Midyat Gülistan Derneği tarafından "Gençliğin İslam ile Dirilişi" konulu konferans düzenlendi. Programa konuşmacı olarak katılan Doktor İhsan Şenocak, Müslümanlar olarak İslam'ı anlatmakla mükellef olduklarını, Peygamber Efendimiz ve Ashabı Kiram döneminden örnekler vererek gençlere tavsiyelerde bulundu.Midyat Fen Lisesi Konferans Salonunda düzenlenen ve gençlerin yoğun ilgi gösterdiği programa; siyasi parti, STK temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Sunuculuğunu Ömer Alan'ın yaptığı program, Hafız Hasan Şimşek'in Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Program, İlmi ve Fikri Araştırmalar Merkezi (İFAM) Kurucusu Doktor İhsan Şenocak'ın konuşmasıyla devam etti.Resulullah'ın etrafında yetişen örnek genç sahabelerin fedakârlıklarına vurgu yapan Şenocak, sadece İslam'ın gençlerin dertlerine deva olacağına dikkat çekti. Şenocak, "Sadece İslam, yalnız İslam. Kardeşlerim! Doktor ilacı veriyor. Doktora, yani eğer onun reçetesine müdahale edersek sonra tedavi olmadı diye doktora sorma hakkımız yok. Ya hep İslam, ya hiç İslam. İslam'ın hükmünün olmadığı yer de hiçe tabidir. Nasıl doktorun reçetesini yarım uygulayınca tedavi olmuyorsa Kur'an-ın sahibi buyuruyor ki; Hazreti Peygamber'in (Sallahü aleyhi vesellem) getirdiği, bildirdiği, duyurduğu neler varsa onları almadan evinize, cemiyetinize, hayatınıza tatbik etmeden ayağa kalkamazsınız. 'Olmaz.' Diyorlardı, ama oldu. Peygambere intiba ettiler. Allah, onların yolunu açtı. Onlar sadece 'İslam' dediler, yalnız 'İslam' dediler." ifadelerini kullandı. "İslam tüm ırkların üstündedir" İslam'ın, tüm ırkların üstünde olan bir din olduğunun altını çizen Şenocak, "Irkların, İslam'ı olmaz. 'Türk-İslam sentezine karşı çıkıyorsunuz.' dediler. Yani 'Bu, bizi kırıyor neden bunu söylüyorsunuz.' Dedim ki, 'Kardeşim Peygamber (Sallallahü aleyhi vesellem) Arabistan'dan bahsetmedi. O'nun amca çocukları Bedir'e geldi. Bundan sonra yeryüzünde iki karargâh var. Biri İslam'ın, biri küfrün karargâhıdır. İslam gelmiştir. Ebubekirler bir tarafta duracak. Hazreti Peygamber’in (Sallallahü aleyhi vesellem) Bedir'de yanında, Medine'de Efendimiz (Sallallahü aleyhi vesellem) yürürken yanında Süheybi Rumi, Selman-ı Farisi, Bilal-i Habeşi vardı. Peygamber (Sallallahü aleyhi vesellem), sadece kendi ırkından olanlardan bir millet yapısı kurmamıştı. Irkı üzerine geliyordu, hemşerileri üzerine geliyordu. Ama bir yanında Selman vardı, Habeşi Bilal vardı. Muhammed Aleyhisselam onlarla yürüyordu. Eğer ben burada Türk İslam'ından bahsedersem. Peki İslamabad'a, Hindistan'a gittiğimde oradakine Türk-İslam diye bir şeyden bahsetsem onun alakasını cezp eder miyim? 