Hicri takvimin başlangıcı olarak esas alınan Hazreti Muhammed'in (Salallahu Aleyhi Vesellem) Mekke'den Medine'ye hicretinin yıldönümü olan Muharrem ayının ilk günü, Hicri yılbaşı olarak yarın Müslümanlar arasında ihya edilecek.
Müslümanlar için bir dönüm noktası olan hicret, tarihte yeni bir sayfa açmıştır. Hazreti Ömer'in halifeliği döneminde hicretin yıldönümünün gerçekleştiği gün, Hazreti Ali'nin teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı sayılmıştır. O günden itibaren de İslam âleminde 1 Muharrem hicri takvimin başlangıcı olarak kabul görmüştür.
İttihad-ul Ulema Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şenlik, Hazreti Muhammed'in, Hazreti Ebubekir'le Medine'ye yaptığı hicretin ardından İslam'ın güçlendiğine dikkat çekti.
Hicretle birlikte, devletleşme, teşkilatlanma ve cemaatleşme hareketi başladığını söyleyen Şenlik, "Hicretten sonra büyük hadiseler gelişmiştir. Kardeşlik ilkesi, her şeyin mescitte yapılması, bir mescidin, bir üssün yapılması, bütün askeri hareketlerin Hazreti Muhammed'in direktifiyle oradan tertip edilmesi, yönlendirilmesi hicretten sonra gerçekleşmiştir." diye belirtti.
"İslam kardeşliği geri plana itilmiş ve unutulmuş"
Günümüzde ümmetin dağınıklığının, ulusalcılığın ön plana çıktığını vurgulayan Şenlik, "İslam kardeşliği geri plana itilmiş ve unutulmuştur. Bunu aşmak için yeniden öze dönmek gerekiyor. Öze dönmek demek Hazreti Muhammed'in ensar ve muhacir arasında oluşturduğu kardeşlik ruhudur. Biz, 'İslam'ın çocuğu' ruhunu unuttuğumuz için ben Arab'ım, Acem'im, Türk'üm, Kürd'üm… Bunu çoğaltmışlar. Bundan sonra ümmet ne zaman uyanacak, bu beladan nasıl kurtulacak bilmiyorum ama bunun farkına varanlar, özellikle iman ve tevhit ehli kişiler bir an evvel bu ruhu canlandırmak için paçaları sıvamalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"Muharrem ayında önemli hadiseler gerçekleşmiştir"
Sahabe ve tabiin döneminde, hicretin yılbaşı olduğu ilan edildikten sonra her olayın bu takvime göre tarihlendiğini ve yazıya döküldüğünü belirten Şenlik, "Fakat bu yılbaşını bir bayram havası şeklinde kutlamamışlardır. Hicri yılbaşı, muharrem ayının birinci günüdür. Muharrem ayının bir fazileti vardır İslam'da. Muharrem ayı faziletli bir aydır, Muharrem ayında önemli hadiseler gerçekleşmiştir. Aşure günü ki günlerin en faziletli olarak da biliniyor. Kimi alimlere göre en faziletli gün Arefe günüdür, kimilerine göre Cuma günü, kimilerine göre de aşure günüdür. En azından aşure günü bu 3 günden biridir. İslam tarihinde aşure gününde çok önemli hadiseler gerçekleşmiştir. Hazreti Nuh'un gemisi karaya inmiş, Hazreti âdemin tövbesi kabul edilmiş, Hazreti Yusuf'un zindandan kurtuluşu gerçekleşmiştir ve Hazreti Musa, kavmiyle birlikte Kızıldeniz'i geçip Firavun'dan kurtulmuşlardır. Buna benzer hadiseler vardır. Bundan dolayı aşure gününü diğer inançlar da kutlamışlar. Ve aşure gününde Hazreti Hüseyin de şehit olduğu için İslam tarihinde aşure günü denildiği zaman Hazreti Hüseyin'in şehadeti akla geliyor. İslam tarihinde bugüne kadar hep güzel şeyler olmuş ama Hazreti Hüseyin'in şehadetiyle acı bir gün yaşanmıştır. Bu şekilde aşure bir nevi anlam değiştirmiştir. Sevinme ve eğlenme günü iken yas gününe dönüşmüştür." diye konuştu.
