“Şuayb dedi ki: Ey kavmim! Ya ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem ve katından bana güzel bir rızık vermişse! Size yasakladıklarımı kendim yapmak istemiyorum. Ben sadece gücüm yettiğince ıslah etmek istiyorum. Muvaffakiyetim ise ancak Allah'ın yardımı iledir. Ben sadece O'na tevekkül ettim ve sadece O'na yöneliyorum.” (Hud/88)
İnsanlarının çoğunluğa yakınının Müslüman olduğu ülkemizde, sırf İslamî yaşantımızdan dolayı bazen engellerle, sorun ve sıkıntılarla karşılaşıyoruz. İslamî yaşantımız sebebiyle karşılaştığımız sorun ve sıkıntıların da sünnetullah gereği olduğunu biliyoruz. Kuşkusuz en büyük musibetlere, tevhid önderleri Peygamberlerden sonra Allah ile rabıtalarını sağlam tutan muvahhid kullar duçar kalmıştır. Bu yüzden bizlerin başına gelen bela ve musibetlere daima sabretmiş; Allah'ın bizleri, daha büyük bela ve musibetlerden muhafaza etmesi için dualar etmişizdir.
Dünya imtihanında başarılı olmamız için yüce Rabbimize yeteri kadar ibadet etmeye ve kulluğumuzun gereğini dosdoğru yerine getirmeye gayret sarf etmiş, karşılaştığımız sıkıntı ve engellere rağmen İslamî hizmetlerimizi aksatmamaya özen göstermişizdir. Allah'ın bizleri (ve cinleri) kendisine kulluk vazifemizi yerine getirmemiz için yarattığını aklımızdan çıkarmamış, her ortam ve her şartta yüce yaratıcımıza karşı sorumluluklarımızı ve yükümlülüklerimizi yerine getirmeye çalışmışızdır.
Cennetin ucuz ve ulaşılmasının kolay olmadığını; bizden önceki toplulukların başına gelenlerin bizlerin de başına geldikten sonra cenneti elde edebileceğimizi Kitab-ı Kadim Kur'an-ı Kerim'den okumuş ve buna göre hareket etmişizdir. Yaşam ve yaşantımızı, hal ve hareketlerimizi, kaide ve kurallarımızı Kur'an'ın rahmet deryasından öğrenmiş ve hayatımızı Allah'ın razı olacağı şekilde idame ettirmişizdir.
Rabbimiz, yaptıklarımız ve ihlâslı yaşayışımız karşılığında bizlere hiç beklemediğimiz anlarda büyük sevinçler yaşatmış, bizler de bu sevinçli durumlar için O'na çokça hamd ve şükretmişizdir. Bu samimiyetimizi test etme adına bazen aramızdaki en değerlileri genç yaşta yanına almış, onların bereketli kanlarını davamızın gelişmesine, en ücra yerlere dal budak salmasına ve haklılığımızın herkesçe bilinmesine vesile kılmıştır. Yine Rabbimiz, davamızın izzeti ve geleceği için düşmanlarımıza karşı galip gelmemizi ve zaferler elde etmemizi bizlere nasip etmiştir.
Elde ettiğimiz zaferler bizleri hiçbir şekilde atalete düşürmemiş, kutlu yürüyüşümüzden alıkoymamış; aksine, bizlerin aziz İslam davasına daha fazla sarılmamıza sebep olmuştur. İslam'a tutunmamız, İslamî yaşayışımız, Allah için sevmemiz, Allah için buğz etmemiz, kardeşlerimize karşı merhametimiz, düşmanlarımıza karşı tavizsizliğimiz, hata ve kusuru kendimizden, başarı ve muvaffakiyeti Allah'tan bilmemiz bizlere manevi bir güç katmış ve daha fazla çalışmaya sevk etmiştir.
Rabbimizin bizlere yaşattığı muvaffakiyetlerden sonra dünyevî hesaplar yapmamış ve maddi hiçbir beklenti içerisine girmemişiz. Allah rızasını arama ve O'nun sevgisine mazhar olma niyetiyle hareket ettiğimiz için gerek fert olarak, gerek topluluk olarak insanların teveccühüne mazhar olmuşuz. İnsanların bizlere gösterdiği teveccühü hiçbir zaman kendi nefsimizin isteği doğrultusunda kullanmamış, gösterilen teveccühün Allah'ın yardımı ve isteği ile olduğunu ve bunun da imtihanın bir parçası olduğunu aklımızdan çıkarmamışız.
Ve Allah'ın kanunu gereği samimiyetle ve dürüstçe çalışanın her zaman muvaffak olduğunu bilmiş ve bizlerde yaşamımızı sürekli bu mülahazalarla devam ettirmeye gayret etmişizdir. Rabbimiz bizleri ömrümüzün sonuna kadar hayatı bu şuurla idame ettirenlerden eylesin.