'Bunun benimle alakası var mı?' der. Eğer Hakkâri'ye gidip, sen bunu anlatırsan o zaman Arap der ki, 'Arap İslam'ı olsun.' Kürt der ki, 'Kürt İslam'ı olsun.' Hayır. Eğer ben Samsun'da, Trabzon'da konuştuğumu Bağdat'ta, Şam'da Gazze'de, İslamabad'da Arakan'da konuşamıyorsam o zaman ben Allah Resulüne gelen dini değil, uydurulan bir dini anlatıyorum demektir. Kardeşlerim, Araplar, İranlılar Peygamber'e (Sallallahü aleyhi vesellem) geldiler, onların daha önceden bir kültürleri vardı, anlayışları vardı. Geldiler, oldular, erdiler ve yeniden doğdular. Doktorun ilacı ile ayağa kalkacaksa hasta, reçeteye müdahale kabul etmez." ifadelerini kullandı."İslam'dan başka sığınak tanımıyoruz"
Şenocak, şöyle konuştu:
"Yüzyıldır Hazreti Muhammed'in (Sallallahü aleyhi vesellem) ümmeti olarak Peygamberin reçetesine müdahale ettik. Ama onlar böyle yapmamıştı. Allah'a inanıyordular. Kur'an'ı hâkimin ayetlerine inanmıştılar. Eğer biz, iliklerimize kadar pazarlık yapmadan bütün mevcudiyetiyetimizle Hazreti Muhammed'in (Sallallahü aleyhi vesellem) nizamına dönersek yüzyıl önce Sultan Abdülhamit'ten sonra bu ümmet nasıl destan yazmayı, tarih yazmayı bıraktığı gibi küffarın oyunlarına ve tuzaklarına geldi. Bir taraftan 'Ne mutlu Türküm.' diyene, diğer taraftan 'Ne mutlu Arabım, ne mutlu Kürdüm.' oyunlarına düştüler. Biz, Sahabe-i Kiram'ın yolundan, İslam'dan başka sığınak, barınak, tutanak tanımıyoruz Ya Rabbi! Biz diyoruz ki, bu ümmet fikirde, harekette, sanatta ve içtimaiyatta tek bir ümmettir."
"Son dönemde tarih çarpıtıldı"
Son dönemde yazılan tarihin çarpıtıldığını ifade den Şenocak, "Dün, onlar alay ediyorlardı, diyorlardı ki 'Peygamber (Sallallahü aleyhi vesellem) ordusu Medine'de evlerine gidemiyorlar, nasıl olur da İran'a gidecekler. Alay ediyorlardı, ama tarihe bakın, Medine'den çıkan ordu Roma'da olan putları yere savuruyordu. Kardeşlerim, tarih kitapları yazdılar bize. Dediler ki 'Türkler, Araplar tarafından kılıç zoruyla Müslüman yapıldı. Ey Türkler Şamanizm'e dönün.' Başkaları da dedi ki 'Kürtler Sahabelerin zoruyla Müslüman oldular. Siz de Zerdüştlüğe dönün.' Yüzyıldır aynı masalları söylediler. Ama bu doğru değil. Türkler kendi iradeleriyle Müslüman oldular. Kürtler kendi iradeleriyle Müslüman oldular. Diyelim ki ey Afrikalı kardeşlerim, Amerikalılar, batılılar, onlar insan haklarından bahsederler. Özgürlük Anıtı'nı dikerler, ama Amerika'daki, Fransa'daki, İngiltere'deki siyahi hemşerilerimiz sizi nasıl köle yaptılar, bu onun belgesidir. Peygamber (Sallallahü aleyhi vesellem) ise beyazların bakışları arasında Kâbe-i Muazzama'nın üstüne Bilal-i Habeşi'yi çıkararak, 'Kavmiyetçiliği ayaklar altına alan Hazreti Muhammed'in öğrencisiyim size Afrika'ya Hazreti Muhammed'in selamını getirdim." şeklinde konuştu. "Müslümanlar olarak İslam'ı anlatmakla görevliyiz. İslam'ın camiye hapsedilmemesi gerektiğine vurgu yapan Şenocak, "Peygamber (Sallallahü aleyhi vesellem) öncelikle bunu söylerdi; 'Allah'a (Celle Celalühü) kul