Mustazaflar Cemiyeti İstanbul Şubesi tarafından Dünya Mustazaflar Haftası münasebetiyle "Dünya Mustazafları” konulu bir program düzenlendi. Programda, mustazaflığın müminin kimliği olmadığı belirtilerek, tarih boyunca bu ezilmişliği yaşayan Müslümanların bu durumu değiştirmek için çalışması gerektiği vurgulandı.
İstanbul Kâğıthane Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen program, Ayhan Çokkaş hocanın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Daha sonra açılış konuşması yapan Mustazaflar Cemiyeti İstanbul Şube Başkan’ı Mehmet Eşin, ümmetin düştüğü durumdan bahsederek, “Bölgemize baktığımız zaman maalesef ümmet acısından, Müslümanlar acısından büyük felaketler, büyük yıkımlar ahlaki acıdan manevi acıdan büyük bir erozyon yaşamaktayız. Elbette ki sonuçta dünya imtihan dünyasıdır. Eğer ezilen olmazsa, mustazaf olmazsa, mustekbir olmayacak. Musa olmazsa firavun olmaz, firavun olmazsa Musa olmaz. Dolayısıyla ilk insandan itibaren günümüze kadar ve kıyamete kadar hak batıl, iman, küfür mazlumun ve zalimin mücadelesi devam edecektir.” dedi.
"Sıkıntı ve zahmet olmadan, zafer kesenlikle olmamıştır"
Bir Müslüman için ümitsizliğe yer olmadığını belirten Eşin, “İnanıyoruz ki ceza ve mükâfat dünyası Mahkemeyi Kübra’da İnşallah ortaya çıkacaktır. Fakat bu duruma baktığımız zaman kesinlikle Müslümanlar olarak mazlumlar olarak, mustazaflar olarak ümitsizliğe kesin yer yoktur. Çünkü Allah-u Teâlâ Kur’an-i Kerim’de şöyle buyuruyor: 'Biz de istiyorduk ki, o memlekette mustazaflara olanlara lütufta bulunalım, onları önder yapalım ve diğerlerine vâris kılalım.' Allah bunu bize söylüyor. Coğrafyamıza söylüyor, Suriye coğrafyasına söylüyor, Irak’a söylüyor, Myanmar’a söylüyor, Çeçenistan’a söylüyor. Biz istiyoruz ki Allah-u Teâlâ'nın 'sizleri yeryüzüne varisler kılalım' dediklerinden olalım. Dolayısıyla bu ayeti kerime ve diğer ayetleri göz önüne aldığımız zaman bir Müslüman için kesinlikle ümitsizliğe yer yoktur. Biz inanıyoruz ki yeryüzüne varis olmanın da bedeli olacaktır. Sıkıntı olmadan, zahmet olmadan, galibiyet zafer kesenlikle olmamıştır.” şeklinde konuştu.
Mehmet Eşin’in konuşmasının ardından Selam-Der İlahi grubu ezgiler seslendirdi. Dünya Müslümanlarının çektiği acıları konu alan bir sinevizyon gösteriminin ardından Doğruhaber Gazetesi yazarlarından Mehmet Zülküf Yel de günün anlam ve önemine binaen bir konuşma yaptı.
"Zalimler hiçbir zaman kendi tabiatlarından vazgeçmemişledir"
Zalim ile mazlumun mücadelesinden bahseden Yel, “Hak-batıl mücadelesi mazlum ve mustazafın zalim karşısında başkaldırışıdır. Zalim, kıyamete kadar tabiatı gereğince zülüm edecek, zulme meyil edecektir. Aynı şekilde mazlum ve mustazflar da zalimlere karşı başkaldırmak, onurlu bir direniş ortaya koymak durumundadırlar. Tarihe baktığımız zaman şunu görüyoruz zalimler hiçbir zaman kendi tabiatlarından, icraatlarından ve emellerinden vazgeçmemişledir. Bu da bize gösteriyor ki, zalimler hiçbir zaman bu çizgilerini değiştirmeyeceklerdir. O halde ortada bir zülüm varsa, ortada bir ezilmişlik hali varsa, ortada hakka karşı yürütülen bir tearuz varsa o halde burada direniş olmalıdır, o halde burada başkaldırma olmalıdır. O halde burada zulme karşı şehadet kılıcı ve direniş kılıcı kuşanılmalıdır.” diye konuştu.
"Mustazaflık Müminin kimliği değildir"
Mustazaflığın Müslüman’ın kimliğinin vazgeçilmez bir parçası olmadığını dile getiren Yel, “Şunu bilelim ki mustazaflık Müminin kimliği değildir. Âmâ maalesef tarih boyunca müminler bu ezilmişliği yaşamışlardır. Müminlerin yapması gereken şey şudur; bir an önce var olan bu realiteyi değiştirmeye çalışmak. Yani o mustazaflık kimliğini üzerimizden atmamız lazım. Bu yolda mücadele etmemiz, İslam’ın ünümüze koymuş olduğu rotayı takip etmemiz lazımdır. Bu bizim için bir sorumluluktur. Ümmetin kurtuluşudur. Sadece ümmet için değil, bütün insanlık için bir kurtuluştur." ifadelerini kullandı.
"Kur'an'ın övdüğü mazlumlar; baş eğmezler, tevhit kahramanıdırlar"
Zulmün iki ayağı olduğunu söyleyen Yel, bu ayaklardan bir tanesinin zalimin kendisi olduğunu, diğerinin ise bu zulme boyun eğen mazlumlar olduğunu belirtti.
Yel, son olarak şöyle konuştu: "O halde mazlum başkaldırmadığı müddetçe zalimin zulmüne yardım ediyor demektir. Sukutuyla onu onaylıyor demektir. Ve hiçbir zaman zalimin zulmü de ortadan kalmayacaktır. Bir diğer mazlum türü vardır ki bunlar ise Kur'an-ı Kerim'de övülen mazlumlardır. Bunlar baş eğmezler. Bunlar tevhit kahramanıdırlar. Bunlar insanlığın önderi ve imamları ve insanlığın ümididirler. Bunlar mustazaf olmasına rağmen en zor şartlar altında Kur’an ve sünnetle ayağa kalkan, zulme karşı şehadet ve direniş kılıcını kuşanan ve zalime başkaldıranlardır. Bunlar hiçbir zaman kelepçeye ve prangalara vurulamayacak insanlardırlar. Bu ikinci sınıf mustazaf hiçbir şekilde tarihte eksik olmamış bugün de bu şekilde mücadele veren kardeşlerimiz var ve kıyamete kadar bu mücadele devam edecektir.”
Program seslendirilen ilahilerin ardından yapılan duayla sona erdi. (Ahmet Karakaş/Muhsin Şenol – İLKHA)