralmasına sebeb olmuştur.
İstanbul'un işgaline giden süreç ve sonrasında yaşanan gelişmelerle ilgili İLKHA muhabirine konuşan Sosyolog-Yazar Müfid Yüksel, işgalin osmanlı hükümetinin sonunu getirdiğini söyledi.
"Mondros Mütarekesi Osmanlı'ya çok ağır yük bindiriyordu"
İstanbul'un İşgal edilmesiyle birlikte Osmanlı'ya Mondros Mütarekesi'nin imzalatıldığını ve ardından kurulan Ankara Hükümeti ile İstanbul hükümetinin devre dışı bırakıldığını belirten Yüksel, "1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi Osmanlı'nın neredeyse ölümünü getiren bir harp oldu. Bu harp, Osmanlı'nın Ruslar tarafından iyice ezilmesine sebep oldu. Ruslar bir taraftan Kars, Ardahan'a kadar ilerlerken diğer taraftan Osmanlı neredeyse tüm Rumeli'yi kaybeder hale geldi. Rus orduları şimdiki Yeşilköy Havaalanına kadar geldiler. Hatta orada 'Rus Anıtı' bile diktiler. Orada Ayestefanos (Yeşilköy) Antlaşması yapıldı. O antlaşma Osmanlı'ya çok ağır yükler bindiriyordu. Adeta Rumeli'den elini çekmesini gerektiriyordu. Osmanlı neredeyse istanbul'u da kaybediyordu. Padişahın bile bavullarını hazırladığı söyleniyor. Sonra İngiltere devreye girdi. 1881 Berlin Konferansı ile Osmanlı lehine durumu düzeltti. İngilterenin aracılığıyla Osmanlı'nın Rumeli'deki eski topraklarının bir kısmı iade edildi. O döneme kadar Sırbistan ve Karadağ, Osmanlı'ya bağlı özerk birer bölgeydi. Oralar tamamen kaybedildi. Bir kısım Kosova topraklarını da Sırbistan aldı. Bulgaristan Özerk hale geldi. Osmanlı büyük bir kayba uğradı. Fakat Kosova, Arnavutluk ve Sancak da dâhil olmak üzere Osmanlı'da kaldı. Öte yandan Osmanlı Bosna Hersek'i kaybetti. Bosna Hersek Avusturya'nın fiili işgali altına girdi." dedi.
Berlin Konferansı ile Osmanlı'ya bir kısım topraklarının iade edilmesiyle birlikte 30 yıllık Abdulhamit döneminin başladığını söyleyen Yüksel, 1908 yılında Kanuni Esasi'nin ilanıyla Osmanlı'nın statüsünü kaybettiğini ifade etti.
"Osmanlı Rumeli'yi tamamen kaybedince beyin ölümü gerçekleşti"
1909 yılından itibaren İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin hükümete iyice hâkim olduğunu ve 1912-1913 yılları arasında yaşanan Balkan Savaşı'nın Osmanlı'nın beyin ölümünü gerçekleştirdiğini vurgulayan Yüksel, "Osmanlı, Edirne dâhil birçok yeri kaybetti. Bulgar orduları Çatalca'ya kadar ilerledi. Sonra Edirne geri alındı ama Osmanlı Edirne'den ötesini tamamen kaybetti. Osmanlı aslında bir Balkan-Rumeli devletiydi. Avrupa'daki toprakları Balkanlardı. Osmanlı'nın yükselişi Rumeli'deki güç konumuna bağlıydı. Osmanlı Rumeli'yi tamamen kaybedince beyin ölümü gerçekleşti." diye konuştu.
"Osmanlı'nın idam fermanı Mondros Mütarekesiydi"
Girdiği birçok mücadelede bozguna uğramış olan Osmanlı ordusunun Birinci Dünya Savaşı'nda İngiltere ve Fransa gibi dev güçlerle savaşa sokulduğunu ve bunun Osmanlı İmparatorluğu'nun sonunu getirdiğini hatırlatan Yüksel, "Osmanlının bozguna uğramış askerini 7 düvelle savaşa soktular. Osmanlı, Çanakkale, Anafartalar ve Kutul Amare dışında başka savaş kazanmadı. Diğer tüm cephelerde savaşı kaybetti. İstanbul'da da Mondros Mütarekesi imzalanacağı sırada Osmanlı perişan bir hale gelmişti. Ne savaşacak ne adım atacak ne de silah alacak hali kalmıştı. Zaten ordunun büyük bir bölümü Çanakkale Savaşı'nda kırılmıştı. Sarıkamış'ta soğuktan dondurulan askerler vardı. Ordusu 2 tarafta perişan vaziyetteydi. Filistin ve diğer bölgelerde kalan 'Yıldırım Orduları'da Toros Dağları'na kadar çekildi. Mustafa Kemal, birdenbire askerleri Filistin'den Toroslara çekti. Ardından Mondros Mütarekesi'ni dayattılar. Osmanlı'nın idam fermanı Mondros Mütarekesi'ydi. Mondros Mütarekesi'nin 7'nci maddesi galip devletlere gerektiğinde Osmanlı devletinin topraklarını işgal edebilme yetkisi veriyordu. Mondros Mütrarekesinden sonra İngiliz ve Fransızlara ait donanma gemileri gelip İstanbul'un kapılarına dayanıp gemileri demirlediler. İstanbul'u ablukaya aldılar. Akdeniz, Karadeniz'de donanma bulundurdular. Samsun'a kadar geldiler. İşgale başlayan ve Konya'ya kadar ilerleyen İtalyanlar İngilizlerin emriyle geri çekildiler." şeklinde konuştu.
