Yaklaşık yüzyıldır ahlakımıza, dinimize, amellerimize dair ne varsa söküp alınmaya çalışıldığı halde; bunun için yasalar çıkartıldığı halde eksiği ile gediği ile Müslüman kalabilmek.
Medyasıyla, Eğitim Sistemiyle inandığımız tüm değerleri ayakaltı eden Kemalist Rejimin tüm dayatmalarına, sindirme ve baskılarına rağmen imanında sebat etmeye çalışmak. Kaygıyla ve korkuyla; “Yarabbi! Sen ayaklarımızı dinin üzerinde sabit kıl. Müslüman olarak canlarımızı al” diye dua etmek.
Ahlaksızlığın insan hakkı sayılıp yasalarla güvence altına alınıp; ahlaklı ve vicdanlı kalmaya çalışan, toplumun ıslahına öncülük yapan insanlara zulmedildiğine şahit olmak. Boynu bayramlarda bile bükük, dünyaya gözünü açtığından beridir bir bayramını dahi babası ile geçirememiş genç kızları görmek. Yol gözleyen mahkumlara, cezaevinin koridorlarında bekleyen bağrı yanık, beli bükük ve yaşlı anaların yürek sızılarını dinlemek. Babasının cezaevi görüşüne gitmemek için annesiyle kavga eden ve “ anne ben babamı demir parmaklıklar ardında görmeye dayanamıyorum” deyip, yapılan haksızlığı sindiremeyen ve acıyla cezaevinin duvarlarını yumruklayan çocukların acısını yüreğinde hissetmek.
Baş üstünde taşınması gereken İslam davetçilerinin kendi ülkelerine sığdırılmayışlarına ve sevr mağrasına sığınırcasına hicret edişlerine seyirci kalmak. Hicret eden babasının arkadaşlarını görünce babasına olan özlemini gidermeye çalışan, “acaba ondan babamın kokusunu alır mıyım?” düşüncesi ile sımsıkı sarılan evlatları görmek.
Ümmetin halini düşündükçe kordan ateşleri avuçlamak, elin kavrulduğu halde avcundaki koru en son gücünle sıkmak. Yüreğin hançerlense bile feryat edememek. Acı ve kederi kan yutar gibi yutmak ve tükürememek zalimin kara yüzüne.
Ramazan ayını Peygamberlerin mirasına sahip çıkan Adeviye meydanlarının kahramanlarını seyrederek geçirmek. Ve zalimi lanetlemekten başka hiç bir şey yapamamak. Tam bayramla beraber zaferi, zalimin ve zulmün kahroluşunu hayal ederken; geleceğin Musalarının, yüzyılın davet önderlerinin bir bir toprağa düşüşüne şahit olmak.
Gerçek bayramları beklerken, bayramı yaşayamamak. Uzatılan bir bayram şekerine, gül suyuna tebessümle elini uzatamamak. Katmerlenen acılara rağmen Esmaların, Sümeyyelerin yılmadan direnişlerine, gözyaşları içinde evlatlarını bir bir gömerkenki metanetine, sabrına şahit olmak.
En acısı da zulümlerin tek nedeni olan VAHDETİ SAĞLAYAMAMAK. Nedenleri üzerinde çokça konuşmak, ama çözüme ulaşamamak. “Birbirinizle çekişmeyin. Yoksa korkuya kapılırsınız, gücünüz elden gider” ayetinin gereğini yerine getirmeyip; zalime duymamız gereken buğzu, kini, soğukluğu birbirimize karşı hissetmek.
Ya Rabbi biz ihtilafa düştük, birliğimiz dağıldı, gücümüz elden gitti. Toparlanamamamız için güçlü tuzaklar kurulmuş etrafımıza. Kalplerimiz, beyinlerimiz ve vicdanlarımıza kadar uzanmış zalimlerin kirli elleri. Her yanımızla işgal altındayız.
Rabbimiz! Dağınıklığımızı toparla, bize vahdeti nasip et, bizleri yardımın kıl.
Akim rüzgarını, kasıfı estir zalimin kara yüzüne de köklerini söksün onların.
Rabbimiz! Yardımın nerede kaldı? Diyecek duruma geldi İslam ümmeti. Resulüne gönderdiğin Saba rüzgarıyla vahdeti, zaferi estir üzerimize.
Sana açtığımız ellerimizle hayrı getir. Şerleri ve şerlileri def et.
Ya Rabbena! Senden başka hiç kimsesi olmayan mazlum, mustaz’af İslam Ümmetini zalimlerin insafına terk etme.
Gök kubbenin yarıldığı, denizlerin patladığı, güneşin yaklaştırıldığı, yerin sarsıldığı ve insanoğlunun “buna ne oluyor?” dediği gün o zalimlere azabın en dehşetli olanını tattıracak olsan da; Sen onların şu dünyada rezil ve zelil olduğu günleri göster bizlere göster Ya Rabbi!
hiç kimsenin bizden haberdar olmadığı, karanlık ana rahminde elimizden tuttuğun gibi zalimlere karşı bizi sensiz bırakma.
Bizleri zulme sessiz kalanlardan, zalimin yanında olanlardan kılmadığın için sana hamdolsun. Bizleri tertemiz kullarınla beraber cennetine al. Amin