يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٨﴾ وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ﴿١٩﴾ لَا يَسْتَـو۪ٓي اَصْحَابُ النَّارِ وَاَصْحَابُ الْجَنَّةِۜ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْـفَٓائِزُونَ ﴿٢٠﴾
Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın! (Evet) Allah’a itaatsizlikten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır. (18)
Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır. (19)
Cehennemliklerle cennetlikler bir değildir. Muratlarına erecek olanlar ancak cennetliklerdir. (Haşr 18-20)
Gerçekte insanın tek bir sermayesi vardır. O da zaman olarak isimlendirilen ömür müddetidir. İnsanın diğer tüm enstrümanları; ilim, hane, para/servet, yardımcılar vb. hepsi aslında ömür sermayesi karşılığında alınan maddi-manevi metalardır. Yani hayat denilen şey aslında ömür sermayesi karşılığında yapılan bir ticaretten başka bir şey değildir. Madem durum budur, madem insan hayatı bir ticaret, bir alışverişten ibarettir öyleyse akıllı insana düşen bu ticareti en güzel şekilde yapmaktır. Sokak diliyle oyunu kurallarına uygun oynamaktır.
Bütün mahir tüccarların ittifak ettiği bir husus vardır. Ticaretin en önemli, en olmazsa olmaz kuralı muhasebesini iyi yapmasıdır. Zira bizzat şahit olmuşuz. Bir çok ticaret ehli var ki, işlerin çok güzel gittiğini sandığı, daha büyük ticaretler için hayaller kurduğu bir anda iflasın acı duvarına toslamıştır. İflas bayrağı onun için en onulmaz şekilde dalgalandığı süreçte yeni yeni defter kitaplarını önüne kor, hiçbir bir faydası olmayan muhasebesini daha yeni en ince detayları ile yapmaya başladığında aslında çok önceleri işlerin yavaş yavaş kötüye gittiğini ve eğer o zaman tedbir alsaymış bu olanların belki onda biri bile onun başına gelmeden çıkış yolu bulabilecek ve işlerini daha kârlı mecralara yönlendirebilecekmiş ama gaflet onu çıkılması mümkün olmayan uçurumlardan aşağı atmış.
İşte Rabbimiz yukarıdaki ayet-i kerimelerde bu müflis tacirlerden olmamamız için uyarıyor. Önceden tedbir almamız konusunda bize ihtarda bulunuyor. Hesap kitabımızı iyi yapmamızı, her yarının tedbirinin bugünden alınması gerektiğini “İman” sıfatımızı ortaya koyarak uyarıyor. Hesaba çekilmeden önce hesap-kitabını yapanın hesabı kolay olur, bu hakikate karşı bizi uyarıyor.
İmam Gazali rahimehullah muhasebe konusunda;
“Bil ki, muhâsebeden maksat, insanın yaptığı işlerden dolayı kendisini ve nefsini hesaba çekmesi ve bu işlerin doğru, yanlış, sevap ve günah olanlarını ayırıp bunlarla ilgili gerekli değerlendirmeyi yapmasıdır. Muhâsebenin pek çok olan faydalarından birisi, kâr ve zararların belirlenmesi ve bundan sonra yapılacak işlerin daha sağlıklı bir şekilde tesbit edilmesidir. Çünkü tecrübeler acı da olsalar, değerlendirilmeleri hâlinde tatlı sonuçlar verirler.
Buna göre, yapılmış olan işler doğru ve kârlı işler ise, yapılmasına devam edilir ve Allah Teâlâ’ya şükredilir. Çünkü muvaffakiyet O’ndandır. Yanlış ve zararlı iseler, onlara son verilir, tevbe ve istiğfar edilir ve onlar için kefaret aranır.”