"Muhacirler şan ve şöhret için değil sadece Allah rızası için Allah emretti diye hicret ettiler"
Hicret sayesinde Müslümanların muhacir ve ensar kavramını öğrendiklerini ifade eden Diyarbakır İl Müftü Yardımcısı Abdullah Işık, "Hazreti Muhammed aleyhi selatu vesselam, Hazreti Ebubekir ile beraber hicret etmiştir. Yolda karşılaştığı bazı sıkıntıları Allah'ın yardımıyla atlatmış ve Medine'ye ulaşmıştır. Peygamber Efendimizin ilk yaptığı şey, bugün de çokça ihtiyaç duyduğumuz ensar ve muhacir kardeşliğini tesis etmiştir. Bugün yaşanan zorluklar ve sıkıntılar, ensar-muhacir kardeşliğinin bizdeki yansımasıyla o ruhla inşallah aşılacaktır. Muhacirler şan ve şöhret için değil sadece Allah rızası için Allah emretti diye hicret ettiler. Aynı şekilde Müslümanlar olarak bizler de Allah için yaşamayı bilirsek her ne sıkıntıyla karşılaşırsak karşılaşalım bu sıkıntının kaynağı ile ilgili bulacağımız çözümlerde tek yardımcımız ve dayanağımız Allah-u Teâlâ olacağı için inşallah bize her zaman yol gösterecek ve bize rehber olacaktır."
"Bütün Peygamberler hicreti yaşamış"
İttihad-ul Ulema üyesi Molla Salih Gültekin ise hicri yılbaşına ilişkin şunları söyledi: "Eğer bir Müslüman dinini yaşamıyorsa, özgürce inandığı gibi dinini yerine getiremiyorsa o Müslümana farz olan hicret etmektir. Mekke müşrikleri, Resulullah ile sahabelerine her türlü işkence ve zulmü reva gördükten sonra Allah Resulü, işin vahametini anlıyor. Allah-u Teâlâ ayeti kerimeyle kendisine izin verdikten sonra Hazreti Ebubekir ile hicret ediyor. Bu hicret de bize hicretin önemini gösteriyor. Burada Müslümanların dikkate alması gereken noktalardan birisi; acaba hicret kaçmak mıdır? Hayır, kesinlikle öyle değil. Bütün Peygamberler hicreti yaşamış. Hazreti Yusuf, Yahya, Zekeriya bu uğurda canlarını vermişler. Hazreti Musa, Firavun'un zulmünden memleketini terk edip hicret etmiş. Hazreti İbrahim aleyhisselam da Nemrud’un zulmünden dolayı hicret etmiştir."
"Resulullah hicret ettikten sonra beraberinde yenilikler yaptı"
Hicretin, bir strateji olduğunu anlatan Gültekin, "Resulullah hicret ettikten sonra beraberinde yenilikler yaptı. İlk yaptığı icraat, Medine’ye varmadan Kuba Köyü’nde bir mescit inşa etmek. O inşa edilen mescit, Müslümanları bir araya getiren, toparlayan, aynı Rabbe, kıbleye yönlendirerek güçlü kılan bir fonksiyon görevi görüyor. İşte Allah Resulü’nün ilk yaptığı icraatlerden birisi Kuba’da mescit kurmak. Medine’de de ilk yaptığı iş, Mescid-i Nebevi’yi inşa etmek. Daha sonra Medine’de devletleşme ve kentleşmenin ilk adımlarını atıyor. Nüfus sayımı yapıyor. Hicret ile birlikte nüfus sayımını gerçekleştiriyor. Müslümanların erkek, kadın ve çocuk sayılarını öğreniyor. Ve ilk yazılı anayasayı oluşturuyor. Tüm bunlar hicretle oluyor. İlk resmi müesseseyi kuruyor. Ondan sonra mescidin hemen dibinde Ashab-ı Suffa için yatılı bir üniversite kuruyor. İlk üniversiteyi Allah Resulü mescidin hemen yanında inşa ediyor. Tüm bunlar hicretin İslam alemi için bir dönüm noktası olduğunu gösteriyor. Ve öneminden dolayı İslam, hicreti bir dönemin kapanışıyla birlikte yeni bir dönemin başlangıcı olarak baz almış. Hicri takvim olarak…" şeklinde konuştu.
