Allah Teâla’nın Hz. Musa ve Hz. İsa’ya gönderdiği kitaplar insanlık için hidayet ve rahmet kaynağıdır. Bu kitaplara inanmak imanın şartlarından sayılmıştır. Buna karşın hak olduğunu bildikleri halde Hz. Muhammed (sav)’e en büyük düşmanlığın Yahudiler tarafından yapıldığı görülür. Tarih boyunca ardı arkası kesilmeyen bu tavır bugün daha büyük boyutlara ulaşmış, siyasi, kültürel ve iletişim araçları vasıtasıyla İslam’a karşı geniş cepheli bir savaşa dönüşmüştür.
Tarihlerinin en parlak günlerini yaşayan Yahudiler az nüfuslarına rağmen ellerindeki güçle kargaşalar çıkarıp insanlığın başına büyük belalar açıyorlar. Özellikle soğuk savaşın sona ermesinden sonra, görüş ve düşüncelerini insanlığa dayatmak için çabalıyorlar. İslam’ın terör dini, Müslümanların da terörist olduğu düşüncesini yaymaya çalışıyorlar. Oysa İncil ve kitapları Tevrat, tahrifata rağmen, cinayet ve cürümlerden dolayı bu kavmin aşağılık yüzünü ortaya koymaktadır. Hz. İsa (as) Yahudiler hakkında şunları dile getirmektedir:
“Ey din uleması ve riyakar Ferisiler! Yazıklar olsun size… Onların yerinde olsaydık peygamberleri öldürmezdik diyorsunuz. Bu sözlerinizle enbiyanın katillerinin çocukları olduğunuzu ilan ediyorsunuz. Adım adım onları takip ediyorsunuz. Oysa kötü işlerde onları sollamışsınız” (İncil, Matta, 23, 29)
Tevrat’ın farklı yerlerinde bu kavmin çirkin yüzü deşifre edilir. Hz. Musa, Hz. Harun ve hatta Hz. Davud bunların serkeşliğinden dolayı rahatsızlıklarını dile getirirler:
“Allah Musa’ya şöyle buyurdu: Acele et ve dağdan aşağı in. Çünkü Mısır’dan çıkarttığın kavmin fesat peşine düştü” (Tevrat, Huruc, 32, 7)
Diğer bir yerde ise Hz. Musa’nın bulunmadığı müddet zarfında bazı Yahudilerin buzağıya tapma sebebini sorması üzerine Hz. Harun şunları dile getirir: “Bana öfkelenme! Bu kavmin ne kadar fasit olduğunu sen çok iyi biliyorsun” dedi. (Tevrat, Huruc, 32, 22)
Başka bir yerde Yahudilerin başıboşluğunun ve itaatsizliğinin verdiği rahatsızlık şu ifadelerle dile getirilir: “Bugün sizin aranızda olduğum halde Allah’a karşı serkeşlik yapan sizler benim ölümümden sonra neler yapmazsınız ki?” (Tevrat, Tesniye, 31, 27)
Bozguncu ruh ve mantığa sahip olan bu kavim bugün de bozgunculuğa devam etmektedir. İlahi vaad adı altında büyük katliamlar gerçekleştirmekte, ardı arkası kesilmeyen zulümler yapmaktadır. İnsanların yuvalarını harap etmekte, ekinlerini bozmakta, topraklarını ve mallarını gasp etmektedir.
Tevrat’ta salih oldukları belirtilen bazıları, kendilerinden öncekiler hakkında şunları dile getirirler: “Allahım! Bizim ecdadımız mütekebbir ve inatçıydı. Senin emirlerine itaat etmek istemediler” (Tevrat, Nehmiya, 9, 16)
Diğer bir bölümde ise şu itiraflarda bulunurlar: “İnatçı kavim Allah’a karşı serkeşlikte bulundu. Allah’ım, senin emirlerine aldırmadılar. Onları sana çağırmak için çabalayan peygamberleri öldürdüler. Bu işlerle sana ihanet ettiler” (Tevrat, Nehmiya, 9, 26)
Hz. Musa’nın ve diğer peygamberlerin şeriatında cinayet işlenmemesi, yalan söylenmemesi, adam öldürülmemesi, başkalarının topraklarının gasp edilmemesi gibi hükümler bulunmaktadır: “Kimsenin malını gasp etmeyin ve kimseye zulmetmeyin” (Tevrat, Laviyan, 19,13)
ABD ve diğer müstekbirlerin yardımıyla Filistin’i işgal eden Siyonistler, 60 yıldan fazladır Filistin halkına zulmetmekte, kadın, erkek, yaşlı ve çocuk demeden katliamlara tabi tutmaktadır. Oysa helak olacaklar ve azaba çarpılacaklar olarak Tevrat’ta anılanlar kendileri değil mi?
Tevrat’ın farklı yerlerinde bu serkeş kavmi şiddetli azabın beklediği bildirilir. Çünkü bütün çağrılara rağmen kendilerini ıslah etmediler. Tevrat’ta başlarına gelecekler şu şekilde dile getirilir:
“Ben sizin karşınızda duracağım ve sizler de düşmanlarınız karşısında firar edeceksiniz” “Kendisiyle iftihar ettiğiniz kudretinizi dağıtacağım” “Sizden intikam alacağım ve sizin aleyhinizde savaş çıkaracağım” “Allah var olan her türlü hastalığı, hatta bu kitapta ismi geçmeyen hastalıkları yok edene kadar size müptela edecek” (Tevrat, Tesniye, 28,61)
Allah Teâla’ya isyan eden ve yeryüzünde bozgunculuğu meslek edinen bu kavmin başına gelecek musibetler sadece Tevrat’ta anlatılmamakta, İncil’de de bunların göreceği azaptan bahsedilmektedir:
“Ey engerekli yılanlar! Tövbe etmeden azaptan kurtulacağınızı mı zannediyorsunuz? Davranışlarınız tövbe yapıp yapmadığınızı gösteriyor. İbrahim’in ceddiniz olduğu ve bundan dolayı da Allah’ın gazabından kurtulacağınız fikrini kafanızdan atın. Zira Allah, bu kırlardaki taşları bile İbrahim’in çocukları haline getirebilir” (İncil, Luka, 3, 7-9)
Kur’an’da bu asi kavmin çirkin yüzü birçok ayette açıkça ortaya konmuş ve kötü sonları beyan edilmiştir. Allah Teala bunlarla ilgili şunları buyurmaktadır:
“Sonra eski iktidarınızı size geri vererek düşmanlarınıza karşı üstün konuma gelmenizi sağladık. Sizi mal ve evlâd artışı ile destekledik ve sizi güçlü orduya sahip kıldık. Eğer, iyilik ederseniz, kendiniz için iyilik edersiniz, eğer kötülük ederseniz, o da kendiniz içindir. Çıkaracağınız ikinci kargaşaya ilişkin cezanın vadesi gelince üzerinize salacağımız başka saldırganlar acınızın yüzlerinize yansımasına yol açarlar. İlk seferinde gelenlerin yaptıkları gibi Mescid-ı Aksa’ya girerler ve yükselttiğiniz her şeyi yerle bir ederler.” (İsra 6-7)