Muhasebe konusunun üst başlığı olan murakabe bölümünde ise İmam Gazali rahimehullah şu aydınlatıcı tespitlerde bulunur;
“Bil ki, Allah Teâlâ’ya muhatap ve O’nun önünde sorumlu olan akıldır. Vücut ve diğer nimet ve imkânlar da akla emanet edilmişlerdir. Akıl, bunlarla ahiret ticareti yapacak ve cenneti kazanacaktır. Ancak, akıl, bu ticaret işinde nefsi kendine ortak etmiş ve ona görev ve yetkiler vermiştir. Nefis ise, direkt olarak ne ALLAH Teâlâ’ya muhataptır, ne de O’nun önünde sorumludur. Bu sebeple, onda sorumsuzluk ve aldırmazlık huyu vardır. Bu huy, onu hainlik yapmaya ve eline verilen imkânları kötü kullanmaya sevk eder. Bu duruma göre, onu ticaretine ortak eden ve kendisine yetki veren aklın onu başıboş bırakmaması, bizzat yönlendirmesi, uyması gereken usul ve prensipleri belirlemesi ve bunlara uyup uymadığını yakından ve sıkça takip etmesi lâzımdır. Akıl, bunu yaparsa kârlı bir ticaret gerçekleştirir, bunu ihmal ederse, ortağı veya kölesi tarafından batırılan bir mal sahibi gibi, zarara uğratılıp batırır.”
Muhasebe, kıyamet günü insanın küçük büyük denmeden her ameli için sorulacak şu üç sorunun dünyada iken sorulması için yapılması gerektiği hususunda ulema uyarılarda bulunmuştur.
Bu soruların birincisi; “Niçin yaptın?” sorusudur. Yani sen bu ameli Allah emretti diye mi yaptın yoksa başka saikler mi seni bu ameli yapmaya sevk etti. Eğer cevap Amel, Allah Teâlâ’nın emri dolayısıyla ise makbul, değilse merduttur.
İkinci soru, “Nasıl yaptın?” şeklindedir. Yani, bu ameli Allah Teâlâ’nın koyduğu usul ve ölçü ile mi yaptın, yoksa başka usul ve ölçülerle mi yaptın. Amel, birinci şekilde yapılmışsa makbul, değilse merduttur.
Üçüncü soru, “Kimin için yaptın?” şeklindedir. Yani, bu ameli yaparken halisen Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak niyetinde miydin, yoksa şu görsün, bu beğensin, diye mi yaptın. Niyet hâlisen Allah rızası ise amel makbul, değilse merduttur.
İşte bu hikmetlere binaen ölmeden önce ölen, hesaba çekilmeden önce muhasebesini yapıp kendini hesaba çekenin hesabı kolay, aksi davranın hesabının ise çetin olduğu ifade edilmiş. Bu konuda en güzel örnek Hz. Ömer Efendimiz ile özdeşleşmiş bir söz vardır; “Ey Ömer! Bugün Allah için ne yaptın.” Yine Hz. Ömer Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilir.
“Hesaba çekilmeden evvel siz kendinizi hesaba çekin ve amelleriniz tartılmadan önce siz onları tartın.”
Kendisi de akşam olunca, kamçısıyla bacaklarını döver ve şöyle derdi:
“Ey Ömer! Bugün ne yaptın, hesap ver!”
Bazen de alaylı bir şekilde kendi kendine, “Peh, peh! Halife olmuşsun.” der, ondan sonra ciddileşerek:
“Allah’a yemin ederim, ya O’nun dediklerini yaparsın, ya da O’nun azabını çekersin!” derdi.
Muhasebe insanı gafletinden uyandırır. Denilir ki; İbni Sameh de kendi nefsini sıkıca hesaba çekenlerdendi. En son bir gün ömrünü hesapladı. Atmış yaşındaydı. Bundan çocukluk yıllarını çıkardı ve geri kalanı günlere böldü. Şu kadar gün etmişti. Bunu görünce şöyle dedi:
“Ben her gün bir günah işlemiş olsam, üstümde milyonlarca günah birikmiş demektir ve bunca günahların hesabını kâinatın sultanına vermek zorundayım. Vay hâlime!” deyip yere düşmüş, kontrol edildiği zaman da can verdiği görülmüş. İnsan bu gaflet perdesini ancak muhasebe adediyle üzerinden atabilir.