"Yeni bir yıla giriyor ve hayatımıza yeni bir sayfa açıyoruz"
Hicri yılbaşında yapılması gerekenleri anlatan Gültekin, "Müslümanlar olarak görevimizi ne kadar ifa ettik? Allah ve Resulünün yolunda nasıl yürüdük? Kendimizi günah ve haramlardan ne kadar muhafaza ettik? Sahabe, bunların muhasebesini yapıyordu. Bizler de Müslümanlar olarak bir önceki yılın muhasebesini yapmalıyız? Bunu tefekkür etmemiz ve günahlardan kaçınmamız lazım. Günahlarımız, eksikliklerimiz varsa bir önceki yıla bakıp kendimizi onlardan muhafaza etmemiz lazım. Yeni bir yıla giriyor ve hayatımıza yeni bir sayfa açıyoruz. Bu sayfayı da geçmişte yaptığımız hataları yapmamak üzere açmamız lazım. Allah’ın dinine daha fedakâr bir şekilde çalışmalı ve dört elle İslam’a sarılmalıyız. Müslümanlara olarak yeni yıla bu gözle bakmalı ve değerlendirmeliyiz." diye konuştu.
Yarın itibariyle hicretin 1440 yılına girileceğini hatırlatan Mardin'in Kızıltepe ilçe Müftüsü Masum Taşçı, Muharrem ayının, savaşın içerisinde yapılmayacağı 4 "Haram Ay"dan biri olduğunu belirtti.
Muharrem ayının bir diğer öneminin ise aşure günü olduğuna işaret eden Taşçı, "Tarihi olaylardan bazılarının bu ayda cereyan ettiği ifade edilmekte. Ayrıca Hazreti Hüseyin’in Ehl-i Beyt’ten 72 kişiyle birlikte şehit olması aşure gününe denk gelmektedir. Buhari’de geçen hükme göre Peygamber (Salallahu Aleyhi Vesellem) aşure gününde oruç tutulmasını tavsiye etmiş. Peygamber Efendimizin emrine tabi olmak üzere Müslümanlar da aşure gününde oruç tutarlar, o günde birbirlerini ziyaret ederler." diyerek, hicri yılbaşının İslam alemine hayırlar getirmesi temennisinde bulundu.
"Tarih boyunca Müslümanlar muhacir insanlara, ensar olma çabası içerisindedir"
Hicretin, sadece yaşanmış bir tarih hadisesi olmadığını, Müslümanların günahlarından kurtulmasının da bir bakıma hicret olduğunu ifade eden Midyat İlçe Müftüsü Mehmet Şafi Bilik, hicretin İslam tarihine yön veren bir kırılma noktası olduğunu belirtti.
Bilik, "Peygamber Efendimizin hicret anıları, hicrette yaşadıkları, Medine’ye gittiklerinde kurdukları İslam devleti, Müslümanlar arasında göstermiş oldukları kardeşlik hukuku, ensar ve muhacir meselesi hâlâ Müslümanların gündemindedir. Tarih boyunca Müslümanlar muhacir insanlara, ensar olma çabası içerisindedir. Geldiğimiz noktada etrafımız ateş çemberi içerisinde iken bütün Müslümanların, özellikle Türkiye’deki Müslümanlar olarak içimizde bulunan muhacirlere iyi davranmamız gerekiyor. Hicretin Müslümanlar için çok önemli ve kıymetli olduğunu söylüyoruz. Hayatımıza tatbik etme fırsatı elimize geçiyor. Şu anda sıkıntımız yok. Ama bunu ilerletebiliriz. Kardeşlerimize ensar olmalıyız, sahip çıkmalıyız." dedi.
"Müslümanların ittifak halinde ümmet bilinciyle bu güne girmelerini tavsiye ve temenni ediyoruz"
Kerbela faciasının gerçekleştiği Muharrem ayının 10'uncu günü olan Aşure gününe değinen Bilik, "Tüm Müslümanlar o günün kahrını, elemini hâlâ içimizde hissediyoruz ve belki de şu anda Müslümanlar içerisindeki tefrikanın sebeplerinden bir tanesi de odur. Müslümanların ittifak halinde ümmet bilinciyle bu güne girmelerini tavsiye ve temenni ediyoruz. Bugün İslam âleminde, her ne kadar acı bir tablo ise de bizim buna benzer tabloları yaşayacak mecalimiz kalmamıştır; ne vaktimiz var ne de hakkımız. Müslümanların birlik olmaları, bu ihtilafları bir tarafa bırakıp bugünü çok iyi değerlendirmeleri gerektiğini söylüyoruz." ifadelerini kullandı.
İLKHA