olun.' İkinci olarak kardeşlerim, Efendimiz (Sallallahü aleyhi vesellem) Ashabını Allah'a ibadete çağırıyorlardı. Öyle ki sabahlara kadar namaz kılarlardı. Daha sonra Peygamberimizin (Sallallahü aleyhi vesellem) davasına sarıldılar ve canlarını onun yoluna feda ettiler. Şimdi Ey genç kardeşlerim! Delikanlılar, eğer ezan okunduğunda davete gelmeyen kardeşim varsa Mekke-i Mükerreme sokaklarında Musab'ın peşinden koşan Peygamber'in (Sallallahü aleyhi vesellem) sünneti sana diyor ki, kahvehaneye gideceksin, meyhaneye gideceksin ve diyeceksin ki 'Şimdiye kadar gelemedim ben, size Hazreti Muhammed'i (Sallallahü aleyhi vesellem) anlatamadığımdan dolayı bana hakkını helal eder misin?' diyeceksin. Eğer sana âlimler anlatsalardı senin sorunu çözerlerdi. Senin sorununu içki ve uyuşturucu değil senin sorununu Hazreti Muhammed Aleyhisselam çözer. 'Kalpler, ancak Allah'ı zikretmekle tatmin olur.' demiş olsaydık, Anadolu'da meyhaneler kahvehaneler dolu olmayacaktı. Hazreti Peygamber (Sallallahü Aleyhi Vesellem) kapı kapı dolaştı. Yollarına dikenler serdiler, ama yılmadı. İmanı ve İslam'ı tebliğ etmeye devam etti. Eğer ben İslam'ı camiye hapsediyorsam sokağa taşımıyorsam esnaf kardeşimin yanına gidip, 5 -10 dakika onunla selamlaşıp imandan, İslam'dan bahsetmesem, ben vazifemi ihmal ediyorum. Ama bunu sadece hocalar, müftüler değil, bütün Müslümanlar olarak İslam'ı anlatmakla görevliyiz. O görevi Hazreti Muhammed (Sallallahü aleyhi vesellem) verdi. Allah (Celle Celalühü) verdi." diye konuştu. "Allah-u Ekber'i hayatımıza taşırsak fetihler gerçekleştireceğiz"Allah'ın mutlak hâkimiyetinin tecellisi Allah-u Ekber sözünün ehemmiyetine değinen ve İslam'ın bu topraklarda aslına rücu edeceğini belirten Şenocak, sözlerine şöyle devam etti:
"Sahabe-i Kiram (Radıyallahu anhum) Allah-u Ekber'e yürekleriyle inandılar, dilleriyle Allah-u Ekber dediler ve hayatlarına taşıdılar. Faize 'haram' dediler. Allah-u Ekber'in olduğu yerde faiz olmaz. Allah-u Ekber'de anne-babanın, kızına ailesine tesettürü anlatan memuriyeti ve mecburiyeti vardır. Allahu Ekber'in olduğu yerde iffet, adak, sadaka davamız var, hayâ ve maneviyat davamız var. Sahabe-i Kiram, Allah-u Ekber'e inandılar. Dilleriyle söylediler. En büyük devletleri tarihten sildiler. Fas'tan Pakistan'a kadar Allah ve Resul'ünün davasını taşıdılar. Medine'de Sahabeler, 'Allah Ekber' dediler inandılar. 20 yıl sonra İran ve Sasani gibi devletleri tarihten sildiler. Onlar, cihanın en büyük imparatorluğunun merkezinde nasıl Allah-u Ekber dediyse Batman'ın ve Mardin'in çocukları, tüm Anadolu'nun evlatlarını da göreceksiniz yeniden yürekleri fethedecekler. Londra'da, New York'ta, Beyaz Saray'da Allah-u Ekber diyeceklerdir. Kardeşlerim! Allah bu dini yenilsin diye göndermedi. Biz sahabenin Efendimiz Aleyhisselam'ın onlara takdim buyurduğu