Hamd ve şükür; bizleri sayısız nimetleri ile bahusus Din-î Mübin İslâm ile nimetlendiren Zat-ı Zülcemal’e, salat ve selam; varlık semasının kandili Efendimiz Muhammed Mustafa’ya, pak ehl-î beytine, sadık ashabına ve izzetli takipçilerinin üzerine olsun.
Ticaret, zenginliğin ve maddi planda refah bir yaşamın temel unsurudur. Tarihi analiz ettiğimizde ticaret ile uğraşan milletlerin nasıl güçlenip geliştiklerini açık bir şekilde görebilmekteyiz. Bu tarihi gerçeği Peygamber Efendimiz (sav) oldukça meşhur olan bir hadis-î şeriflerinde şöyle dile getirmektedir: “Ticaret ile uğraşın ve cesur olun. Zira rızkın onda dokuzu ticaret ve cesarettedir.” (Buhari-Müslim) Bununla beraber Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlara, Peygamber Efendimiz (sav), ticaret ile uğraşmalarını emir ve tavsiye etmiş, onlar da bu emir ve tavsiyeye uyarak ticaret ile meşgul olmuş ve kısa bir süre içinde durumlarını düzeltmişlerdir. Hatta Abdurrahman bin Avf ve Osman bin Affan gibi sahabeler kısa bir süre içinde yaptıkları ticaret sayesinde büyük bir zenginliğe ulaşmışlardır. Peygamber Efendimiz (sav), istikrarlı bir ekonomik düzen için ticaret ve iş hayatına oldukça büyük bir önem vermiş ve Müslümanları bu yöne kanalize etmiştir. Ancak, İslam Rehberi tarafından yapılan bu kanalize olayı kural ve kaideleri ile birlikte olmuştur. İslam dininin kendi muarızlarından en büyük farkının, oluşturmaya çalıştığı insan modeli olduğunu daha önceki sayılarımızda ifade etmiştik. İlerleyen satırlarımızda ise bu insan modelinin oluşması için Hz. Peygamber (sav), tarafından konulan prensipleri görmeye çalışacağız.
a-)Dürüst Olmak Ve Güzel Muamelede Bulunmak: Bu kural ticari hayattaki başarının anahtarı ve temel bir prensibidir. Hile ve hurda yollarına başvuran ticaret erbablarının her ne kadar kısa bir süre içinde kazançlı çıktıkları görülse dahi, uzun vadede doğruların hep kazandığı aleni olan bir vak’adır. Bu, değişmez ilahi bir kuraldır. Bundan dolayı bir Müslüman; ticaret yaşamında kesinlikle dürüst olmalı ve muamelelerinde hilm sahibi olmalıdır. Bir hadislerinde iki cihan serveri şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın rahmeti; satarken, alırken ve iddia ederken yumuşak davrananın (hilm sahibinin) üzerinedir.” (Buhari) Sadece bu prensibe (dürüst ve hilm sahibi olmak) riayet etmediğinden dolayı nice ferdi veya çok ortaklı işletmelerin battığı toplumsal gerçeklerimiz içinde yerini almaktadır. Ticaret ile uğraşan bir Müslüman için en önemli unsurlardan biri de hüsn-ü niyettir. Hüsn-ü niyete vasıl olmanın yolu dürüst olmak ve güzel muamele etmekten geçer. Bu hakikat dünyadaki huzur ve refahın yanında ebedi ahiret saadetini de içinde barındırmaktadır. Hadis-i şeriflerde dürüst bir tüccarın kıyamet gününde salihlerle beraber haşrolunacağı hakikatı da hepimizce bilinmektedir.
