Kocasının bir takım yanlışlarından bunaldığını söyleyen okuyucumuz şöyle soruyor:
“Şimdi bir çocuğum ile babamın evindeyim. Eşim dön yuvamız yıkılmasın diyor, ailem ise boşanmamı istiyor. Başta da sorunluydu, nişanımı atmıştım, bir şekilde ikna edildim sabrederim diye kabul ettim. Özür dilemedi ama evlilik için ikna etmeye çalıştı...
Evlendik, her ortamda sürekli beni azarlayıp onurumu kırdı. İlk görüşmede ona, sigara, namahreme karşı samimiyet, sosyal medya, kot pantolon, yalan vs istemediğimi söylemiştim. Sözünde durmadı. Ben telefonunun şifresini öğrenince hep yeni şifre koydu. Sürekli yalan söylüyor ve sözünde durmuyor. Evden işe işten eve gider gelirdi, oturup sohbet etmiyorduk.
Sürekli tartışırdık, ben ailesiyle muhabbeti için uğraştım ama o aynı anlayışı benim aileme karşı göstermedi, onlara karşı hep soğuktu. Ailem bize gelince, tavır alırdı yatarken sırt dönerdi. Normal bir tartışmada bile odasını ayırırdı. Üç kez de beni yataktan dışarı itti.
Dövmez ve döversem elim kırılsın derdi ama, onun telefonuyla annemle konuşurken elimden çekince, telefonu sinirlenip duvara attım, o da boğazımı sıktı, hamileydim çok ağladım, kendi telefonumu da attım o pişman gözüktü ama, ben en ufak hatamda özür dilerken o, dilemedi. Ben yalandan şaka bile yapmazken hep yalancısın derdi, beni ve ailemi aşağılıyordu, hep kıyas yapıyordu, başta bende yaptım sonra vazgeçtim.
Hep bir vesvese halindeydim. Dayanamadım, Rabbimle, ahiretimle arama girecekse bitsin dedim. Çok uyardım, şimdi babamın evindeyim. Hâlen nikahında olduğumdan dışarı çıkmadım.
Ben de yuvamızın devamlılığını istiyorum. Ama düzelme yok hatta kışkırtıcı şekilde, arkadaşlarıyla hatta onların eşleriyle yemeğe çıkıp resimler paylaşıyor. Barışmak için gelince özrünü dilemediği gibi, ben böyleyim değişmem diyor. Ama yemin ederek boşamayacağını da söylüyor ne yapmalıyım, neden böyle yapıyordur, benim hatam nerede bilmiyorum.”
Evvela sorunun, ‘aile ziyaretini boşama tehdidi görme' gibi bazı kısımlarına özet içinde yer veremediğimiz için okuyucumuzun bizi anlayışla karşılayacağını umuyoruz.
Okuyucumuzun ailesinin anlatılan olayda bir köşe taşı olduğu gözüküyor. Kocasının problemleri sürekli anne ile an be an paylaşılmış gibi bir ima da seziliyor. Annenin kızını aşırı sahiplendiği, üzerine çokça titrediği ve sürekli ondan gidişatı sorarak, adeta taktik verip hamle planladığı bir örnekle mi karşı karşıyayız? Detaylı ve iki taraflı dinlemeden buna karar vermek zor ama görünen köy bu.
Nişan atılırken, şu anda dile getirilen hususların bir kısmı tespit edilmiş ama verilen sözlere aşırı bir güven atfedilerek sabır azmiyle yola devam kararı alınmış ancak her defasında, şuna söz vereceksin, bunu kabul edeceksin, tamam mı diye bir takım prensipleri onaylatarak devam edilen bir evlilikte, karşı taraf, ne kadar hatalı filan diye sormaya gerek yok, zira sözünü unutması en büyük suç olarak hemen önüne konacaktır ki, neticede öyle olmuş.
Soruda sayıldığı kadarıyla erkeğin hataları; ciddiyetsizlik, eşinin yakınlarına değer vermeme, sözünü tutmama ve yalancılıkla itham etmekten ibaret. Ha detaylarla bir iki madde daha eklenebilir. Ama dayak yok, zina(aldatma) yok, içki, uyuşturucu, kumar, eve gelmeme yok. Kot pantolon, sosyal medya, evde sohbet azlığı ve sigara ise biraz abartılı şikayetler. Arada telefon nedeniyle yaşanmış olay da, zaten o vakte mahsus bir öfke ve hafızadan silinip atılacak kadar basit nedene bağlı bir hata.
Kişi eşinde dostunda, kardeşinde yanlış aradığı zaman, şeytan nefsin önüne bir sürü malzeme çıkarır. Güzel tarafları hatırlamak ise tamamen Allah'ın bir lütfudur, onun için de evvela dua ve iyi niyet şarttır. Şu kısacık hayatta Allah'ın sevmediği bir çözüm yerine sevdiğine yönelmek, kim bilir ne kerametler getirecektir.
Anladığımız kadarıyla okuyucumuz, güçlü bir kişiliğe sahip olduğunun tam farkında değil. Kocası hakkında sıraladığı problemlerin, bir çok ailede aynı düzeyde hatta daha fazlasıyla var olduğu halde, odak noktalarını değiştirerek yani faydalı işle, ibadetle, ziyaretle, okuma ile etkinlik ile bir eser üretme ile vs. o sıkıntıları küçültüp unuttuklarını bilmesi lazım.
Kocasının yaptıklarından rahatsız olması, eşi üzerinde en büyük baskıdır ve bu zamanla meyvesini verir.
Okuyucumuz, en yakınları dahi olsa, anne babası yerine kalbinin sesine kulak vermelidir.
“Dikensiz gül olmaz, evet elime batıyor, kanatıyor, acıtıyor ama içimde bir sevgi kırıntısı da yok değil, bununla onu yoğururum” diyebiliyorsa, Allah'ın yardımıyla bunu başarır.
Ve dediğimiz gibi iyice tanıdığı kocasına tekrar, “hatalarını itiraf et, özür dile, şu şartlar için söz ver” gibi, şirket ortaklığını andıran tavırlar yerine, belki de yapılacak olan şey; “ortada dünyaya değişilmeyecek bir çocuk var, acısıyla tatlısıyla birlikte yaşanmış hatıralar var ve en önemlisi, sürekli benimle olan, affedenleri affeden, tevbeleri sürekli kabul eden bir Rabbim var” deyip tevekkül ile muhabbete sarılmaktır.
Ya da iki aileden de birilerinin tarafları dinleyip arayı bulmaları gerekir: “Karı ile kocanın arasının açılmasından korkarsanız kocanın ailesinden bir hakem kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar arayı düzeltmek isterlerse Allah onların aralarını buluşturur. Muhakkak ki Allah ilim sahibidir, her şeyden haberdardır.” (Nisa 35)
Ha olmadı, olmuyor diyorlarsa Allah her zaman Kerim'dir.
Dua bekleriz.