Allah’ın dinini tebliğ edenlerle özdeşleşmiş bazı şiar, davranış ve materyaller var. Örneğin; asa bu davetçilerle özdeşleşen materyallerden biridir.
Musa (as)’ın elinde sadece yaprakları silkeleyen, kendisine dayanılan bir odun parçası değildi asa. Belki hakikati Firavun’un yüzüne çarpacak bir mucize idi.
Günümüz davetçilerinin en önemli davranış şekillerinden biri, işaret parmaklarının hep havada olmasıdır.
Öyle ya… Bizler namazlarımızda kelime-i tevhidi söylerken, şehadet parmaklarımızla durumu tasdik ederiz.
Allah’ın birliğini ve tekliğini, yine bir olan şehadet parmağımızla göstermiş olduğumuz gibi bu duruma işaret eder veya konuya parmak basarız.
Günümüz davetçilerinin rehberi, önderi, biricik örneği Hz. Peygamber (sav), Veda Hutbesini bir soru ve karşılığında aldığı bir cevapla neticelendirmiş ve şehadet parmağı ile de durumu tasdik etmişti:
“Ey İnsanlar! Yarın beni size soracaklar. Ne dersiniz? Peygamberlik görevimi yerine getirdim mi? Vazifemi yaptım mı? (Orada bulunanlar; “Evet yemin ederiz ki, tebliğ ettin, bize tavsiyelerde ve öğütlerde bulundun, böylece şehadet ederiz” dediler).
Bunun üzerine Allah Resulü, şehadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve söyle buyurdu:
-Şahit ol ya Rab, şahit ol ya Rab, şahit ol ya Rab…
Muhammed Mursi;
Aslında bir mühendisti. Mühendislik lisans eğitimini Kahire Üniversitesinde aldı. Metalürji alanında yüksek lisans yaptı. Doktorasını Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde tamamladı. Northridge Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nde yardımcı doçent oldu. Ardından kendi ülkesinde, Zagazig Üniversitesi’nde öğretim görelisi olarak çalıştı.
İsterse üniversitenin birinde akademik hayatına devam eder, gül gibi bir hayat yaşardı. Ama o şehadet parmağını havaya kaldırmayı tercih etti.
Meydanlarda milyonlara hitap ederken parmağı hep havadaydı. O parmakla zikzaklar çizerek, ümmete mesajlar veriyordu; “Düsturumuz Kur’an, önderimiz Peygamber, yolumuz cihad, Allah yolunda şehadet en büyük arzumuz, Allah rızası gayemizdir” diye.
Beş yıldan fazla kaldığı zindanlarda en temel haklarından dahi mahrum bırakıldı. Tedavi olma hakkı engellendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği şüpheler bir kenarda olmak üzere, idamla yargılandığı davanın karar duruşmasında ruhunu esas sahibine teslim etti.
Hamaset edebiyatı yapmıyordu Mursi. Demir parmaklıklar arkasındaki hayatı ve bu şekildeki şehadeti, bunun en büyük ispatıydı. Ayrıca şehadet parmağını tekrar tekrar salladığı veda niteliğindeki konuşması da şehadetini onaylıyordu:
“Sizleri, çocuklarımızı; bizden sonra gelecek evlatlarımızı korumak istiyorum. Kızlarımız, geleceğimizin anneleri! Onlar çocuklarına anlatacaklar, ‘Adamdılar’ diyecekler. Hiçbir zaman haksızlığa boyun eğmeyin. Hiçbir zaman alçalıp boyun eğmeyin. Vatanımızdan, hukukumuzdan, haklarımızın ve dinimizden en ufak taviz vermeyin. Bu haklarımızın bedeli için benim kanım akacaksa, ben bu kurbanı vermeye hazırım. Allah her şeye kadirdir. Kimse sizi aldatmasın. Sakın aldanıp tuzaklara düşmeyin.”
Allah şehadet parmağını sallayan davetçilerden mahrum bırakmasın bu ümmeti.