Diyarbakır'da düzenlenen “Yargı Zulmü Mağdurları Buluşması” adlı toplantıdan sonra İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) değerlendirmelerde bulunan Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve tüm illerde Müslümanlara yönelik yapılan büyük zulümlerden Hizbullah’ın da nasibini aldığını söyledi.
“Türkiye’de Müslümanların yaşadığı zulümler ile alakalı devlet bir özür beyanında bulunmalı”
Güneydoğu bölgesinde Müslümanlara yönelik gerçekleşen zulümlerden Hizbullah’ında nasibini aldığını vurgulayan Kar, “1990’dan sonra özelikle 1994-1995 yılları ve 28 Şubat süreci öncesi ve sonrasında Türkiye’de özellikle Doğu Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve tüm illerde Müslümanlara yönelik çok büyük zulümlerde gerçekleşti. Gerçekleşen zulümlerden Hizbullah’ta nasibini aldı. Bununla alakalı Türkiye’de medya üzerinden İslam’a ve Müslümanlara karşı da bir karalama kampanyası yürütüldü maalesef. Türkiye de devlet bu güne kadar zulüm yaşamış ve cezasını çekmiş insanlardan bir kere özür dilemeli. Eğer hiçbir şey yapamıyorsa özür dileyerek bu insanların masumiyetinin ilanını yapmalıdır. Nasıl ki bir Dersimle alakalı özür beyan ediliyorsa Türkiye’de Müslümanların yaşadığı zulüm ile alakalı da bir özür beyanının devlet tarafından yapılması gerekir.” dedi.
Müslümanlara yapılan hukuksuzluğun giderilmesi için gündem oluşturulması gerektiğini dile getiren Kar, “Suçsuz bir şekilde yargılaması yapılan ve ceza evinde olan Müslümanların mahkûmiyetlerinin kaldırılması gerekir. Ama maalesef bu konuda bir duyarsızlık var. Hükümet tarafında bir duyarsızlık var. İslami çevrelerin bu konuda bir duyarlılık oluşturmaları gerekir.” ifadelerinde bulundu.
“Yargıtay 9. Ceza dairesi, içtihat kararı alarak cebir ve şiddet kullanmıyor olsa da ileriki dönemde kullanabilir ön görüsünde bulundu”
Müslümanlara yönelik bir konu olduğu zaman devletin adil davranmayıp ikiyüzlü davrandığını söyleyen Kar, “2003’te Avrupa birliği uyum yasaları çerçevesinde bir düzenleme yapıldı ve o dönemde Hizb-ut Tahrir davasından yargılanan, hüküm alan veya tutuksuz yargılananların hepsine berat kararı verildi. Bu o gün belki Avrupa birliğine girmek için gösterilen bir resimdi. Ama bu beraattan hemen sonrasında Hizb-ut Tahrir’le ve İslami guruplarla alakalı özel bir uygulama yapılıp silahsız bir terör örgütü ortaya konuldu ve sonra hiç silahsız terör örgütü olur mu denilerek kanun kaldırıldı. Sonrasında silahı olmadığı için silahlı bir mücadeleyi benimsemediği ve çalışma yaptığı için Hizb-ut Tahrir’le alakalı hukuki bir karar alındı. Yargıtay 9. Ceza dairesi içtihat kararı alarak cebir ve şiddet kullanmıyor olsa da ileriki dönemde kullanabilir ön görüsünde bulundu. Bu karar Müslümanları ilgilendiren bir karar olduğu için devlette, hükümette maalesef adil davranmayıp ikiyüzlü davranıyor.” şeklinde konuştu.
Kar son olarak, “Ergenekon ile alakalı davada yargılanan insanlar ile İhya Der, Hizb-ut Tahrir, Vasat Davası ve El-Kaide adı altında yapılan operasyonlarla ilgili yargılamalardaki davalar, hükümeti aynı derecede ilgilendirmiyor maalesef. Bunu çok fazla şekilde dile getirmek ve bu konuya parmak basmak gerekiyor.” dedi. (Fikret Özkan/Ali Adiyaman - İLKHA)