Başta ABD olmak üzere küresel emperyalist devletler, İslam coğrafyasındaki mezhepsel savaşların bitmemesi adına her türlü yolu denemişlerdir. Bu oyuna piyon olan Müslüman liderlerin bunu görmemesi veya “çıkar endeksli” görmek istememeleri ise daha büyük bir felakettir. Ortadoğu'da mezhepsel savaşların sürdürülmesi ve bundan nemalanmak isteyen akbabalar bunu sonuna kadar kullandılar/kullanıyorlar.
Bugün ise bu tehlike sinyalleri, Musul operasyonuyla daha da gürleşecek sonucunu doğurabilir. Özellikle Sünni-Şii endeksli bir “mezhepsel fay hattının” oluşmasının Müslümanlara hiçbir faydası olamaz/olamamıştır. Yakın tarihimizde bu mezhepsel savaşların önünü açmak adına ABD'nin Irak'ı işgal etmesinin temel noktalarındandır. Özellikle Şii'leri ikinci bir vatandaş statüsünde gören Saddam'ın devrilmesinden sonra, Irak'ın yeni yönetimi tam tersi bir uygulamayla Sünni'leri dışlayan bir politika üretti. Maliki'nin hükümeti, bu sefer de Sünni'leri ikinci sınıf vatandaş konumuna getirdi. Saddam döneminde makam sahibi olan Sünni'ler itibarsızlaştırıldı. Ellerindeki tüm imkânlar alınıp Şii kesimlere teslim edildi. Bu iki farklı taassupçu pozisyon ciddi manada Irak'ta “Sünni-Şii” fay hattını oluşturdu.
Bu fay hatları neticesinde Musul'un, IŞİD'in eline geçmesinde en büyük rol oldu. Hatırlanacağı üzere IŞİD, Musul'a girerken hemen hiçbir direnişle karşılaşmamıştı. Bunun en büyük nedeni ise Musul'da silahlı Sünni aşiretlerin IŞİD'i desteklemesiyle oluşmuştu. Bu aşiret reisleri, kendi eski konumunu kazanmak ve Irak'ın Şii destekli hükümetinden kurtulmak için IŞİD'e katıldılar. O dönemde Sünni olan bir aşiret reisinin “Şiiler haricinde hangi güç Musul'a girerse destekleriz” söylemi dikkatimi çekmişti… Bu söylem her iki tarafın yapmış olduğu mezhepsel politikaların ifadesiydi. Her iki grubun da “ümmet anlayışının” kaybolduğu noktasının neticesiydi.
Bugün ise aynı tehlike Musul üzerinden devam ediyor. Özellikle Musul'un içerisinde olan Sünni aşiretlerin çoğunluğu ve operasyonun kalbini oluşturan Şii milislerin oluşu bu tehlikeyi daha da fazlalaştırıyor. Bölgesel bir mezhepsel savaşın hiçbir İslam ülkesine faydası olmayacaktır. Bu iki denklem içerisinde olan ülkelerin bu tehlikenin farkında olması gerekmektedir. Bu konuda endişe taşıyan ve bu algıyı minimize edecek tek ülke Türkiye'yi de Musul operasyonunun dışında tutmak istiyorlar.
Sonuç olarak; emperyalist devletlerin arzuladığı “mezhepsel fay hatlarının” derinleşmesine prim vermemek gerekir. Kendi iç meselelerini kendilerinin çözmesi gerekir. Türkiye, İran, Irak, Suriye ve diğer ilgili tüm Müslüman devletler, başta ABD olmak üzere emperyalist devletlerin, iç meselelerinin çözümünü istemediklerini, derinleşmesinin arkasında olduğunu bilmeliler. Bugün Musul üzerinden çözüm isteyen Müslüman devletler “pastadan pay kapma” hesaplarından ziyade, İslam ümmetini bekleyen “mezhepler savaşı” tehlikesinin farkında olarak bir yol izlemelidirler.