Bir ay içinde ikinci kez Türkiye’ye gelen Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim, İranlı yetkililerle Tahran’da görüşmesiyle ilgili olarak, “İran Dışişleri Bakanlığı'ndan davet geldi. Kürtleri tanımak istiyorlardı. Rojava'da Kürtler olmadan bir çözüm olmayacağı açık. Kürt gerçeğini anlatmaya çalıştık. İran Suriye rejiminin yanında bir ülke... Kürtler de önemli bir güç. Kürtler ne istiyor, Suriye'yi parçalamak mı istiyor bunu anlamak istediler” dedi.
IMC TV’de Ayşegül Doğan’ın sorularını yanıtlayan Müslim, “Herkesin üzerinden atlayabileceği duvar olmadığımız anlaşıldı. Rusya'nın Avrupa'nın ve İran'ın görüşü değişti. Nusra ile savaşan tek güç Kürtler. Bunu gördüler. İran ‘El Nusra konusunda nasıl destek verebiliriz’ dedi. Bizden bir talepleri olmadı” ifadelerini kullandı.
Salih Müslim’in Ayşegül Doğan’a yaptığı açıklamaların bir kısmı şöyle:
‘Kürtler kimsenin askeri olmayacak’ dedik
“Türk yetkililerle bugüne kadar 4 görüşme yaptık. İlk iki görüşmede normalleşmenin bu kadar hızlı, aleni ve halkın gözü önünde olacağını düşünmemiştim. Bu karşılıklı güven olduğu anlamına gelir. Sonuçta Türkiye'nin beni benden dinlemesini isterim. Dünya Rojava'daki politikamızın klasik, alışılmış politika olmadığını, Kürtlerin daha ileri bir yere gittiğini gördü. Bu nedenlerden dolayı varlığımız fark edildi.
Ortadoğu yeniden yapılanıyor. Halkların baharını çalmak isteyen güçler var. Özgürlük ve demokrasi isteyen halklara çıkar grupları müdahale ediyor. Örneğin Mısır, Tunus ve Suriye... Oysa devrim halkın devrimi olmalı. Biz Suriye'de, Kürtler bu sefer başkalarının askeri olmayacak dedik. Eski rejimi, yeniyi ve arkasındaki güçleri biliyoruz. Biz kendi kendimizi yönetmeye karar verdik.
Direnişimiz 2011’de değil 2004’te başladı
Direnişimiz 2011'de değil 2004'te başladı. Birden mantar gibi çıktılar algısı var bu doğru değil. Hazırlıklarımız vardı, ideolojimiz, programımız vardı. Devrimin silahlı olmaması gerektiğini söyledik. Çünkü rejimde güçlü silahlar var. Bizi o tarafa çekmesine izin vermemeliydik.
‘Esad’ın yanında değiliz’ demekten bıktık
Suriye artık kördüğüme dönüştü. Halk ne yapacağını bilemiyor çünkü çok el var işin içinde.
Üçüncü yolu korumak zor oluyor. Rejimin yanında olduğumuz yönünde propaganda var. Ama bu bizim şehitlerimizin kanına hakarettir. Bıktık bunu anlatmaktan.
Suriye'de herkesin bir planı vardı. Çünkü jeopolitik ve stratejik bir konumu var. Askeri gücü büyük ve 150-160 bin kişilik istihbarat gücüne dayalı bir rejimden bahsediyoruz. Bunun hesabını yapamadılar. İlgili taraflar bu nedenle politikalarını değiştirdiler. Türkiye başlangıçta muhalefete ‘Kürtleri tanımayacaksın’ dedi. Oysa gerçekler var ve mecbur kaldılar. İyi de oldu; anlamak ve tanımak açısından.
Türkiye El Nusra tehlikesini gördü
El Nusra gündeme geldi görüşmelerimizde. El Nusra ortaya atılmış bir silahtır. Türkiye de El Nusra'nın hem kendileri hem de Ortadoğu için tehlikeli olduğunu, bunlara fırsat bırakmamak gerektiğini söylüyor. Somut olarak ne yapacakları konusunda bir şey söylemediler. Benim hissiyatım Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile El Nusra'yı birbirinden uzaklaştırmak istediklerine dair. El Nusra vahşetlerine rağmen ÖSO'nun parçası gibi kendini göstermek istiyor ama gerçek değil. Halk nezdinde ve uluslararası alanda sorunlular.
Bu konuyla ilgili Türkiye'ye bazı kanıtlar sunduk. Bizim dışımızda olabilir dediler. İnanmak istiyoruz. Diyalog yolu açıldığı için korkumuz yok, bundan sonra da görüşmeler devam edecek.
İran Suriyeli Kürtleri anlamak istedi
İran Dışişleri Bakanlığı'ndan davet geldi. Kürtleri tanımak istiyorlardı. Rojava'da Kürtler olmadan bir çözüm olmayacağı açık. Kürt gerçeğini anlatmaya çalıştık. İran Suriye rejiminin yanında bir ülke... Kürtler de önemli bir güç. Kürtler ne istiyor, Suriye'yi parçalamak mı istiyor bunu anlamak istediler. Herkesin üzerinden atlayabileceği duvar olmadığımız anlaşıldı. Rusya'nın Avrupa'nın ve İran'ın görüşü değişti. Nusra ile savaşan tek güç Kürtler. Bunu gördüler. İran El Nusra konusunda nasıl destek verebiliriz dedi. Bizden bir talepleri olmadı.
Türkiye'nin rahatsız olmaması gerekir. Biz oradayken Türkiye'den yetkililer de cumhurbaşkanlığı töreni için İran'daydılar... Biz özgürüz politikamızda. İlkeli davranıyoruz bu konularda. Çıkarlara göre hareket etmiyoruz. Halkların kardeşliğini gözetiyoruz bu temaslarda.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile görüşme talebimiz olmadı. Görüşürsek iyi olur. Başbakan Erdoğan'la görüşebilirsek bizim kitleyi, Kürtleri rahatlatır.
Çözüm süreci gündeme gelmedi
Bu konu gündeme gelmedi. Rejim Türkiye Kürtleri ile barıştıktan sonra başkalarına "Sen kendi Kürtlerini tanıma" diyemez. Çözüm sürecinin sağlıklı yürümesi bizim işlerimizi de kolaylaştırır.
Kürt Ulusal Kongresi
Bunu bütün Kürtler istiyor. Bir zamana sıkıştırıldı. Kısa süreli de olsa erteleme olabilir. Çünkü daha davetiyeler ulaşmadı. Bu kongre Kürtlerin içte ve dışta yeşil ve kırmızı çizgilerini belirleyecek.
Sınır kapısı sorunu
Güney yönetimi hala kapıyı kapalı tutuyor. Güney bunu politik malzeme yapmamalıydı. Kendilerine zarar veriyorlar. Zaten ambargo yaşıyoruz.
PYD-KDP ilişkisi
Biz halkın iktidarını savunuyoruz. İktidar partisi değiliz. Bu nedenle bazı Kürt partileri ile sorunlar yaşıyoruz. Biz tek güç olmak istemiyoruz. Bu nedenle model konusunda Güney Kürdistan'dan farklıyız. Biz onlara halk olarak içinde olun diyoruz.
Rojava'daki katliamı inceleme heyeti
Mesut Barzani'nin bir heyet oluşturması iyi oldu. Olumlu buluyorum. Keşke uluslararası kuruluşlar da araştırma ve belgeleme için Rojava'ya gelseydi.