Müminlerin birçok güzel hasleti bulunmasına rağmen ayet ve hadisler ışığında bazı özelliklerini zikretmekle iktifa edeceğiz. İnşaallah bu özellikleri peyderpey işlemeye çalışacağız. Allah (cc), cümlemizi bu güzel özellikleri taşıyan kullarından eylesin.
1−Namazlarını dosdoğru kılarlar:
Salât (Namaz), lügatte; “Hayır duada bulunma” anlamına gelir. Fıkıh ıstılahında ise, iftitah tekbiriyle başlayıp selamla sona eren ve kendine mahsus şartları bulunan söz ve fillere denir.
İslam dininde ibadetin özel bir yeri vardır. Kur’an-ı Kerim’de insanların ve cinlerin yaratılış gayesinin, Rablerine ibadet etmek olduğu buyrulmaktadır.[1] İbadet, abd ile Allah arasında bir kulluk bağıdır. Bu manevi durum, namaz ibadetiyle zirveye ulaşır. Allah Resulü (as), namazı ‘göz nuru’ olarak vasfetmiştir.
Namaz, ibadetlerin en üstünü ve Resulullah (sav)’ın en mühim tavsiyesidir. Hz. Lokman (as), oğluna; “Ey oğulcuğum! Namazı dosdoğru kıl”[2] nasihatini yapmıştır. Hz. İsa (as), daha beşikte iken; “ (Rabbim) hayatta olduğum sürece bana namazı ve zekâtı emretti”[3] demiştir. Allah−u Teala, Hz. İsmail hakkında şöyle buyurmuştur: “Halkına namazı ve zekâtı emrederdi. Rabbinin katında kendisinden razı olunmuş bir kimseydi.”[4]
Namaz, Allah’a kulluk ilanıdır. İslam ve küfür arasında sınırdır. Allah’ın huzurunda el bağlayıp şeytanı me’yus etmektir. Namaz, insanın kalbiyle ve ruhuyla Allah’a yöneldiği bir makamdır. Namaz, şartlar ne olursa olsun; savaş gibi ağır şartlar altında bile farziyeti düşmeyen tek ibadettir. Namaz, müminlerin sığınağıdır.
Namazdaki her fiil ve zikir bir mana içerir. Kulluğun sırrına vakıf olarak namaz kılan kimse, namaz boyunca ne yaptığını, kimin huzurunda durduğunu, ne istediğini iyi bilmelidir. Zira namazda okunan ayet ve zikirlerin manalarını tefekkür etmesi huşu ile namaz kılmasına zemin hazırlar. Bu bağlamda, müminler Allah’ın emirlerine teslimiyetlerini sunarlar. Onun huzurunda tazim ile eğilir, secdeye kapanıp kalbindeki sırrı seslendirir. Kendisini yaratan eşsiz Subhan’ı yücelikle kutsar.
Kur’an-ı Kerim’de, namazla ilgili ayetlerin hepsinde ‘ikame etmek (dosdoğru kılmak)’ kaydına rastlamak mümkündür. “Namazlarından gafil olanlar” tabiri de münafıklar için kullanılmaktadır. Kul namaz kıldığında, kalbiyle Allah’a yöneldiği zaman ancak namazı mühim bir değer taşır. Kalp huşûya daldığı zaman, vesveseler ve akla gelen sair düşünceler kaybolur. İç âlemi bu tür şeyler ile oyalanmaz. Kişi namaz kıldığı halde namazın şuurundan uzak bir haletteyse kıldığı namaz kâmil olmaz.
Hasan el−Basri (ra)’den rivayet edildiğine göre; Peygamberimiz (sav) bir gün, “Size insanlar arasında en çirkin hırsız kimdir, haber vereyim mi?” diye buyurdu. Orada bulunanlar; “Kimdir Ya Resulullah?” diye sordular. Peygamberimiz (sav); “Namazdan çalandır” diye cevap verdi. Oradakiler; “Namazdan çalması nasıl olur?” diye sordular. Allah Resulü (sav); “Namazın rükûunu ve secdesini eksik yaparak…” cevabını verdi.
Marifet ehline göre namaz, dört esastan ibarettir:
1−Bilerek namaza girmek.
2−Edep ve hayâ içinde ayakta durmak.
3−Bütün rükünlerini hürmet içinde eda etmek.
4−Endişe içinde namazdan ayrılmak.
Bu dört esasın hülasası, tadil−i erkân ve huşûdur. Nitekim Allah−u Teala, huşû ve tevazu içinde namaz kılan müminleri: “Onlar ki namazlarında huşû içindedirler”[5] ayet−i kerimesi ile methetmektedir. Evet, namaz kılanlar çoktur, lakin huşû içinde kılanlar azdır.
Namaz, insana Allah’ı hatırlatan bir fariza ve Allah’ın insanlarla olan ahdidir. Ubade b. Samit’ten rivayetle Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: “Beş vakit namaz, kullara farz kılınmıştır. Önem ve usulünü hafife almadan, hiçbir yönünü ihmal etmeksizin bu beş vakit namaz farzını yerine getireni cennete koymak, Allah’ın taahhüdüdür. Beş vakit namaz farzını yerine getirmeyenlere karşı ise Allah’ın hiçbir taahhüdü yoktur. Dilerse o kimseyi azaba çarptırır, dilerse cennete koyar.”[6]
Namaz, nefsin kötülük ve fenalıklardan arındırılmasında önemli bir faktördür. Kişi, namaz sayesinde yaptığı masiyetlerden tövbe etmek için bir fırsat ve uygun bir zaman bulur. Sosyal hayatta her an günah ile karşı karşıya gelme ihtimali vardır. Tekrar tekrar gelen namaz vakitleri, günahlardan temizlenmeye vesiledir. Cabir b. Abdullah’tan rivayetle Allah Resulü (sav) bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Beş vakit namazın misali, sizden birinizin kapısı önünde bol bol akan ve içinde günde beş defa yıkandığı bir nehir gibidir.”[7]
Müminler, bu hikmetlerin ve sırların bilinciyle namazlarını eda ederler. Zira müminin miracı namazdır. Namazı esnasında âlemlerin Rabbine seslenir. Bütün azaları, namazda Allah’a itaatle boyun eğer. Namazlarında dünyevi meşguliyetlerden yüz çevirir. “Allah−u Ekber” tekbirini alıp ellerini kaldırdığı zaman dünyayı arkasına atar. Bütünüyle Allah’a yönelip ihlâslı bir şekilde O’na teveccüh eder. Bu teveccüh sayesinde de manevi miracı gerçekleştirir.
Müminler, namazlarını huşu içinde kılarlar. Huşunun yeri ise kalptir. O’nun heybeti müminlerin kalplerini kaplar. Namazlarında Rablerine karşı mütezellil olurlar. Namazın şartlarını rükunuyla beraber en güzel bir şekilde yerine getirirler. Bu konuda tembellik göstermezler. Allah Resulü (sav)’nün: “İbadetlerin en üstünü namazdır” sözünü şiar edinip rükû, secde, tilavet ve huşûyu tam manasıyla ifa ederler.
Müminlerin, Rableri için kıldıkları, namaz ve yaptıkları secde, kulluğun bir simgesidir. Ki Allah’ın “Alınlarındaki nişan, secde izindendir”[8] ayetindeki vasfa mazhar olmuşlardır.
İnzar Dergisi
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Zariyat: 56
[2] Lokman: 17
[3] Meryem: 21
[4] Meryem: 55
[5] Müminun: 2
[6] Ebu Davud
[7] Müslim
[8] Fetih: 29