Bu aralar herkeste “yaşanan Müslümanlığa” bir tepki var. Özellikle Laik Müslümanlar! Adeta feveran ediyor. Bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl ahlak(sızlık) Böyle Müslümanlık mı olur. Hak hukuk tanımıyorlar. Haramı ana sütleri gibi helal sayıyorlar. Yalancılığı sahtekârlığı vakayı adiyeden sayıyorlar. İkiyüzlülük sınırları aşılmış çok yüzlü olmuşlar. Falan filan!
Hocalar, sözüm ona âlimler iktidarın borazanı olmuşlar. Hüküm vermeden önce iktidarın görüşünü araştırıyor onunla ters düşmemek adına bütün kitaplarda bilinenleri tersyüz edebiliyorlar. Söylemde hakkın üstünlüğünden dem vurup gerçekte gücü üstün tutuyorlar. Falan Filan!
Hatta bu iddia sahipleri tezlerini güçlendirmek için de meşhur bazı meseleler anlatırlar. İşte, Japonlardan mal almaya giden Müslüman tüccar yemek siparişinde “aman içinde domuz eti olmasın” derken verdiği siparişte “marka taklidi” yapabiliyor. Ya da İsmet Özel'in dediği gibi “Hak yemek, sol elle yemek yemek kadar dikkat çekmedi bu ülkede ...”
Hâsılı zaman zaman abartılsa da Müslümanların İslam'ın kırmızı çizgilerini adeta flulaştırdıkları nerdeyse gayrı Müslimlerden farksız bir hayat sürdükleri inkâr edilemez.
Bütün bu gerçeklere rağmen hala İslam'ı hayat düsturu haline getirmiş, İslam için bedeller ödeyen, tavizsiz, istikametini bozmayan “İslami şahsiyet” sahibi Müslümanlar yok mudur? Vardır kuşkusuz. Ancak öylesine azınlıkta kalmışlar ki toplumda adeta görünmemektedirler.
Gelelim sadede! Müslümanların giderek İslam'dan uzaklaşmaları sekülerleşmeleri bir hakikat amma bunun sorumlusu kim? Bir buğday tarlası düşünün içindeki diken ve ayrık otlarından adeta buğday görünmüyorsa sorumlu buğday mı tarla mı? Yoksa tarlaya hükmeden onda tasarruf sahibi olanlar mı? Üzerinde bulunduğumuz coğrafya da İslam ne kadar söz sahibi? İşgal edilmiş bu tarlada buğday adeta ayrık otu gibi sökülüp atılmaya çalışılmıyor mu?
Diken ekilen yerden buğday beklenir mi? Hem bu ayrık otlarını ekip besleyeceksin hem arada çıkan buğday başakları ile yabani otla mücadele eder gibi mücadele edeceksin hem de “bu ne biçim tarla, bu nasıl ürün” diyeceksin! Yapılan bu zulümden zalimlere gücün yetmediği için yine mazlumları sorumlu tutacaksın öyle mi!
Evet, bütün bu ahlaksızlıklardan, adaletsizliklerden, yolsuzluklardan, zulüm ve yoksulluklardan bu düzen ve sahipleri sorumludurlar. Öyle ki, varsa cinsel istismarın yapıldığı vakıf ve yurtlarda olup bitenlerden de bu düzen sorumludur. Bir gün dediği öbür gün dediğini tutmayan sözde âlimlerin ikiyüzlülüğünden de bu düzen sorumludur.
Öyle bir düzen kurmuşsun ki mübarek Ramazan ayında Sahabeyi anmayı anlatmayı, örnek almayı yasaklıyor, aynı mübarek gecelerde kamunun parası ile vur patlasın çal oynasın dans gösterileri yapabiliyorsun.
Hala İslami esaslara dayalı devlet istedikleri için yüzlerce mahkûmun olduğu bir ülkede İslam olup bitenlerden asla sorumlu tutulamaz. Hristiyan şeriatının uygulandığı bir ülkede Şahsiyetli Müslümanın yetişmesi eşyanın tabiatına aykırıdır.
Pek ender rastlanan fedakâr, samimi, İslami şahsiyetler bu zalim düzenin ancak imalat hatalarıdırlar. Rabbim nüfuslarını ve nüfuzları arttırsın inşallah.