inancı alırsak itiraz etmeden alırsak reçeteyi olduğu gibi hayatımızda tatbik edersek göreceksiniz ki bu ümmetin yıkılış evrelerinde Kur'an ile nasıl ayağa kalktıysa yüz yıl sonra bir fetretin sonuna doğru gidiyoruz. Allah'ın inayetiyle gün İslam'ındır. Yeniden İslam'ın çağına, aslına doğru gidiyoruz. Buna hiçbir anlayış ve düşünce engel olamayacak." "Davamız iman ve ibadet davasıdır" İslam davasının temelinde iman ve ibadetin olduğunu belirten Şenocak, özellikle gençlere namaz ve tebliğ konularında önemli tavsiyelerde bulundu.Şenocak, "Sahabe gibi namaz kılmak. Namaz bizi bir âlemden alıyor başka bir âleme götürüyor. İman ve ibadet davasıdır. Onun hakikatine inanıyoruz. Namaz kardeşim. Allahu Ekber diyoruz. Rabbim diyor ki 'Haramlardan uzaklaşan, emirlerime ram olan gençlere iki cenneti vaat ediyorum.' Hazreti Muhammed'in (Sallallahü aleyhi vesellem) gençliğine ve etrafındaki gençlere bakalım. Sokakları görüyorsunuz, ekranları görüyorsunuz. Siz bu asrın Yusufları olacaksınız. Peygamber (Sallallahü aleyhi vesellem) gençleri olabilirsek Hazreti Ömer zamanındaki o delikanlı gibi olursan Allah (celle celalühü) bize yeniden dünyayı sizin ellerinizle, sizin iradenizle yeniden dünyayı cennete çevirecek. Allah'ın izniyle olacak bunlar." ifadelerini kullandı.
"Evlerimizi 'İslam Okulu' yapalım"
"Hanım kardeşlerim, liselerin önüne gideceksiniz. Buralarda bacılarımız var, onları alıp evinize davet edeceksiniz." diyen Şenocak, son olarak şunları kaydetti:
"Müderrise bacılarımız varsa imam hatipte öğretmen bacılarımız varsa Kur'an kursuna onları davet edeceksiniz. Kızlar gelsinler liseden, gelsinler açık kapalı olmasına bakmadan, çağırın onları gelsinler. Eğer zamanında onların ayaklarına gidilseydi, gitmiş olsalardı öyle olmayacaklardı. Onlar bu milletin evladı, bu tarihin evladı. Ey Midyatlı bacılarım, kardeşlerim! Hazreti Muhammed'in (Sallallahü aleyhi vesellem) öğrencileri, Selahaddin Eyyubileri yetiştirecek analar, liselerdeki bacılarımız. Bu milletin evlatları sizi bekliyor. Âlime olmanız gerekmez. Sahabe kadınların hepsi âlime değillerdi. Onlar imanı biliyorlardı. Siz çay yapmasını biliyorsanız, onları evlerinize davet edin. Allah rızası için görevimizi yapalım. Evlerimizi 'İslam Okulu' yapalım. Bir seferberlik başlatalım. Çağırsınlar onları, hanımlara kızmayın. Çekinmeyin gidin, onlar da mahcup olacaklar. Delikanlılar, kimseden vazife beklemeyin. 3 kişilik gruplar halinde kalabalık olmadan. Selam vereceksiniz, 'Özür dilemeye geldik, şimdiye kadar halinizi sormadık. Şimdi geldik hakkınızı helal edin.' Bu meyanda birkaç kelam ederek çıkın oradan. Göreceksiniz o zaman Midyat'ın camileri yetmeyecek bize. Allah-û Teâla İslam'ın hakikatini evlerimize camilerimize, cemiyetimize bütün âlemi İslam'a taşıyacak iman, ibadet, ihlas, ihsan ve şuur buyursun."
İLKHA