Şeyh Said Hazretleri ve 46 dava arkadaşının Diyarbakır’da idam edilişlerinin 91’inci yılında Mustazaflar Cemiyeti Genel Merkezi tarafından bir mesaj yayımlandı.
Yaklaşık bir asır önce Müslüman halk üzerinde uygulanmaya başlanan zulümlerin ne gibi acı ve mağduriyetler doğurduğuna dikkat çekilen mesajda, şu ifadelere yer verildi:
“Tarih 29 Haziran 1925’i gösterdiğinde Diyarbakır büyük bir zulme, katliama ve yüreği korlanan Müslüman halkın acısına tanıklık etti. İstiklal Mahkemelerinin aldığı keyfi ve hukuksuz kararla bir İslam âlimi ve rehberi ile 46 dava arkadaşı daha idam sehpasına çıkarıldı. Hayatını İslam’a adayan Şeyh Said ve arkadaşları, batılılaşmaya karşı çıktıkları, Müslüman bir toplumun zulme uğramasına razı olmadıkları için darağaçlarına götürüldü.”
“Rejimin kurucu kadroları toplumun değerlerine savaş açarak inkâr ve asimilasyon politikalarını uygulamaya koydular”
Müslüman toplum rehberlerinin rejim tarafından bilinçli olarak katledildiklerine dikkat çekilen mesajda, “Laikliği ve ulus devlet anlayışını benimseyen, 1924 anayasası ile devletin dini İslam'dır ibaresini anayasadan çıkaran rejimin kurucu kadroları, Müslüman toplumun değerlerine savaş açarak inkâr ve asimilasyon politikalarını uygulamaya koydular. Türkiye’nin birçok yerinde büyük zulümler icra eden bu zihniyet, Müslüman halka büyük mağduriyetler yaşattıkları gibi toplumun önde gelen birçok âlimini ya sürgünlere gönderdi ya hapsetti ya da idam sehpalarında şehid etti. Yaşanan bu acı olayların en büyük örneği 91 yıl önce Diyarbakır’da meydana geldi. Özellikle Müslüman Kürt halkının unutamadığı bugün de Şeyh Said ve 46 dava arkadaşı şehid edilmişti. Urganların çekilip âlimlerin bir bir idam edildiği ana şahitlik edenler, yaşadıkları acıdan dolayı hem sinelerini hem de dizlerini dövdüler.” denildi.
“İfsad tohumlarının bugün nasıl boy verdiğine, fitne ve fesat girdapları oluşturduğuna maalesef yakinen tanıklık etmekteyiz”
Yüzyıl önce ekilen ifsat tohumlarının bugün toplumu getirdiği duruma dikkat çekilen mesajda, “Müslüman bir halk öndersiz bırakılarak yeni rejimin zihni tornalarından geçirilmeye çalışıldı. Şeyh Esad Erbili, İskilipli Atıf Hoca, Süleyman Hilmi Tunahan Hoca Efendiler gibi nice âlimler, Müslüman millet rehberleri, koparılıp alındı. Toplum öndersiz bırakılarak cahilleştirildi, esen zulüm rüzgârında savruldu, yönünü kaybetti ve en nihayetinde rejimin yeniden işleyeceği kıvama getirildi. Yaklaşık yüzyıl önce ekilen ifsad tohumlarının bugün nasıl boy verdiğine, fitne ve fesat girdapları oluşturduğuna maalesef yakinen tanıklık etmekteyiz. Bir avuç elitin günü gün ettiği, mazlum mustazaf halkın da nasıl bir perişanlık çektiğine hep birlikte şahit olmaktayız. Müslüman bir milletin inancının ve etnik kimliğinin nasıl muhasara altına alındığını gerek istiklal mahkemeleri gibi kurumların icraatlarından, gerek askeri cuntaların oluşturduğu vesayetle yürürlüğe giren anayasalardan gördük, görüyoruz.” ifadeleri kullanıldı.
“Şeyh Said Hazretlerine yapılan zulüm için kamuoyu dünden bugüne devletten bir özür ve medfun olduğu yerin aşikâr edilmesini beklemektedir”
Şeyh Said’in topluma sunduğu mesaj üzerine bir gelecek inşa edilmesi gerektiğinin belirtildiği açıklamada, “Tüm Müslümanların, özellikle de Kürt halkının, Şeyh Said'in mücadelesini iyi irdelemesi gerektiğine inanıyoruz. Şeyh Said’in 'Değersiz dallarda beni asmanıza pervam yoktur. Muhakkak ki ölümüm Allah ve İslam içindir' sözlerini bir an olsun aklımızdan çıkarmamalı ve geleceğimizi bu mesaj üzerine bina etmeliyiz. Müderris, Mutasavvıf, Müfessir ve Muhaddis olan ümmetin seçkin rehberlerinden Şeyh Said’i ne biz unuttuk ne de bağrından çıktığı Müslüman halk unuttu. Ona olan yakınlık ve muhabbet, sistemin tüm baskılarına rağmen her geçen gün arttı. Halkın gözünde ve gönlünde müstesna bir yere sahip olan Şeyh Said Hazretlerine yapılan zulüm için kamuoyu dünden bugüne devletten bir özür ve medfun olduğu yerin aşikâr edilmesini beklemektedir. İtibarı Müslüman halk nezdinde yüce olan Şeyh Said’in resmi kaynaklarda ve okullarda çocuklara okutulan kitaplarda ‘isyancı’ gibi kavramlarla anılmasını reddediyoruz. Şeyh Said ve Bediüzzaman Said-i Nursi gibi büyük âlim ve mücahitlerin kabirlerinin tıpkı İskilipli Atıf Hoca gibi behemehâl ortaya çıkarılmasını talep ediyoruz.” diye belirtildi.
“Devlet, yaklaşık bir asırlık süreçte yaşattığı hak ihlalleriyle yüzleşmelidir”
Uzun yıllardır devam eden sorun ve sıkıntıların çözümünün ancak halkın değerleriyle barışmakla aşılacağına vurgu yapılan mesajda, şu ifadeler kullanıldı: “Yaşanan tüm sorunların, sistemin halkın değerlerine olan düşmanlığından kaynaklandığı hatırlatır, halkın inancı ve kimliğiyle barışılmasının var olan sıkıntıları bertaraf edeceğine inanırız. Bunun dışındaki hiçbir yaklaşım dün olduğu gibi yarın da içine düşülen bunalımdan çıkış için kapı aralamayacaktır. Hak, adalet ve kardeşliğin esas alındığı İslami bir reçete uygulanmadan hastalıklar tedavi olmayacağı gibi ileride daha büyük sıkıntıların da yaşanacağı aşikârdır. Devlet, yaklaşık bir asırlık süreçte yaşattığı hak ihlalleriyle yüzleşmelidir. İstiklal Mahkemeleri uygulamalarını aratmayan yargı sisteminde köklü değişime gidilmelidir. Günümüzde dahi sivil toplum kuruluşlarının karşılaştığı engeller kaldırılmalı, kumpaslara zemin hazırlayan ‘terörle mücadele yasası’ yeniden düzenlenmelidir.”
Mustazaflar Cemiyeti Genel Merkezi tarafından yayımlana mesajın sonunda ise “Bu münasebetle 91’inci yılında Şeyh Said ve 46 dava arkadaşını tekrar yâd eder, onları unutmadığımızı ve unutturmayacağımızı temin eder ve Rabbimizden hak ve adalet mübelliğlerini muvaffak kılmasını ümit ederiz. Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.” denildi. (İLKHA)