Bunu söylerken hiç kimseyi itham etmediğimizi, hiç kimseyi hedef göstermediğimizi, töhmet altında bırakma niyetinde olmadığımızı baştan belirtelim.
Müslümanlar arasında yanlış bir anlayış var, isterseniz siz buna eksik bir anlayış da diyebilirsiniz.
Müslümanlar münafıkları genellikle aşağı kesimlerin arasında uyuz, korkak ve bundan dolayı da yalancı, iki yüzlü, sözünde durmayan, güven vermeyen kişiler olarak tanımlarlar.
Kur’an’a ve İslam tarihine baktığımızda durumun hiç de öyle olmadığını görürüz. Evet, yalancılık, iki yüzlülük, güven vermemek münafıkların sıfatlarıdır ama onları toplumun alt kesimlerinden ziyade yukarılarda, etkin yerlerde görüyoruz.
Öncelikle şurası unutulmamalıdır ki Kur’an’a göre münafıkların en önemli özellikleri; Kâfirleri veli edinmeleri, en kritik anlarda kâfirlerden yana olmalarıdır.
“Münafıklara haber ver ki, onlar için çok acıklı bir azap vardır. Onlar müminleri bırakıp kâfirleri (dost) veli edinirler. İzzeti, onuru onların yanında mı arıyorlar? İyi bilsinler ki izzet Allah’ın yanındadır.”(Nisa 138, 139)
Evet, en kritik anlarda, dengeleri kâfirlerin lehine değiştirebilme adına onlardan yana olurlar.
Savaşın en kritik anında ya Müslümanları yalnız bırakarak veya doğrudan kâfirlerin safına geçerek kimliklerini ibraz ederler.
Uhud savaşının başında İslam ordusunu terk etmişler, Hendek ve Kureyza savaşında düşmanla iş birliği yapmışlar, Beni Mustalik savaşında Peygamber Aleyhisselam’ın eşine iftira atarak O’nun peygamberliğini ve liderliğini hedef almışlar, Tebük dönüşü Rasûlullah’a (s.a.v) suikast düzenlemişler, aynı anda Dırar Mescidini yaparak Müslümanları bölmeyi, ardından Bizans’tan geleceğini umdukları güçle iş birliği yaparak İslam’ı tamamen ortadan kaldırmayı hesap etmişlerdir.
Evet, münafıklar zannettiğimiz gibi uyuz, korkak, sinmiş kişiler değil, aksine kibirli, kelli felli, ağızları laf yapan, kendilerini dinletmesini bilen, giydirilmiş kalaslar, keresteler gibidirler.
Bir başka deyişle, münafıklar doğrudan Peygamber Aleyhisselam’ı hedef alan, onun risaletini, liderliğini, dinini ve devletini hedef alan bir kesimdir.
Böyle olunca bize düşen münafıkları hep yukarılarda, etkin konumdakilerin arasında, siyasette aramaktır.
Aşağılarda münafık olmaz mı, olur elbette. Fakat onların açacağı zarar da kendileri kadar olur ancak. Şu var ki, yukarıdakilerle koordineli, onların emrinde iseler, onların vereceği zarar da küçümsenemez.