Haftada bir gün her Cuma namazında minberden bize bu öğüt verilir.
Bildiğim kadarıyla Ömer İbni Abdülaziz’den beri Cuma hutbesinin sonu Nahl Suresinin bu ayetiyle biter, epeyden beri Türkçe anlamı da verildiği için insanımız ezberlemiştir artık.
“Şüphesiz ki Allah adaletli olmanızı, iyilik ve ihsan sahibi olmanızı, yakın akrabayı görüp gözetmenizi emreder...”
Şu bir gerçektir ki adalet insanlığın gündeminden hiç mi hiç düşmeyeceği gibi bugün ülkemizde olduğu gibi çoğu zaman gündemin en üst sıralarında yer alacaktır.
Biz yine camiye, cumaya, cemaate ve minbere dönelim. Bu ayet okunurken camide şöyle bir etrafa bakarım, bazen de cumayı kendim kıldırdığımda minberden bu ayeti okurken gözüm cemaat içinden birilerini arar. Bu ayetin birinci derecedeki muhataplarından kim var burada?
Elbette şehir merkezlerinin büyük camileriyle mahalle ve köy camilerinin cemaati aynı olmayabilir. Fakat büyük bir bölümü aynı sayılır.
“Muhterem cemaat, adaletli olun” dediğimiz insanların büyük bir kesimi hiç bir yaptırım gücü ve yetkisi olmayan ihtiyarlardır, emeklilerdir. Bunların adaleti uyulama şansı sadece bırakacakları miras ve torunlarına verecekleri harçlık konusunda olabilir.
Bu ayet okunurken gönül ister ki muhtarından başlamak üzere kaymakamına, valisine, belediye başkanına ve devlet başkanına kadar bütün yöneticiler orada olsun, ihale komisyonları, müteahhitler, patronlar, işverenler, kontrol mühendisleri orada olsun, hakimler savcılar orada olsun, Yargıtay, Sayıştay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi Başkanı, sizin anlayacağınız adalet namına gözüne bakılan her kim varsa orada olsalar...
Özlenen bu fotoğrafı göremediğimize göre Müslümanlar olarak biz bundan vaz mı geçeceğiz? Söz konusu beyefendileri camilerde cumalarda aramızda göremiyorsak ne edip edeceğiz ve Rabbimizin bu emrini onların kulaklarında çınlatma yolunu bulacağız.
İslam davetçilerine bu anlamda ciddi görevler düşmektedir.
Bu arada söz konusu görevi ifa edecek İslam davetçilerine ufak bir hatırlatmada bulunalım, dikkat edin, elinizi uzattığınız yere dilinizi uzatamazsınız, dilinizi uzattığınız yere de elinizi uzatamazsınız.