سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ. » [الإسراء: ١]
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ h، عَنِ النَّبِيِّ ﷺ قَالَ: « لاَ تُشَدُّ الرِّحَالُ إِلَّا إِلَى ثَلاَثَةِ مَسَاجِدَ: المَسْجِدِ الحَرَامِ، وَمَسْجِدِ الرَّسُولِ ﷺ، وَمَسْجِدِ الأَقْصَى » [بخاري]
Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir. (İsra’: 1)
Ebû Hureyre’den (radiyallahu anh) rivayet edilmiştir. Dedi ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “(İbâdet için) şu üç mescidden başkasına yolculuk edilmez: Mescidul-Haram, Mescidu’r-Rasûl ve Mescidu’l-Aksâ” (Buhari)
Evet, bu ayet-i kerime ve hadis-i şerif ve ileride zikredeceğimiz ayet ve rivayetler Kudüs’ün ve Mescid-ül Aksa’nın İslam’da yüksek bir değerinin, ayrı bir yerinin ve kudsiyyetinin olduğuna işarettir. İnanan hiç kimse bunu inkar edemez. Zira kitap buna delalet eder. Sünnet buna delalet eder. İcma’ı ümmet buna delalet eder. Siyer ve İslam tarihi buna delalet eder.
Hatırla ki İmrân’ın karısı şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdakini (dünya işlerinden) azatlı bir kul olarak sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin.” (Al-i İmran: 35)
İbnu Abbas radiyallahu anh bunun üzerine şöyle demiştir: Yani Mescide (mescid-ül Aksaya) hizmet etmek üzere Sana adadım demektir. (Buhari)
Kudüs mukaddes bir beldedir.
“(Musa şöyle demişti:) Ey kavmim! Allah’ın size va’dettiği mukaddes topraklara girin” (Maide: 21)
Müfessir Beydavi der ki: Mukaddes toprak Beyt-ül makdis toprağıdır. “Mukaddes” denilmiş zira Peygamberlerin karargâhı ve Mü’minlerin meskenidir.
Evet, Kudüs mukaddes bir beldedir.
– Zira Mescid-ül Aksa’nın bulunduğu şehirdir. Mescid-ül Aksa ki ayetin nassı ile etrafı bereketli kılınmıştır. Hiç şüphesiz Kudüs şehri de Mescid-ül Aksa’nın o mübarek kılınmış çevresinin bir bölümüdür. Ayrıca Mescid-ül Aksa hadis-i şerifin nassı ile ibadet için ziyaret edilebilen üç mescidden biridir.
– Kudüs Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) isra’ hadisesinin son durağıdır.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’den Ka’be-i muazzama civarından bir gece burak adında bir binek ile Cebrail aleyhisselamın refakatinde Kudüs’te bulunan Mescid-ül Aksa’ya götürülmüştür. Orada hazır bulunan enbiyaya imam olup iki rek’at namaz kıldırmıştır.
– Kudüs Peygamber efendimizin mi’raca çıktığı yerdir.
“… sonra mescid-ül Aksa’ya vardık. Burakı Peygamberlerin bineklerini bağladığı halkaya bağladım. (Veya bir rivayete göre: Cebrail parmağıyla taşı deldi ve Burak’ı ona bağladı.) sonra göğe doğru çıkarıldık…” ta sidret-ül Müntehaya oradan da “Kabe kavseyn”e kadar.
Seyda Molla Halil “Nehc-ül Enam” adlı eserinde bu olayı şöyle dile getiriyor:
ژِ كَعْبَا مُنَوَّرْ خُدِى لَيْلَكِي بِرَه مَسْجِدُ الْأقْصَى أوْ لَحْظَكِي
ژِوِى اَوْ بِرَه سِدْرَةُ الْمُنْتَهَى بِقَابِى دُو قَوْسَانْ ڤِبَالْ خَوه گِهَا
Allah celle celaluh bir gece Onu (sallallahu aleyhi ve sellem) nurlu olan Ka’be’den bir an içinde Mescid-ül Aksa’ya götürdü. Oradan onu Sidret-ül Münteha’ya götürdü ve iki yayın birbirine yaklaştırıldığı kadar yanına yaklaştırdı.
– Kudüs birçok peygambere inen vahyin beşiğidir.
Başta Hz. Süleyman ve Hz. İsa olmak üzere Ben-i İsrail peygamberlerinin birçoğu Kudüs’te ikamet etmiş ve orada İlahi vahiy kendilerine inmiştir.
Hz. Musa aleyhisselam kabrinin bir taş atacak kadar Beyt-ül makdise yakın olmasını Allah’tan dilemiştir. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabeye: “Şayet orda olsaydım yol kenarında kırmızı kum tepeciğinin yanındaki kabrini size gösterecektim” buyurmuş. (Buhari, Müslim)
Subhanellah! Hz. Musa aleyhisselamın Mescid-ül Aksa’ya yakınlık mesafesini bir taş atacak kadar belirlemiş olması ve şimdi orada bulunan Müslümanların taş atmakla müdafaa savaşı vermeleri arasında bir bağ kurmak mümkün olabilir mi diye düşünmekten insan kendini alamıyor.
– Mescid-ül Aksa ilk kıblemizdir.
Hz. Bera bin Azib’ten (radiyallahu anh) rivayet edilmiştir. Dedi ki: “Biz Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile altı ay (veya yedi ay) boyunca Beyt-ül makdise doğru yönelerek namaz kıldık. Sonra Kabe’ye yönlendirildik. (Buhari, Müslim)
– Deccal Mescid-ül Aksa’ya giremez.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem deccal ve şerrinden sakındırırken şöyle buyurdu: “Deccal her yere, her kaynağa girer. Sadece dört mescide giremez; Kabe, Resulullah’ın mescidi, Mescid-ül Aksa ve Tûr” (Ahmed: Müsned)
– Kudüs-ün Fethi için güneş durdurulmuştur.