b-)Alış-veriş Esnasında Gereksiz Yeminden Şiddetle Kaçınılmalıdır: Resulullah Efendimiz (sav), bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmaktadır; “Gereksiz yere yemin, sürümü artırır, fakat bereketi yok eder.” (Buhari) Başka bir hadislerinde; “Yüce Allah, kıyamet gününde çok yemin eden satıcının yüzüne bakmaz.” (Müslim) Günümüzün alış-verişlerine baktığımızda bu tabloyu ne kadar canlı olarak görmekteyiz. Gereksiz yere yapılan yemin ticaret hayatımızda bir veba salgını gibi yayılmakta ve bunun korkunç neticesini toplum olarak hepimiz ödemekteyiz. İslami yaşamı kendine düstur edinen her Müslümanın özellikle ticaret ile uğraşan Müslümanın, şiddetle gereksiz yere yemin etmekten kaçınması gerekmektedir. İnşa edilmesi arzulanan İslami bir toplumun birer tuğlası konumunda olan tacir ve iş sahibi Müslümanların bu hususta herkesten daha çok titiz ve hassas olmaları gerekmektedir. Lüzumsuz yere yapılan yeminler, yemini işlevsiz bir hale sokup inandırıcılık vasfını kaybettirmektedir. Ayrıca çok edilen yemin müşteriyi tesiri altında bırakmakta, doğrular ışığında kendi iradesiyle hareket etmesine ipotek koymaktadır. Bu durum ne yazık ki, hastalıklı bir cemiyetin oluşmasına sebep olmaktadır.
c-)Satıcı Alacaklarının Tahsili Noktasında Müsamahalı Olmalıdır: Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleninceye kadar ona mühlet vermek (gerekir.) Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekata) saymak sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara-180) Ayet-i kerimeye baktığımızda ödeme güçleri olmayan Müslümanlara mühlet verilmesi gerektiğini, hatta ödeme gücü olmayan Müslümanlara, borcun sadaka niyetiyle bağışlanmasının Yüce Allah tarafından rıza ile karşılandığını ve Müslüman için daha hayırlı olduğunu müşahade edebilmekteyiz. Tabi burada şu hususun kesinlikle gözardı edilmemesi gerekmektedir. O husus da; gerçekten bütün içtenliği ve gayretiyle borcunu ödemek isteyip de, ödeyemeyen kişinin durumudur. Yoksa ahlaki erdemliğini yitirmiş, kul hakkının hesabını yapmayan, borcun üzerine yatmayı bir hüner sayan kişilerle Allah’ın hesabı çetin olacaktır.
d-)Satıcı Ölçü Ve Tartıda Son Derece Titiz Olmalıdır: Hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Mevla (c.c.) şöyle ferman etmektedir: “Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar, insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar. Kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman (ölçü ve tartıyı) eksik yaparlar. Onlar tekrar diriltileceklerini sanmıyorlar mı?” (Mutaffifin 1-6) Allah Resulu (sav), ölçü ve tartı işinin içinde olduğu ticaret ile uğraşan Müslümanlara şöyle hitap etmektedir: “Hiç kuşkusuz ki, sizlere, önceki milletlerin onlarla (ölçü ve tartıyla) cezalandırıldıkları işler emanet edilmiştir.” (Buhari) Söz konusu ayet-i kerime ve hadis-i şerif bu konudaki meramımızı çok net bir şekilde izah etmektedir. Ölçü ve tartıda kesinlikle zerre kadar bir sapmanın meyli içinde dahi olmamak gerekir. Alırken de satarken de ölçü ve tartıya kemal derecede bir riayetlik söz konusu olmalıdır tacir Müslüman için.
e-)Borçlu, Ödemelerinde Samimi Ve Azimkâr Olmalıdır: Borcun zamanında ödenmesi ticari hayatın önemli unsurlarındandır. Zamanında ödenmeyen borçlar sadece alacaklıyı etkilemekle kalmayıp, etki alanını menfi olarak toplumun geniş bir kesimine yaymaktadır. Zamanında ödenmeyen borçlar (çek senet vs.) hizmet sektöründe büyük bir çıkmaza yol açmakta ve ticari müesseselerde büyük tahribatlara yol açmaktadır. Zamanında ödenmeyen veya ödenmede gevşeklik gösterilen borçlar ticari hayatımızda onarılması zor gedikler açtığı gibi, ahiretimiz içinde çok tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır. Bu durum kul hakkı kapsamına girdiğinden dolayı ebedi bir hayatımıza kastedebilmektedir. Bundan dolayı zamanında borcun ödenmesine gidilmeli ve bu konuda varsa gevşeklik giderilmeli, borçlu bütün aktivitesini kullanmalıdır. Efendimiz, borcunu samimi bir şekilde ödemek isteyen bir Müslüman’ın yardımcısının Yüce Allah olduğu müjdesini bizlere vermektedir. O halde toplumsal bir hastalık olan bu konunun üzerine ciddi bir şekilde gitmemiz ve samimiyetimizi göstermemiz gerekmektedir.
Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle Allah’a emanet olunuz.