Muhasebe ile ilgili bu ön bilgiden sonra ayet-i kerimelerin işaret ettiği birkaç hususu açıklamaya geçebiliriz.
Elmalı Hamdi Yazır; لِغَدٍ (yarın için) yarından kastın iki manada kullanılmış olma ihtimalinin olduğunu ifade ediyor.
İslam literatüründe hayat iki kısımdır. Birincisi bugün lafzı ile işaret edilen dünya hayatı, diğeri yarın lafzı ile işaret edilen ahiret hayatı. Nitekim böyle bir kullanım Müslüman toplumların halkları arasında da yaygındır. “Bugün dünya yarın ahiret” tabiri halk arasında sıkça kullanılmaktadır. Dolayısıyla buradaki yarın lafzı ile ahiret işaret kastedilmektedir.
Bildiğimiz yarın kast edilip ölümün yani ahiret alemine göçün ne kadar da yakın olduğu kast edilmiş olabilir. Zira “yarın dünden yakındır” sözü halk arasında yaygın bir kullanımdır.
Dolayısıyla imanımız gereği her an ölüm ile yüz yüze gelme hakikatine binaen hesap kitabımızı en yakın zamanda yapma gereğine işaret edilmiş oluyor.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ (Ey iman edenler! Allah’tan sakının. Allah’a karşı takva sahibi olun) ibaresinin “Her nefis yarın için ne hazırladığına baksın!” emrinden önce kullanılması zımnen muhasebe işinin imanın derecesinin tezahürü olan takva ile irtibatlı olduğu hususuna işaret edildiği muhakkaktır. Zira iman ehli takva derecesine göre nefsini hesaba çeker. Kimi ömürlerinin sonunda bütün yaptıklarını gözlerinin önünden geçirmeye çalışırlar ki bu durumda ömrünün ancak kalın hatlarını anımsayabilir ve ona tevbe istiğfarda bulunup hatalarının telafisi yönünde çalışırlar. Kimisi tıpkı mali hesap gibi ramazandan ramazana ancak nefsini hesaba çeker. Kimi de Hz. Ömer Efendimizin yaptığı gibi her akşam yatmadan önce hatta gece yarısı kalkarak nefsini gün boyu yaptıklarından dolayı hesaba çeker. Hatta yaptığı her amelin bitimi ile beraber nefsini yaptığı amel dolayısıyla hesaba çeker.
وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ (ve Allah’tan korkun, takva sahibi olun) ibaresinin yine “Her nefis yarın için ne hazırladığına baksın!” ibaresinin hemen arkasından da gelmesi de; muhasebenin neticelerinin ortaya çıkmasından sonra gereğini yerine getirmenin de takva ile irtibatlı olduğuna işarettir. Nitekim İmam Gazali rahimehullah muhasebe bölümünden sonra muakebe bölümünü işlemektedir ki, bununla muhasebe neticesinde ortaya çıkan güzel amellere devam edilmesi kararı verilsin, kötü amellerden de vazgeçilsin, tevbe edilsin ve gerekirse kötü amel hangi uzuvla yapılmış o uzuv cezalandırılsın. Ta ki nefis bir daha böyle bir kötülüğe yeltenmesin. Bunun ancak takva tarafından yaptırabileceği bir hakikattir.
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ (Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır.)
Allah’ı unutan bir gaflete dalmak ile nefsinin kendisine unutturulması biri diğerini besleyen ve gittikçe kör kuyuların dibini boylamaya neden bir döngüdür. Allah’ı hatırından çıkarmayıp her an O’nun zikri ile meşgul olanın gafil olması, şuurdan noksan kalması dolayısıyla kendi varlığının idrakini kaybetmesi düşünülemez. Tıpkı Allah’ı unutup varlığının farkında olanın olamayacağının düşünülemeyeceği gibi…
Mehmet Zeki Ergin