Ebu Hureyre’den rivayet edilmiştir. Dedi ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hiçbir beşerin üzerine güneş hapsedilmemiş (batmamak üzere durdurulmamıştır). Ancak Yuşa’ (peygamber aleyhisselam) için Beyt-ül Makdis’e yürüdüğü gecelerde (Allah tarafından Kudüs fethedilinceye kadar batmaktan hapsedilmiş ve durdurulmuştur.) (Ahmed: Müsned)
– Mescid-ül Aksa yeryüzünde inşa edilen ikinci mesciddir.
Hz. Ebu Zerr’den (radiyallahu anh) rivayet edilmiştir. Dedi ki: Ben dedim: Ya Resulallah! Yeryüzüne konulan ilk mescid hangisidir? Dedi ki: “Mescid-ül Haram’dır.” Sonra hangisidir? Dedim. “Mescid-ül Aksadır.” Dedi. Aralarında ne kadar zaman var? Dedim. “Kırk sene.” Dedi. (Buhari, Müslim)
– Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) havzının genişliği.
Ebu Said elhudrî’den (radiyallahu anh) rivayet edilmiştir. Dedi ki: Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Benim Kabe ve Beyt-ül Makdis arasındaki mesafe genişliğinde bir havzım vardır. Suyu süt gibi beyazdır….” (İbnu Ebi Şeybe, İbnu Mace)
Mescid-ül Aksa’da namaz
Abdullah bin Amr’den rivayet edilmiştir. Dedi ki: Resululllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Süleyman bin Davud Beyt-ül Makdis’i inşa ederken Allah’tan üç şey istedi. Mescidin binasını bitirince Allah’tan istedi ki kim bu mescide sadece içinde namaz kılmak için gelirse annesinden doğduğu günkü gibi hatalarından tertemiz olsun. (Ahmed, Nesai)
Enes bin Malik’ten (radiyallahu anh) rivayet edilmiştir: dedi ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “…Kişinin Mescid-ül Aksa’da kıldığı namazı ellibin namaz değerindedir…” (İbnu Mace)
Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) azatlı cariyesi Meymune’den rivayet edilmiştir. Dedi ki: dedim: Ya Resulallah bize Beyt-ül Makdis hakkında bir şey söyle. Şöyle buyurdular: “Oraya gidin ve içinde namaz kılın!” o günlerde orası daru’l harb idi. Şöyle devam etti: “Şayet oraya gidip içinde namaz kılamıyorsanız kandillerinde kullanılmak üzere yağ gönderin.” (Şerh-üs sünne: Beğavi)
– Hac ve ümreyi Mescid-ül Aksa’dan başlatmak.
Ümmü Seleme’den (radiyallahu anha) rivayet edilmiştir. Dedi ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim Mescid-ül Aksa’dan başlayarak hac ve ümreye niyet ederse Allah Teâlâ geçmiş ve gelecek günahlarını affeder. (Şuab-ul İman)
– Mescid-ül Aksa’da girilmesi nezredilen i’tikaf
Belli bir mescitte girilmesi nezredilen itikafa başka mescitlerde de girilebilir. Ancak Mescid-ül Aksa’da nezredilmişse orada ya da Mekke veya Medine’de girilmesi şarttır. Başka mescitte olmaz.
Elbette ki rivayetler bunlarla sınırlı değildir. Bütün bunlar Kudüs’ün kudsiyyetine ve ümmete emanet edildiğine delil değil de nedir?
Kudüs İslam beldesidir.
Kudüs’ün hiçbir kudsiyyeti olmasa bile Kudüs bir İslam beldesidir. İslam beldelerinden herhangi birisi fiilen düşman işgalinin altına girerse onu kurtarmak bütün ümmete farz-ı ayn olur.
O halde Kudüs “Müslümanım” diyen herkesi ilgilendirir. Hiçbir Müslüman Kudüs’ü belli bir ırka, belli bir zümreye nisbet edemez. Kudüs’ün kudsiyyetine ve tüm İslam ümmetine ait olduğuna inanmayan kişi ya cahil olup Kur’an ve sünnetten bihaberdir ya da İslam düşmanlarının fikir ve propagandalarının etkisinde kalıp İslamî şuuru perdelenmiştir ya da Müslüman görünüp İslam düşmanı münafıktır yahut da apaçık İslam düşmanıdır.
Kudüs ve Mescid-ül Aksa bütün ümmeti ilgilendirdiği gibi bahusus biz Müslüman Kürtleri daha çok ilgilendirmelidir. Zira orası ceddimiz Salahaddin-i Eyyubi’nin de bize emanetidir. Bin bir zorluk ve fedakarlıkla, izzet ve kahramanlıkla orayı haçlıların elinden kurtarıp fethetmiştir. Küfrün kirlerinden temizlemiş özellikle Diyarbekirli annelerimizin Diyarbekir’in güllerinden elde ettikleri gülsuyu ile yıkamıştır.
Evet, Kudüs bizimdir. Onu bütün fedakarlıkları ortaya koyarak kurtarmaya çalışmak boynumuzun borcu ve vecibemizdir. Allah celle celaluh gerekli gayreti ve şuuru nasip ve müyesser eylesin. Âmîn!
Abdulkuddus Yalçın