15 Mayıs 1919 yılında Osmanlı subaylarından olan Mustafa Kemal'in büyük yetkilerle Samsun'a gönderildiğini, adeta Sivas ve ötesinin Mustafa Kemal'e bırakıldığını ve istediği valiyi, askeri yöneticiyi görevden alıp başkasını göreve getirme yetkisine sahip olduğunu hatırlatan Yüksel, Kazım Karabekir'in desteğiyle Mustafa Kemal'in orada bulunan cemiyetleri toplayarak kongreler yaptığını ifade etti.
Öncelikle Erzurum ardından Sivas Kongresi yapıldığını ve daha sonra Ankara'da meclisin kurulduğunu vurgulayan Yüksel, "O zaman daha Sevr Antlaşması yoktu. Sevr Antlaşmasından dolayı bir işgal yoktu. İstanbul 1920'de işgal edildi. Sadece denizden abluka altına alınmıştı. Denizden olan geçişler de İngiliz vizesine tabiydi. Mustafa Kemal de Bandırma Vapuru ile Samsun'a giderken İngilizlerden vize alarak gitti. İstanbul'un işgali ile Sevr Antlaşması dayatıldı. Sevr Antlaşması imzalandı ama Padişah Vahdettin tarafından yürürlüğe konulmadı. Sadece bir sopa gibi kullanıldı. Sevr, harita üzerinde kaldı. Tüm İşgaller Mondros Mütarekesi üzerinden yapıldı. Bu arada 1920'de Meclis kuruldu. Sonra birinci ve ikinci İnönü Savaşları, Sakarya ve Dumlupınar savaşları yapıldı. Ardından 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtulması var. Sonra Ankara ve İstanbul hükümeti diye iki hükümet oluştu." dedi.
"İşgal güçleri 6 Ekim 1923'te yapılan Lozan Antlaşması ile İstanbul'u boşalttı"
"Yüksel, "İstanbul'da 1920'den itibaren işgal altındaydı. 1921'de Ankara Hükümeti ile Rusya arasında antlaşma yapılıyor. Sovyetler Ankara'ya silah veriyorlar. Bunun karşılığında Kazım Karabekir komutasındaki Osmanlı ordusu Bakü, Azerbaycan, Nahçıvan ve Batum'dan çekiliyor. Aynı dönemde Ankara Fransa ile de antlaşma yapıyor. Oysa İstanbul'da hükümet var. Daha saltanat bile kaldırılmamış. Fransa ile yapılan antlaşma ile Hatay hariç Suriye sınırı belirleniyor. Suriye sınırları belirlenirken Halep bölgesinde olan Osmanlı askerleri kuzeye çekiliyor. Fransız askeri de Antep, Maraş bölgesine, Osmanlı askerlerinden boşalan güneye yerleşiyor. Böylelikle bugünki sınırlar belirleniyor. Lozan'da da sadece kabul ediliyor. Bir tarafta Fransa ve Rusya Ankara ile anlaşmış öte yandan İngiltere ve Fransa İstanbul'u işgal etmiş. İstanbul hükümetinin bir anlamı kalmamış. Artık Ankara hükümeti muhatap alınmaya başlanmış. İstanbul hükümetini işgalle tutup Ankara hükümetine yol verdiler. Ankara hükümeti ve Yunanistan'ı da karşı karşıya bırakıp Yunanistan'a verdikleri desteği de geri çektiler. 6 Ekim 1923'te yapılan Lozan Antlaşması ile İstanbul'u boşalttılar." diye konuştu.
"Türkiye Cumhuriyeti 1923'te Mısır ve Sudan üzerinde artık hakkı olmadığını kabul etti"
Lozan Antlaşması ile İstanbul'un Ankara hükümetine verildiğini ve Lozan'da tüm müzakerelerin Ankara hükümeti tarafından yapıldığını vurgulayan Yüksel, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"İstanbul hükümeti kalmamış, saltanat lağvedilmiş ve sembolik olarak halife kalmış. Yeni tanınan sınırlarla Meriç ve ötesinden tamamen vazgeçildi. Meriç'in karşı tarafında sadece Karaağaç Mahallesi var. O da sözde Yunanistan'dan savaş tazminatı olarak alındı. Onun haricinde Meriç'in batısında Türkiye'nin toprağı yok. Fransa ile Suriye sınırı kabul edildi. Sovyetlerle antlaşmaya varılan sınırlar da kabul edildi. Kıbrıs İngiltere tarafından kiralanmıştı. Karşılığında Osmanlı'ya Balkanlarda yardım etti. Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs üzerindeki haklarından tamamen vazgeçti. Mısır ve Sudan üzerindeki haklarından da tamamen vazgeçti. İngiltere 1882'de Mısır'ı işgal etse de Osmanlı'nın Mısır üzerindeki hakları devam etti. Osmanlı zaten orayı özerk hale getirmiş ve Hidivli Mehmet Ali Paşa ve çocuklarına bıraktı. Osmanlı'nın orada belli hakları vardı. İngiltere, 1914'te dünya savaşı başlayınca Osmanlı'nın Hidiv'ini kabul etmedi. Türkiye Cumhuriyeti 1923'te Mısır ve Sudan üzerinde artık hakkı olmadığını kabul etti. Lozan'da Türkiye'ye bir toprak bütünlüğü verildi. İstanbul'u kurtardık deniliyor ama İstanbul'da bir savaş olmadı. İngilizler yapılan antlaşma ile geri çekildiler. Lozan antlaşmasıyla TBMM muhatap alınmış, İstanbul muhatap alınmamış. Zaten Ankara saltanatı 1922'de kaldırmış ve İstanbul'a kabul ettirmiş. Ankara hükümeti Yunanlıları İzmir'den kovduktan sonra artık Anadolu'ya sahip oldu. Kurtuluş Savaşı dediğimiz şey Türk-Yunan harbiydi."