Hayırlısıyla Ramazan orucunun sonuna geldik. Mü'minler Bir yandan Ramazan bayramına kavuşmanın sevincini yaşarken bir yandan rahmet ikliminden ayrılmanın hüznünü yaşarlar. Öte yandan da sıhhat, afiyet ve en güzel temennilerle bir yıl sonraki Ramazan ayına kavuşmanın umudunu taşırlar…
Bir aylık nefis terbiyesi sonrası neden bayramı yaşıyoruz? Bayram inananlar için ne ifade eder?
Malumunuz ülkelerin yerküresindeki konumlarına göre sahur ve iftar vakitleri farklılık arz eder. Bu farklılıklar da mevsimlere bağlı olarak günün oruçla geçirilen süresini belirler.2017 yılı itibariyle bu yıl İskandinavya ülkeleri günün 22 saatini oruçla geçirdi. En kısa oruç ise ortalama 9 saat ile Arjantin'in Ushuaia kentinde tutulduğu söylenir.
Hatta ülkelerdeki şehirlerin enlem ve boylam konumlarına göre de farklılık olmaktadır. Türkiye'de 17 saat 37 dakika ile en uzun oruç, Sinop'ta tutuldu. En kısa oruç ise 16 saat 38 dakika ile Hatay'da tutuldu. Tabi ki bu süreler dünya yüzeyi üzerinde mevsimsel olarak değişkenlik gösterebilmektedir. Örneğin bu yıl 22 saat oruç tutan İskandinavya ülkeleri gün gelir sadece 2 saat tutabileceklerdir. Zamanı evirip çeviren şüphesiz Allah(c.c)'dır.
Rabbimiz İskandinavya Müslümanların başta olmak üzere gök kubbenin altında yaşayan tüm inananların oruçlarını dergâhı izzetinden kabul buyursun.
Ramazan Bayramı, Ramazan boyunca tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder aslında. Başka bir deyişle sair zamanlarda dünya Müslümanlarının yerküredeki konumlarındaki farklılıklarından ötürü beraber açamadıkları oruçlarını; bayramla hep beraber iftar etmenin en büyük resmi değil midir?...
Vahiy kitabımız Kur'an, Meryem oğlu İsa'nın dilinden; “Ey Allah'ım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” (Maide,114) dediğini haber vermektedir. Dolayısıyla bayram önceki nebi ve resullerden bize kalma bir mirastır bu yönüyle..
İlahi bir nimet olarak bizlere bahşedilen Ramazan Bayram'ı tabi ki sevinçle karşılamak; rabbimizin bizlere sunduğu nimetlerine kavuşmanın heyecanını yaşamak gerekir. Sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirmek mi yoksa çılgınca ve meşru olmayan zevklere mi dönüştürmeli?
Üstat Bediüzzaman "Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istila edip gayr-i meşru daireye sapmamak için, rivayetlerde zikrullaha (Allah'ı zikretmeye) ve şükre azim tergibat (büyük teşvikler) vardır. Ta ki, bayramlarda o sevinç ve sürür nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gafleti kaçırır. “der. Bayramlara ilişkin tutumumuz bu olmalı değil mi?...
Şükürler olsun bayram kültürümüz her ne kadar metropollerde istenildiği gibi değilse de özellikle taşralarda konu komşu, akraba hısım derken bayramlaşmakla kaynaşırız. Öyle ki bu kaynaşma,; ziyaretleşmek ve hediyeleşmekle yalnız hayatta olanlarla sınırlı kalmaz, Dünya dan göçüp kabirlerinde meftun olanların ruhlarına Fatihalar, Yasinler hediye etme derecesine kadar uzanıp gider…
Medreseyi Yusufiye'deki inananların başta olmak üzere kendi vatanlarından hicret eden müminlerin, işgal altında yaşayan Müslümanların ve tüm İslam âleminin bayramlarını tebrik eder; bu mübarek günlerin İslam âleminin vahdetine ve kurtuluşuna vesile olsun…