Vefaya, değer vermeye, “kadir kıymet” denilir. Kadir ve kudret de aynı köktendir. Buna göre fertleri kadir kıymet sahibi olan bir toplum kudret sahibi olur. İtibar sahibi olur. Aksi takdirde kudret hayaldir.
İslam ümmeti tarih boyunca bu dengeyi tam anlamıyla tutturmayı başarmamıştır. İhlas hassasiyeti, riyakârlık, şımarma ve büyüklenme, tazim ve şirke düşme korku ve takıntıları bu manada dengenin tam manasıyla sağlanmasını engellemiştir.
Cenazelerini çanta taşır gibi taşıyan Avrupalıların aksine Müslümanlar cenazelerini omuzlarda naaş üzerinde taşır. Naaş taht demektir. Cenaze omuzlarda büyük bir izzet ve şeref ile son yolculuğuna uğurlanır. Ölen kişinin sıfatı, hali, ameli ne olursa olsun bu değişmez bir kuraldır. Cenaze omuzlarda taht üzerinde taşınır. Müslümanlarda cenaze azizdir. Oysa Hak Teâlâ cenazeye “sev'e” yani “ayıp” ismini buyurmuştur.(Maide:31). İnsanın bedeni onun ayıbıdır. Çünkü taşıdığı ilahi ruha göre beden çok küçük ve sınırlıdır. Hem de günahkârdır. Habil kendisini öldürmek isteyen Kabil'e “Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından olasın!”.(Maide:29) dedi. Habil'in “…benim günahımı da yüklenesin…” ifadesi bedene taalluk ediyor. Nitekim Kabil o bedeni, o günahı taşımıştır. Bütün bunlara rağmen Müslümanlar cenazeyi, cesedi omuzlarda taşır. Ve bu Elhak doğrudur. Elbette olması gereken budur. Müslümanlar bunu o bedenin ruhuna, taşıdığı isme hürmeten yapıyor. Bu hem şeriata hem hakikate hem de hikmete uygundur. Lakin sorun Müslümanların dirilerine aynı değeri vermemesidir. Müslümanlar cenazeye gösterdikleri kadir kıymeti dirilere göstermiyor. “Biz muhakkak ki Âdemoğullarını kerim kıldık” ayetine göre davranmıyor.
Müslümanlar kendi fıkıhlarının değerini biliyor. İslam fıkhı Müslümanlara büyük bir koruma sağlamış, onları dünyanın en güçlüsü yapmıştır. Bütün dünya fıkıhsız hayatın ceremesini, çöküşünü ve tükenmişliğini yaşarken İslam âlemi diri ve canlıdır. Dünyada aile yapısı en sağlam olan kesim Müslümanlardır. Bunu herkes kabul ediyor. Ama fıkhı taçlandıran irfanı gerektiği gibi uygulayamıyorlar.
Sadece maddeye kıymet veren Avrupalılar ölülerini çanta gibi taşır gibi taşıyor ama dirilerini el üstünde tutuyor. Müslümanlar ise tam tersi ölülerini omuzlarda taşırken dirilerinin kadir kıymetini bilmiyorlar. Bu denge sağlanmadıkça, kadir kıymet bilinmedikçe Müslümanlar kudret sahibi olamaz.
Haklı veya haksız savaşlarda insanlar ölür. Müslümanlar zaman zaman kendi aralarında savaşmıştır. Ama bu savaşın insanı ve insani olanı değersizleştirme boyutuna varmaması gerekir. Yoksa medeniyet inşa olmaz. Müslümanlar insana değer vermeyi artık öğrenmelidir.
Suriyeliler Türkiye vatandaşlığına alınacak diye birileri kıyameti koparıyor. Çünkü insan değil, başka takıntılar esas alınıyor. Sınır mefhumu kutsanıyor. Sanki İslam ülkeleri arasındaki sınırlar Allah'ın hududuymuş gibi görülüyor. Allah'ın hududu kolayca aşılıyor ama ülke hududu aşılmaz oluyor.
Bugün İslam, dünyanın mutlak hâkimidir. Evet, yanlış okumadınız İslam dünyanın mutlak hâkimidir. Ama bu hâkimiyet parçalı bir hâkimiyettir. Tam ve tamam değildir. Fakat yine de herkes İslam'ın hâkim olan tarafından bunun hayır ve bereketini görüyor. Bunun hazzını ve izzetini yaşıyor. İslam irfanın insana verdiği değeri alan Avrupa bunun hayrını görüyor. Ama İslam fıkhından mahrum olmanın ıstırabını ve cezasını çekiyor. . Bu da onların soyunu kuruttu.
Öte yandan fıkhın değerini bilen Müslümanlar bunun hayrını görüyor. Ama insana hak ettiği değeri vermeyen Müslümanlar da bunun ezikliğini ve zilletini yaşıyor. Ölülerine verdikleri değeri dirilerine vermiyorlar. Sonra neden kudret sahibi olamadıklarını sorguluyorlar. Bunu net ve kesin olarak söyleyelim Müslümanlar bu iki hususu birleştirmedikçe kudret sahibi olamaz. Bugün İslam'ın hâkim kılınmasını tartışmak abestir. Allah katında tek din İslam'dır ve İslam mutlak hâkimdir. Mesele bu hâkimiyetin parçalı olmasıdır. İşte Müslümanlar bu parçalı hâkimiyeti birleştirmeye gayret etmelidir. Yoksa İslam'ın sıfırdan hâkimiyet sorunu yoktur.
İnsanlar istese de istemese de İslam, dünyanın hâkimidir. Bu parçalı hâkimiyeti birleştirecek kudret, kadir kıymette saklıdır. Vesselam.